BERLİN MEVLANA CAMİİ YANGINI VE KURBAN

ABONE OL
18:21 - 01/10/2020 18:21
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BERLİN MEVLANA CAMİİ YANGINI VE KURBAN

Ben haberi izindeyken ha-ber.com ve sosyal medya üzerinden okudum ve takip ettim. 

Üzücü bir olay. Berlin’e gelir gelmez hemen Milli Görüş Berlin Bölge Başkanı İrfan Taşkıran’ı aradım, ancak ulaşamadım. Sayın başkan da kurban meşguliyetinden olacak herhalde ki; geriye dönemedi.

Önce Milli Görüş camiasına ve Bütün Berlinli Müslümanlara geçmiş olsun diyorum ve böylesi menfur olayların tekrarlanmamasını diliyorum. Parti temsilcileri, kilise temsilcileri, hükümet üyeleri oradaydı, konuşmalar yaptılar. Müslümanların acılı günlerinde yanlarında oldular.

Yetkililerin ve siyasilerin her zaman, her mekânda ve ortamda burada olduğu gibi kucaklayıcı konuşmalarını, medya kuruluşlarının haberleri verirken daha dikkatli olmalarını ve böylece Alman halkının önyargılarını bertaraf edecek ortamı oluşturmalarını bütün samimiyetimle diliyorum. Sevindiren bir yaklaşım. Bu olayların son bulmasının iksiri Müslümanları ötekileştirmekten vazgeçip, “Müslümanların da Almanya’nın bir parçası“ olduklarını kabul etmektir. Bu ayrımcılığın tehlikeli olduğu anlaşılmış gibi.

Mesela, Almanya Protestan Kiliseleri Başkanı Nikolaus Schneider’in mesajını anlamlı buldum: 

“Müslümanlar bugün nefret ve haksızlığa karşı ayağa kalkıyor. Onlar bilmeliler ki yalnız değiller, ülkemizde Müslümanların ibadethanelerine yapılan saldırılardan dolayı dehşete düştüm. İslâm düşmanlığı ve önyargılar konusunda da dehşete düşüyorum.’’ 
Çok anlamlı bir mesaj. Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maizière’nin de konuşması anlamlı: “Bugün olduğu gibi her zaman birbirimizle konuşmaya ihtiyacımız var. Ancak sadece bugün değil her zaman. Problemlerimizi tartışmalıyız ve bunun üzerine konuşmalıyız. Aynı okulda, aynı toplumda, aynı ülkede, aynı camide, aynı Hristiyan derneklerinde yaşayıp problemlerimizi konuşmazsak bu problemi daha da büyük yapar.” (www.ha-ber.com)

Bu ve benzeri mesajlar, söylemden öteye geçer de gözle görülür elle tutulur duruma gelirse, sözlü ve yazılı basın da bu konuşmaları halka indirirse bu menfur saldırıların önüne geçilecektir.

Bir kilise adamı, önyargıdan, İslâm düşmanlığından bahsediyor. Bir hükümet üyesi diyalog eksikliğinden şikâyet ediyorsa ve bu eksikliğin problemleri daha da büyüteceğine dikkat çekiyorsa, eksikliğin giderilmesi gerektiğinin altını çiziyorsa gereği yapılmalıdır. İlk adımı Müslümanlar atmalıdırlar.

Müslümanlar, dinlerinin mesajını iyi okumalıdırlar. Müslümanların din adamları, hocaları, vaizleri, eğitimcileri Müslümanlara sadece söylemleriyle değil, eylemleriyle de örnek olmaları gerektiğini anlatmalıdırlar. Bu konuda ısrarcı olmalıdırlar, konferanslar, sempozyumlar düzenlemelidirler. Okunan hutbeler mesaj yüklü olmalıdır. Hristiyanları ve Yahudileri kucaklayıcı hutbeler okumalıdırlar. Allah’ın onlara „Ehlikitap“ unvanı vererek onurlandırdığını söylemelidirler. Ve bu söylemlerinin altını doldurmalıdırlar, arkasında durmalıdırlar.

Avrupa ülkelerinde yaşayan Müslümanlar, örnek davranışlarıyla söylemlerini destekledikleri gün dışardan gelen Müslümanlarla ilgili, taraflı haberler sorgulanmaya başlayacaktır. O zaman Alman yetkililer Müslümanlara karşı yapılan saldırıları kınama programında, (IŞİD) terör örgütünü gündeme getiremeyeceklerdir. O zaman Müslümanlar böyle bir programa konu mankeni yapılamayacaktır. Teklif bile edilemeyecektir. Müslümanlar da konu mankeni olmayacaklardır.

Neler yapılabilir? Kurban Bayramı yaklaşıyor. Bütün camiler kurban parası topluyor. Yardım kuruluşları kurban parası topluyor. Toplanan bu paralar Almanya dışına çıkarılarak “hayatında bir lokma et yememiş” insanlara et yedirmeye çalışılıyor(!) Bu yanlıştır, hem de çok yanlıştır. Önce bu yanlıştan dönülmelidir.

İlk adım şu şekilde atılabilir:

1-Müslümanlar önce bu yanlış uygulamalarından vazgeçmelidirler. Kurbanlarını bulundukları ülkelerde kesmeli ve oradaki insanlarla paylaşmalıdırlar. Onları sevinçlerine ortak etmelidirler. Kendi çocuklarının geleceği için de önemli bir adımdır bu. Yaşadıkları ülkelerdeki sosyal yardım kurumlarına kurbanlarını vererek, evsiz- yurtsuz, ihtiyaç sahibi “Ehlikitap” a, o bir lokma eti takdim etmelidirler. Bu gibi konularda onlarla birlikte çalışmalıdırlar.

2-Kurban bedelleriyle görkemli- görkemli camiler yapmalılar; Avrupa, Arap, Asya ve Türk mimarilerinin özelliklerini taşıyan camiler yapmalılar. Böylece camileri bodrumlardan, apartman dairelerinden çıkarmalıdırlar. Şeffaflığı esas almalıdırlar.

3-İşte önümüzde bir örnek var. Mevlana Camii örneği. Milli Görüş teşkilatları kurban topluyor. Bu topladıkları kurban paralarını nerelere götürecekler hep birlikte takip edelim. Afrika ülkelerine mi götürecekler yoksa Mevlana Camii’nin inşasında mı kullanacaklar?

Aldığım duyumlara göre kim hangi ülkeye kurban kesmeye gidecek belirlenmiş ve bazıları belki de gitmişler bile.

Elindeki parayı dağıtacaksın, çar-çur edeceksin, sonra da milletten camiye yardım yapın, camimizi yaktılar caniler diye para toplayacaksın. Ajitasyon yaparak, ortamı gererek bunu yapacaksın. İnsanların öfkesinden nemalanacaksın. Sonra da kürsüye çıkıp hoşgörüden bahsedeceksin. Telefonlarınıza’ 5 € bağış yapın’ mesajları düşmeye başladı bile değil mi?


Bu anlayış böyle devam ettiği sürece, bizim daha çok camilerimiz kundaklanacaktır. Ve Almanlar İslâm’ın anlaşılamaması konusunda hep haklı olacaklardır. Alman halkına da resmi makamlara da, partililere de bir şey anlatılamayacaktır. Yanımızda bizimle olurlar gibi görünecekler ama bizden ayrıldıktan sonra bir yerleriyle güleceklerdir bize.


Ben Milli Görüş’ün Berlin’de rakam olarak yüklü bir kurban parası toplayacağına inanıyorum. O parayla ve diğer cemaatlerin camilerin de toplanan paralarla, profesyonel yardımlaşma kuruluşlarının toplayacakları paralarla, Berlin’e değil bir, iki tane Mevlana Camii yapılır her sene. Hem de kültür merkezi olarak. İşte o zaman diyalog başlar. İşte o zaman camiler kundaklanmaz, işte o zaman Müslümanlar parmakla gösterilir, örnek alınır.

Cemaatlerin hocaları, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere fetvalarını bu yönde vermelidirler. Vermek zorundadırlar. Din Müşavirleri ve Din Ataşeleri bu konuda öncülük yapmalıdırlar. Kurban ibadetinin sadece et yemekten ve yedirmekten ibaret olmadığını, sadece kan akıtmaktan ibaret olmadığını Müslümanlara anlatmalıdırlar. „Kurbanın ne eti, ne de kanı Allah’a ulaşacaktır. Allah’a ulaşacak olan sizin takvanızdır.“(Hacc 37)

Şu anda Alman’ın kurbandan anladığı bir şey yoktur. Sadece Türkiye’deki kurbanlık boğanın arkasında elinde satırla koşan ve ulaştığı yerde ayaklarını tırpanlayan cani adam vardır onun aklında.

Almanlar bu kurbanın hangi güzelliğini görecekler ve anlayacaklar. Müslümanlar bu kurbanın hangi güzelliğini anlatacaklar Almanlara. Türkiye’deki Müslüman, boğanın ayağını tırpanlıyor, Almanya’daki Müslüman kurban paralarını topluyor doğru Afrika’ya götürüyor. 

Sonra da Alman’a kurban paylaşımdır, önemli bir ibadettir, onun için bir lokma et yedirmek için Afrika’ya gidiyorum(!) diyor. 

Güldürmeyin beni…

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.