BAYRAMLIK

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BAYRAMLIK


Gerçekten inançlı kimseler için otuz gün süren oruç tutmanın ardından üç gün bayram kutlaması yapılarak, yine olağan yaşantıya dönüldü. Otuz gün süren bu sürece ramazan adı veriliyor ancak ardından gelen bayrama 17 Mart 1981 tarihinden önce Şeker Bayramı adı veriliyordu.
 
12 Eylül 1980 darbesi ile ülkemizin tüm aydınlık değerleri yok edilirken, 17 Mart 1981 tarihinde kabul edilen 2429 sayılı “Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki Yasa” ile dinsel boyut öne çıkartılarak, şeker bayramı kavramı terk edilmiş ve bu bayramın adı ramazan bayramı yapılmıştır. Dini bayramlar, bu yasadan önce sadece ‘genel tatil’ iken, bu yasadan sonra İslam ülkelerindeki gibi ‘dinsel bayram’ etiketiyle genel tatil yapılmıştır. Bu değişiklik sonucunda, şeker bayramının adı, hicri takvimden hareketle ramazan bayramı yapılmıştır.
 
1926 yılında miladi takvimin kabul edilmesiyle, hicri takvimin kullanımına son verilmiştir. Miladi takvime göre genel tatil günleri belirlenirken, ramazan bayramı adı yerine iki haklı gerekçeyle şeker bayramı adı uygun bulunmuştur: Bu gerekçelerden biri, kullanımına son verilen bir takvim sistemindeki adın benimsenemezliği ilkesidir. Diğeri ise, tüm dinlere eşit uzaklıkta yaklaşan laik devletin, bu bayramı ulusal yaklaşımla yorumlayarak, dinsel emir ve gereklerden soyutlama ilkesidir. Bu ilkeler ışığında, şeker bayramını bu isimle ve sadece genel tatil günü olarak kutlamak, yılbaşını İsa’dan soyutlayarak kutlamak gibidir.
 
Günümüzde dini bayramlar toplamda 8 gün, resmi bayramlar 5.5 gün ve yılbaşı 1 gün tatildir. Yani dini bayram tatilleri, diğerlerinden fazladır. İslami yaşam biçimini her boyutu ve yönüyle yaygınlaştırmak isteyen günümüzdeki anlayış, laik devlet ve ulusal dayanışma ile çatışmaktadır. 12 Eylül 1980 darbesinin ülkemizi getirdiği bataklıklardan biri de budur. Atatürk ilke ve devrimleri, ulusallığın, ulusal kimliğin, ulusal dayanışma ve bütünleşmenin, ulusal değerlerle sağlanabileceğine dayalıdır. Günümüzde ortaçağ karanlığına dönmek isteyenlere ve ümmetçiliğe soyunanlara karşı, ulus kimliğinin korunması ve yaşatılması gerekmektedir.
 
Anayasa Mahkemesi’nin kararına göre, laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu kanıtlanan AKP iktidarıyla birlikte iftar zamanında yapılan savurganlıkların, dinle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. Haram yiyenlerin, hırsızlık yapanların, talana ve yalana ortak olanların, özelleştirme adı altında ulusal değerlerimizi peşkeş çekenlerin, insan onuruyla bağdaşmayacak işlere bulaşanların tuttukları orucun da, kıldıkları namazın da, yaptıkları şov kokan ibadetin de hiçbir değeri yoktur.
 
Ayrıca televizyonlardaki ramazan programlarına katılanların Atatürk karşıtı sözleri toplumu derinden yaralamaktadır. Bunlara karşı siyasi partilerin sesleri çıkmamaktadır. Yine televizyonlardaki ramazan sohbetlerinde yalan yanlış, abuk sabuk ve sapık konuşmalar karşısında, toplum din hakkında kuşkuya kapılmaktadır. Yapılanlar ile eylem ve söylemlerin hiçbirinin İslam diniyle ilgisi bulunmamaktadır.
 
İslam dinini kendi maddi ve manevi çıkarlarına alet edenlerle koalisyon kurmak isteyen, ilkeleri arasında ulusçuluk, laiklik gibi değerler bulunan CHP, kendi bindiği dalı kesmektedir. Emperyalist güçlerin gerçekleşmesini istediği böyle bir koalisyon için görüşmeler yapılmakta ve yeni CHP yöneticisinin açıklamasına göre kurulacak hükümetin güçlü ve dört yıllık olması yönünde fikir birliğine varılmıştır. Böylece yeni CHP hükümete ortak olarak, seçim yenilgisinin sorgulanmasından da kurtulacaktır.
 
Ancak bu süreç AKP’yi güçlendirirken, CHP’nin oylarını düşürecektir. Hele Ataşehir Belediye Başkanı ve yakınlarına kadar uzanan yolsuzluk söylentileri ortaya çıktıktan sonra, AKP iktidarındaki yolsuzlukların üzerine de gidilemeyecektir. Kısaca laikliğe karşı eylemlerin odağı olan, her türlü yolsuzluğa bulaşan, hukuk dışı tutum ve davranışlarda bulunan AKP ile koalisyon yapılması konusunda, CHP örgütüne büyük sorumluluklar düşmektedir. Bütün bu olumsuzlukların hesabını sorması gereken CHP, bu koalisyon ile iktidarsız bir iktidar ortağı yapılacak ve her şeyin üzeri örtülecektir. Böylelikle CHP’ye oy verenler açıkça kandırılmış olacaktır.
 
Atatürk ilke ve devrimlerini özellikle laikliği kavrayamayan ve din adına yolsuzluk yapan küçük beyinlerin, toplumu kandırarak, hep karanlığa doğru gittikleri günümüzde, bilinçli mücadele ile aydınlık için güçlerimizi birleştirme ve eyleme geçme zamanıdır. Bunu başarmak için ne yaptığını bilen, kararlı ve örgütlü bir mücadele gerekmektedir. Atatürk’ün gençleri eninde sonunda bunu başaracaktır…

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.