BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN


Bugün bayramdır, Ramazan bayramıdır. 30 gün oruç tuttuk. Bu süre içinde belirlenen zaman dilimi içinde sadece yemediysek, içmediysek, cinsel ilişkide bulunmadıysak, orucu böyle tuttuysak; bilmeliyiz ki, bu Allah’ın bizden istediği oruç değildir. Orucu azalarımıza tutturduysak, gıybet etmediysek, alışverişimizde hile yapmadıysak,  bol bol infak ettiysek, yaratılmışlara saygılı olduysak Yaratan’dan ötürü, doğaya zarar vermediysek, zalimlere karşı tavır aldıysak ve de mazlumların yanında yer aldıysak o vakit Allah’ın bizden tutmamızı istediği orucu tuttuk demektir. İşte o zaman bayram yapmaya hak kazandık demektir. Bayramınız mübarek olsun. 
Orucunu oruç gibi tutanlar için bugün bayram yapma vaktidir. Onlar Cennet’e istedikleri kapıdan girme hakkın elde etmişlerdir. Müjdeler olsun onlara. Bugün onlar Cehennem’den azat edilmişlerdir. Bugün bayram yapmak haklarıdır onların. Bayramınız mübarek olsun. 

Ramazan bitti, ama bizlerin işi bitmedi, hemen bugün yeni bir işe koyulmalıyız. Durmak yok,yola devam. Çalışmak ve durmadan çalışmak var: “(Ey Muhammed!) Senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Belini büken yükünü üzerinden kaldırmadık mı? Senin şânını yükseltmedik mi? Şüphesiz güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Gerçekten, güçlükle beraber bir kolaylık vardır. Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar.” (İnşirah, 94/1-8)

Ancak bu bayram da buruk geçiyor. Sevinçlerimizi doya doya yaşayamıyoruz. Çünkü dünyanın değişik bölgelerinde Ramazan’da dahi, Müslümanlar katledildi. Her gün yüzlerce Müslüman, kadın, erkek, çocuk, yaşlı, hasta demeden dünyanın gözü önünde vahşet görüntüleri içinde katledildi. İnsanlık ölüyor. Bayram günleri elbette neşe günüdür. Ama bu bayram buruk. Bu bayram hüzünlü. Bu bayram sabahında binlerce yetim ağlayarak uyandı. Gözyaşları içinde analarını-babalarını arayarak uyandı. Bir lokma ekmeğe muhtaç olarak uyandı. 

Bu bayram hüzünlüyüz. Boynumuz bükük, içimiz acıyor. Ancak Rabb’imizden ümidimizi asla kesmeyeceğiz. Bu bayram sabahında hep birlikte Rahman’ımıza sesleneceğiz. Tüm kardeşlerimiz için Aziz ve Celil olan Rabb’imizden yardım dileyeceğiz. 

Ey Rabb’imiz! Müslüman kardeşlerimize zulüm yapan o canilere ne olur fırsat verme! Ey Rahman’ımız! Sen Rahmetinle tüm âlemi kuşatansın. Kâfire bile rahmet gösterip rızıklandıransın. Ne olur, Müslüman kardeşlerimizin bu günlerini her şeye rağmen bayram eyle. Ey Rabb’imiz! Müslümanlara akıl ver, fikir ver, anlayışlarını artır onların. Onlara birlik-beraberlik şuuru ver. Şimdi! Uyanma vaktidir. Bu bayram günlerini Müslümanların uyanmasına vesile eyle. Müslümanların iletişim sıkıntısı çektiği bu bayram günlerinde Müslümanlara yeniden Müslüman olma şuuru nasip eyle.  

Kardeşlerimiz sıkıntı içindedir. Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Çeçenistan’da, Mısır’da, Filistin’de… Biz o kardeşlerimize sırtımızı asla dönemeyiz. Biz Müslümanız. Biz Allah yolunun yolcularıyız. Bir dakika duralım da Peygamberimiz’e kulak verelim şu bayram gününde: “Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar.” (Buhari, Edeb 27)

Bu bayram gününde biz de bir vücut gibi olalım, tüm tavır ve davranışlarımızla, söylemlerimizle Müslüman kardeşlerimiz için çareler arayalım, onların kurtuluşu için vesileler arayalım: “Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, haksızlık yapmaz, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah da ihtiyacını giderir. Kim bir Müslümandan bir sıkıntıyı giderirse, Allah Teâlâ o kimsenin kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderecektir. Kim bir Müslümanın ayıp ve kusurunu örterse, Allah da o kimsenin ayıp ve kusurunu örtecektir.”
(Buhari, Mezalim 3)

Dünya imtihan dünyasıdır. Sabrederek ve dua ederek, üzerimize düşen görevi en iyi şekilde yerine getirerek kazanalım bu imtihanı: “Bir de Allah, iman edenleri günahlardan arındırmak, kâfirleri de yok etmek için böyle yapıyor. Yoksa siz; Allah’ın, içinizden cihat edenleri, etmeyenlerinizden ayırt etmeden ve yine sabredenleri, sabretmeyenlerinizden ayırt etmeden Cennet’e gireceğinizi mi sandınız?” (Al-i İmran, 37142) 

İmtihan çetindir, sadece bildik ibadetleri yapmakla bu imtihan kazanılmaz. Her devirde Uhudlar olacaktır. Yeter ki bizler Uhud’da ganimet peşine düşen Müslümanlar gibi, dünyanın geçici menfaatine aldanıp, Müslüman kardeşlerimizi yenilgiye mahkûm etmeyelim, Peygamberimizi cenk meydanında yalnız bırakmayalım. Verilen emirleri harfiyen uygulayalım, ne pahasına olursa olsun ikinci bir emre kadar nöbet yerimizi terk etmeyelim.  Ve cihadı (üzerimize düşen vazifeyi) yerine getirmenin mutluluğunu yaşayalım, kazanalım imtihanımızı.

Artık husumetler ortadan kalksın, artık küslükler sona ersin, toplumsal kaynaşmayı mutlaka sağlayalım. Artık aramıza nifak tohumu ekmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Hatalarımızdan dönelim, birbirimize yönelelim, kendimizi değiştirelim ki, Rabbimiz de bizleri değiştirsin: “…Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez…” (Râd, 13/11)

Müslümanların merhamete ihtiyacı var, güler yüze tatlı dile ihtiyacı var, Müslümanların dertleriyle birileri ilgilenmelidir, onların ilgiye ihtiyacı var. Müslümanlar zalimlerle iş tutmaz, tutamaz. Müslüman fitne çıkarmaz, Müslümanlar hainlik yapmaz, Müslümanlar kardeş olarak Müslümanları bilir. Müslüman merhametlidir. Fitne ateşinin merhameti yakıp kül etmesine müsaade etmez, edemez. Oysa aynı kıbleye, aynı Allah’a inanan Müslümanlar bugün fitne ateşiyle cayır cayır yanıyorlar. Feryatları yedi kat göğe kadar yükseldi de, nedense önündekiler, yanındakiler bu feryadı duyamıyor: “Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasına da aldırmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Maide, 5/54)

Allah’ım biz ayrılanlardan ve zarara uğrayanlardan olmayacağız. Biz bir arada olanlardan birlik ve beraberlik içinde rahmete nail olanlardan olacağız. Kınayanın kınamsıma aldırmayacağız. Biz Sen’i seviyoruz, sen de bizi sev, sevdiğin o kullardan olalım biz, bize yardım et. Senin ipine sımsıkı sarılalım, bize güç ve kuvvet ver, kalplerimizi birleştir, nimetinden uzaklaştırma bizi: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” (Al-i İmran, 3/103)

Bu bayram sabahında kendimizle yüzleşelim. Bir söz söyledi, bir davranış sergiledi diye dostlarına, arkadaşlarına küsenler, birbirine dargın olanlar, birbirlerine küs olan eşler, analar-babalar, kardeşler! Kendinizle yüzleşin. Ve sonrasında, ilk adımı lütfen siz atın. Peygamberimiz’e kulak verin, uymayın nefsinize, aralarınızdaki ilişkileri kesmeyin, güldürmeyin düşmanlarınızı: “Birbirinizle ilginizi kesmeyiniz, sırt dönmeyiniz, kin tutmayınız ve haset etmeyiniz. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olunuz. Bir Müslüman’ın, din kardeşini üç günden fazla terk edip küs durması helâl değildir.” (Buhari, Edeb 57)

Kardeşinin, evladının, ana-babasının, eşinin yaptığı bir hatadan dolayı birbirini affetmeyenler! Lütfen kendinizle yüzleşin. Eğer Yüce Rabbimiz bir hatamızdan dolayı bizi kulluğundan çıkarsaydı, bir sözden, bir davranıştan dolayı bizleri affetmeseydi, hangimiz O’na kul olabilirdik. Hangimiz O’nun sevgisini kazanabilirdik. Eğer Rabb’imiz bizim yaptığımız gibi bize muamelede bulunsaydı bizi affetmeseydi, bizim halimiz nice olurdu. Bize ne oluyor da, Yaratanımızın bize karşı yapmadığını biz başkasına reva görüyoruz. Şimdi düşünme vaktidir. Rabb’imizin affına mazhar olma vaktidir. Bugün bayramdır. Dua zamanıdır: “Duanız olmasa Rabb’im size ne diye değer versin! Siz yalanladınız. Öyle ise azap yakanızı bırakmayacak.” (Furkan, 25/77)

Bakınız O rahmeti bol olan ve övgüye layık olan tek varlık, Yüceler Yücesi Mavlamız ne buyuruyor: “Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.” (Bakara, 2/186)

Bayram sabahına erişen sevgili dostlar, Rabb’imize kulak verelim de O’nun müjdesine muhatap olalım.  Vakit Rabb’imize yönelme vaktidir. Bugün bayramdır. Kendimiz, ailemiz, milletimiz ve tüm Müslüman kardeşlerimiz için af ve mağfiret, bolluk ve bereket, birlik ve dirlik vaktidir, affetme ve affedilme vaktidir. Zalimin zulmünden kurtuluş isteme vaktidir: Günah fıtratı kirletiyor. Kalpleri paslandırıyor. “Hayır, hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları (günahlar) kalplerini paslandırmıştır.” (Mutaffifin, 83/14)

Ramazan ayından çıktık, orucumuzu layıkıyla tuttuk, kalplerimizin pası silindi, günahlarımızdan temizlendik inşallah. Bundan sonra bir daha kirletmeyelim kalplerimizi, şu anda söz verme vaktidir. Tekrar kirlenmeyeceğimize dair söz verme vaktidir: “Ancak tövbe edip de inanan ve salih amel işleyenler başka. Allah işte onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Furkan, 25/70)

Bu bayram gününde, Allah’ın rahmetinin sağanak sağanak gökten üzerimize boşaldığı şu vakitte şimdi, hemen; bundan sonraki hayatımızda menfaatlerimizle dinimiz çeliştiğinde, dinimizi tercih etmeye karar verelim, şu an karar verme vaktidir. Şu an, şimdi, dinimizin buyruklarını hayat tarzımız haline getirmek için karar verme vaktidir. Verelim kararımızı kazanalım imtihanımızı, alalım müjdemizi.

Dindarlık sadece namaz kılmakla, oruç tutmakla, zekât vermekle hacca gitmekle gerçekleşmez. Bunlarla beraber diğer emirlere de uymakla yasaklardan kaçmakla, güzel ahlaklı olmakla gerçekleşir. 
Savm-u salât hac ile sanma biter zahid işin,
İnsan-ı Kamil olmaya, lazım olan irfan imiş…

Verelim kararımızı ve olalım zahid. Kazanalım irfanımızı. “Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır. Bir de onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” O da şöyle der: “Rabb’im! Dünyada gören bir kimse olduğum hâlde, niçin beni kör olarak haşrettin?” Allah, “Evet, öyle. Ayetlerimiz sana geldi de sen onları unuttun. Aynı şekilde bugün de sen unutuluyorsun” der. Haddi aşan ve Rabb’inin âyetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Şüphesiz ahiret azabı daha şiddetli ve daha kalıcıdır.” (Taha, 20/124-126)

Bir ay boyunca nefsimizin her istediğini yerine getirmeyeceğimizi ortaya koyduk. Yemeye, içmeye ve cinsel ilişkiye belli vakte kadar ara verdik. Böylelikle nefsimizi terbiye etmenin ilk adımını attık. Artık bizim için bayramdır. Nefsimizi dizginlemenin bayramıdır. Bundan sonra her ayımız bayram olsun.  Mevlâ’mız bizi kör olarak haşretmesin, unutmasın bizi mahşer gününde, amellerimizle başbaşa bırakmasın, pişmanlık duyanlardan olmayalım, müjdelenenlerden olalım. Sığınağınız Cennet olsun: “Rabb’inin makamına karşı saygı duyan ve kendini kötü arzulardan alıkoyanlara gelince, onların sığınağı cennet olacaktır.” (Naziat, 79/40-41)

Ramazan’da ibadetlerimizi ahlak haline getirmek için gayret ettik, çaba gösterdik. Rabb’imizin yasaklarından kaçınmaya çalıştık. Artık bu halimizi bütün yıla yayalım.  Her ayımız Ramazan ayı olsun dilek ve temennilerimle,  bu şuurla siz kıymetli kardeşlerimin Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyor ve sizleri Rabbimize emanet ediyorum.  
Bayramınız mübarek olsun.


Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.