BAYRAM VE YAŞAMIN GERÇEKLERİ

ABONE OL
19:05 - 01/10/2020 19:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bir bayramı daha geride bıraktık. Ülkenin gündemi bayramda da hız kesmedi.
Kimileri bayramı, bayrama has özellikler ne ise uygulamaya çalışarak ve toplumca kabul görmüş alışkanlıkları yaşamaya gayret ederek geçirdi.
Kimileri tatil fırsatı olarak değerlendirdi ve bir yerlere kaçtı.
Kimilerinin hiçbir yere gidebilecek durumu yoktu.
Hapishane, hastane ve askerdekiler için ise; ya açık görüşle, ya izinle, ya da ziyaret saatleri sınırlı da olsa görmek istenenler gidilip görüldü, hüzünlü de olsa bayramlaşma yapıldı.

Yine trafik kazaları oldu, bir çok insan ya bayrama ya da bayram sonrası evine eremeden yaşamını yitirdi, yaralandı sakat kaldı, hasarlar nedeniyle maddi zarara uğradı..

Nedense arabaların arkasına yazı yazmak moda oldu. En ilginci ise acele giden, ecele gider cümlesidir. Gerçekten; araç sürücüleri kurallara uysalar, birbirlerine saygı duysalar, kaza ve ölü/yaralı sayısı, maddi hasara oldukça düşer.

Bu kadar düşüncesiz ve sığ insanların yaşadığı bir ülke midir ülkemiz? Giderek yozlaşan, kültüründen, özünden ve en acısı kendinden uzaklaşan insanlar mı oluyoruz?

Ders almayı bilmedikten sonra yaşananlar bir anlam ifade etmiyor. Çok çabuk unutuyor çok çabuk hata yapabiliyoruz.

Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu olduğu halde derse gelir.

Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir kavanoz alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar; Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler,

Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar, onlar da ‘evet’ doldu derler.

Profesör bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.

Tabii ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur. Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar, Öğrenciler de koro halinde ‘evet’ derler.

Bu sefer profesör masanın altında hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır. Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler!

Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek ‘eveet’ diyerek; Ben ‘Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım’ der.

Şöyle ki; Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir. Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur.

O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; işiniz, eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.

‘Şayet Kavanoza önce kum doldurursanız…’ diye, anlatmaya devam eder, ‘çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz.

Aynı şey hayatımız için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır . .

Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sağlığınıza dikkat edin.

Eşinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur.

Bu ara bir öğrenci sorar; ‘Peki, O iki fincan kahve nedir?’
Profesör gülerek: ‘Bu soruyu bekliyordum, Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek kadar yer vardır !!!’

Günün Sözü: Neyle meşgul olursan ol, zaman akıp gider…

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.