BERLİN’DE İFTAR SOFRALARI (III)

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BERLİN’DE İFTAR SOFRALARI (III)


Türk Eğitim Derneği (TED) Ramazan süresince her Cuma iftar yemeği veriyor. Davetli listesinde Berlin’in önde gelen simalarını görmek mümkün. SPD Federal Milletvekili Dr. Fritz Felgentreu, Ha-ber.com internet gazetesi Genel Yayin Yönetmeni Mehmet Sefa Doğanay, Bizim Alem Dergisinin sahibi Tevfik Dağdeviren, TD1 televizyonunun sahibi Atalay Özçakır, Hürriyet Gazetesi’nin eski Berlin temsilcisi Ahmet Külahçı, T.C Berlin Başkonsolosu Ahmet Başar Şen, T.C. Berlin Din Hizmetleri Ataşesi Bilal Öztürk,  Neukölln Göç Sorumlusu Arnold Mengelkoch, T.C. Berlin Büyükelçiliği Basın Müşaviri Refik Soğukoğlu, TD-İHK Genel sekreteri Suat Bakır, STK Başkanları, Veli Karakaya(Müsiad), Adnan Gündoğdu(TDZ), Ünsal Tokuç(Alperenler), Sevgi Bozdağ(Engelliler derneği),  ve bazı işadamları davetliler arasındaydı. Sohbetlerin iftardan sonra da saat 24 de kadar devam ettiği de oldu.  Selamlama konuşmaları yapıldı. Berlin ve dünya gündemi ile ilgili önemli açıklamalar yapıldı. Kimler ne söyledi:

Ahmet Külahçı:
“Ramazan mübarek bir aydır. Bu ayda iftar sofrasına davet edilmem beni ziyadesiyle mutlu etmiştir. Rüştü hocama teşekkür ediyorum. Almanya kültür zenginliğine sahip bir ülke. İslâmofobi gibi bir kavramı kullanmak Almanlara yakışmıyor. Müslümanların Alman halkıyla bir sorunu yoktur. Belirli mihraklar tarafından servise konan bazı olaylar vardır, bu olaylar Müslümanları elbette rencide etmektedir. Ancak onlar da bilirler ki, bu olaylar provokasyondur. Yetkililerden istenilen, hiçbir olayın gizli kalmaması ve faillerinin mutlaka yakalanarak hak ettiği cezaya çarptırılmasıdır. 

Martin Spangenberg: 
Bugün biz bu iftar sofrasında bulunmaktan çok memnunuz. Türk Eğitim Derneği’nin yaptığı çalışmaları takdirle karşılıyoruz. Bugün 5 güvenlik görevlisi ile birlikte geldik iftar davetine. Mocca Dergisi’ni çıkarıyorlar. Dergide yazılanlar önemli yazılar ve yazan kişiler de ilim adamları. İki dilde yayınlanıyor. Bilmediğimiz veya değişik öğrendiğimiz çok şeyi bu dergiden öğreniyoruz. Olaylara başka bir pencereden bakıyorsunuz. Tatilimi Fidel Kastro’nun ülkesinde geçireceğim. Mocca dergisini de sırt çantama koyacağım ve yanımda götüreceğim. 

Fritz Felgentreu: 
“Üç senedir hem iftar programlarınıza hem de Kurban şenliği davetlerinize zevkle katılıyorum ve bunun için derneğinize ve dernek yöneticilerine teşekkür ederim.
Burada güzel işler yapılıyor, mesela MOCCA derginiz çok değerli, okunması gereken bir dergi, bazen ben de yazıyorum. Son olarak gelecek sayıda çıkacak olan “İslâm Almanya’nın bir parçası mıdır?” konulu bir makale yazdım.

Ben artık İslam´ın Almanya’ya ait olup olmadığı tartışmasını bile lüzumsuz görüyorum, eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff`un dediği “İslam Almanya’nın bir parçasıdır” sözüne katılıyorum, bu bir gerçektir. Tabii bu gerçeği kabullenemeyen birileri var hala. Bazılarının bu konuda İslâm” ve “Müslümanlar” diye ayırım yapmaları kelime oyunundan başka bir şey değildir.

Tartışmamız gereken, İslâm’ın Almanya´ya ait olup olmadığından ziyade, ne zamandan beri Almanya’da var olduğudur. İslam Almanya’da o kadar köklü değildir. Bu sene Berlin Şehitlik Camii’nde birçok ziyaretçi, “Türkler, Mohren`ler ve Müslüman- Tatarlar Prusya´da” isimli serginin de gözler önüne serdiği gibi, Orta-Avrupa İslam’ının ilk tomurcuklarının 16.-17. Yüzyıllarda açtığını görme imkânını buldular.

Pegida olayına katılanların hepsini aşırı sağcı olarak algılamak bence hata olur, öyle değildir. Mesela Dresden’de fazla Müslüman yok. Oradan birileri kalkıyor geliyor Neukölln’e. Buradaki Selefileri, bazı camilerdeki radikalleşmeleri görüyor veyahut medyadan öğreniyor. Bu onlar için yabacı bir şey, onu “İslamlaşma” olarak algılıyor ve korkuyorlar ve Pegida’ya katılıyorlar. Şimdi biraz geri çekildiler ama her zaman tekrar canlanabilirler, buna karşı hep birlikte çalışmamız gerekiyor.

İnanç konularına karışmayan aydınlanmış bir devlet, büyük bir değerdir. Devlet, birçok farklı inanç ve değerleri ile birçok kişinin bir arada yaşaması için bir çerçeve sunmaktadır. Bir arada yaşama temelimizin genel kuralı, inancın ve uygulamasının özel bir mesele olması ve üçüncü birinin bu hususta karar verme hakkına sahip olamayacağı ilkesidir. İşte bu ilke beraberce yaşamayı mümkün kılar.

Müslümanların kendi içlerine kapanmamaları, bilakis yaptıkları şeyleri apaçık bir şekilde, yerli halkın anlayabileceği, takip edebileceği bir şekilde yapmaları gerekir ki, yabancı olan bir şeye karşı oluşan kuşku, korku meydana gelmesin.
Jobcenter-Neukölln ile ilgili büyük sorunların yaşandığını biliyorum. Jobcenter Neukölln müdürü Bay Erbe ile sıkça görüşüyorum. Bu sıkıntının giderilmesi için özel olarak ilgileneceğim. Şimdiden söyleyeyim, Kurban bayramı şenliğine bu sene de memnuniyetle katılacağım.” . 

Atalay Özçakır: 
“Beni davet ettiniz ve ben bu davetten oldukça memnun kaldım. Çok güzel işler yapıyorsunuz. Mocca dergisi takip ettiğim bir dergi. Benim de orada bir röportajım yayınlandı. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum.”

Sefa Doğanay:
“Ramazanınız mübarek olsun. Davetinizden dolayı teşekkür ederim. Türk Eğitim Derneği güzel şeyler yapıyor. Geziler düzenliyor, eğitim kampları düzenliyor. Benim çok önemli bulduğum bir çalışmanız da iftardan önce yapılan okumalarınız. Mesela bugün ben oldukça istifade ettim. ”

Ahmet Başar Şen: 
“Ramazanınız mübarek olsun. Bugün burada birlik ve beraberliğimize bir kez daha şahit oldum. Değişik dünya görüşüne sahip olan vatandaşlarımınız bir arada. Almanya’da Ramazan biraz zor geçiyor. Almanya’daki Müslümanlardan Ramazan’ı daha da zor geçiren başka ülkeler var. Savaş halinde olan ülkeler var. Onların acılarını içimizde hissediyoruz. Irak Şam İslâm Devleti adıyla kurulan bir terör örgütü var. Ortadoğu’yu kasıp kavuruyor. Lanetliyoruz onları. Ilımlı İslâm diye de bir şey olmaz. Sadece Müslüman vardır. Ben bilinçli bir Müslümanım diyen herkes terörizmin karşısında olmalıdır. Terörün dini de olmaz. Bu mübarek ramazan gününde İslâm adına kan akıtanlar Müslüman olamazlar. 

Bugün bu sofrada Almanlar da var. Ne güzel. Neukölln Göç sorumlusu Sayın Mengelkoch da burada. Özlediğimiz güzel bir tablodur bu. 
Dilimizi, kültürümüzü, dinimizi öğreneceğiz. Almanca’yı ve Alman kültürünü de öğreneceğiz ve kendi kimliğimizi koruyarak Alman komşularımızla birlikte Almanya’nın huzuru için birlikte çalışacağız.

Türk Eğitim Derneği bu mütevazı yerde çok güzel çalışmaların altına imza atıyor. Takdirle izliyoruz bu çalışmaları. Gönül isterdi ki, yeriniz daha geniş olsun ve öbür odadaki bayanlar da burada bizimle birlikte olsunlar.”

Bilal Öztürk: 
Rüştü hocam bizleri davet etti kendilerine teşekkür ediyorum. Burada çok güzel bir ortam var. Şu kitapların içinde iftar yapmak gurur verici. Dinimizin ilk emri “Oku”dur. İlk başta okunacak olan Kur’an’dır. Sadece Arapça olarak değil, anlayarak okumamız gerekir. Allah’ın bizden istediği Kitab’ını anlamamızdır. Kur’an’ın indiği bu ayda Kur’an’la olan münasebetimizi artırmalıyız. Kur’an’ı okumasını bilmeyenler hemen daha fazla geç olmadan öğrenmelidirler.   Müslümanın Kur’an’ı öğrenememe gibi mazereti olamaz. 
Çocuklarımızın durumu sıkıntılıdır. Anne ve babalara çok görev düşüyor. Çocuklarımıza dillerini mutlaka öğretelim. Kültürümüzden uzaklaşmasınlar.  

Arnold Mengelkoch: 
“Önce davetiniz için Rüştü Kam’a, Sayın Bozkurt’a ve dernek yöneticilerine teşekkür ederim. Sizlere Neukölln ilçe Belediyesi’nin de selamlarını getirdim. Zaten her sene iftar programlarınıza ve Kurban şenliğinize katılıyorum. Bazı dernekler Anayasa’yı Koruma Dairesi’nin listesinde oldukları için her gelen davete katılmıyorum. Tür Eğitim Derneği’nden davet gelince hemen geleceğimi bildirdim. Mesela St. Christophorus Kilisesi’yle ve öbür komşularınızla aktif temas halinde olmanız beni memnun ediyor. Ayrıca içinize kapalı değil de “açık” olmanız ayrıca sevindirici bir şey. Kurban Şenliği’nde meydanda Kur’an okuyorsunuz ve arkasından da Almanca ve Türkçe açıklamasını yapıyorsunuz. O zaman Kur’an’ın korkulacak bir şey olmadığını anlıyorum. 

MOCCA dergisini zaten öteden beri okuyorum. Benim de röportajım yayınlandı dergide. Sayın Kam, Mocca’da yayımlanan sizin yazılarınız geleneksel din anlayışından daha ötede değişik bir tarzda. Bundan dolayı dergiyi ne zorluklar altında çıkardığınızı biliyorum, bunun için size teşekkür ediyor, zorluklara ve haksız saldırılara rağmen, dergiyi çıkarmaya devam etmenizi temenni ediyorum.

Bildiniz gibi Belediye Başkanımız değişti. Dr. Franziska Giffey Belediye Başkanı oldu. Onun da düzenlediğiniz programlara katılacağına inanıyorum. Beni dinlediğiniz için ve davetiniz için tekrar teşekkür eder hayırlı ramazanlar dilerim.” 

Suat Bakır: 
“Müslümanlar suçlanırken, Almanlar dönüp bir de kendilerine bakmalıdırlar. Hiçbir eylem tek taraflı gelişmez. Müslümanların da bariz hatalar yapmamaları, olaylar karşısında soğuk kanlı davranmaları ve de empati yapmaları da önemli tabii. Benim eşim Alman, geçtiğimiz senelerde Ramazan Weihnachten’e denk geldi. İftar saatine kadar beklediler, bir şey yemediler. Eşimin bir yakını beni evine davet etti doğum gününde bahçesine, ben geleceğim diye Türk bayrağı asmış, böyle şeyler de oluyor. Birbirimizi iyi tanırsak sorunlar büyük ölçüde azalacaktır. Ön yargılı insanlar her zaman olacaktır, onlar bizlerin huzurunu bozmamalıdır.  Birlik ve beraberliğimizin söylemlerden öteye geçmesi gerekiyor. Burada kalıcı olduğumuzun bilinciyle hareket etmemiz gerekiyor. 

Ben çocuklarıma vasiyet ettim beni buraya defnedin diye. Ziyaretimize gelip Fatiha okuyacak birisi olsun. Ancak sıkıntılı bir durum. Yeterli denecek kadar mezarlığımız yok. 

Son olarak şunu da söylemek isterim. Çocuklarımızı ya üniversitede okutmalıyız, ya da mutlaka bir meslek sahibi yapmalıyız.”

Refik Soğukoğlu: 
“Almanya insan hakları konusunda daha titiz davranmalıdır. Müslümanlarla teröristleri aynı kefeye koymamalıdır. İslâm’la terör yan yana getirilmemelidir. Pegida yürüyüşleri gibi yürüyüşler halkı provoke eden yürüyüşlerdir. Müslümanların mukaddes saydığı değerlere saygı gösterilmelidir. Karikatür olaylarıyla Müslümanlar tahrik edilmemelidir. Camiler kundaklanmamalıdır. Suçlular bulunmalı ve adalete teslim edilmelidir. Karşılıklı güven ortamı oluşturulmalıdır. 
Müslümanlar da kendi içlerindeki aşırı uçları kontrol altında tutmalıdırlar. Onların Müslümanların içinde barınma şansı olmamalıdır.” 

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.