BATI’NIN İSLAMI AYRIŞTIRMA PROJELERİ!

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ABD yeni cepheyi Afganistan, Irak işgalinden sonra Yemen’e açtı. Peki neden? Çünkü Yemen stratejik bölge! Oraya gidip ağlayanlar niçin ağladılar dersiniz? Yemen türküsü için mi yoksa başka bir şey için mi?.

Geçen yüzyılda; İngilizlerin İslam ülkelerindeki vahdaniyeti bozma girişiminde uyguladığı yöntemi, bu kez ABD ılımlı İslam dinlerarası diyalog safsataları ile uygulamaya çalışıyor.

Bakın; Osmanlı İmparatorluğunun şemsiyesi altındaki Ortadoğu coğrafyasını, İngilizler hangi stratejik planla ele geçirdiler?

Yaşanan tarihi gerçekler doğru değerlendirilirse, bugün yaşananların pek de farklı olmadığı görülecektir.

İngilizler; Hz. Muhammed’in anne ve babasının kabrini yok eden, Peygamberimizin kabrini yıkmayı isteyecek kadar sapkın bir mezhep olan Vahabi Mezhebinin (ki bu yıkıma Atatürk engel olmuştur) Arap yarımadasını ele geçirmesini sağlayarak; Arapların Osmanlıyı arkadan vurmasının temellerini atmıştır.

Dört hak mezhepten biri olmayan ve kendi dışında diğer mezhep inananlarını dışlayarak kafir ilan eden Vahabi mezhebinin; bugün Kutsal topraklara sahip olması İngilizlerin sayesinde olmuştur. Haçlı zihniyetinin neler yapabildiğine örneklerden biridir Vahabilik mezhebi.

Bu mezheple ilgili en ilginç bilgi ise Saddam arşivlerinin Amerika’ya götürülüp tercüme edilmesi ile gün yüzüne çıkmıştır. Mart 2008’de Washington Post gazetesinde yayınlanan bu haberde Vahabiliğin kurucusu olan Şeyh Muhammed bin Abdülvahhab’ın dedesi Bursalı bir Yahudi! Washington Post’un köşe yazarı Al Kamen Pentagon’un; Saddam dönemine ait kamyonlarca yer tutan arşiv belgelerinden önemli bulunanları, İngilizce’ye çevirterek beş cilt halinde bir araya getirilmesini sağladığını yazdı.

Tercüme edilen bu belgelere göre, Şeyh Abdülvahhab’ın dedesinin adı Süleyman değil Şulman’dı. 16. Yüzyılda Bursa’da yaşayan Yahudi bir tüccar olan Şulman, daha sonra Şam’a göç etti. Sakal bıraktı, Müslüman sarığı sardı; ancak büyücü olduğu suçlamasıyla Osmanlı yönetimi tarafından Şam’dan kovuldu.

Batı öteden beri; kendisi savaşmak yerine ülkeleri ve halkları birbirine düşman etmeyi ve onları savaştırmayı başarmıştır. Yüzlerce yıl Doğu topraklarını istila etme teşebbüsünde bulunan emperyalist Batı; savaşla elde edemediğini hile ile elde etmiştir. Batı akılcı, Doğu ise kadercidir. Bu yüzden Doğu insanlarını birbirine düşürmek için en iyi yöntem; din olarak belirlemiş ve bu konuda da başarılı olunmuştur.

İngilizler; toplumları birbirine düşürme hedeflerini gerçekleştirmek için Arabistanlı Lawrence’den çok önce İngiliz ajan Humpher’ı görevlendirmişti. Humpher; kaleme aldığı hatıralarında görevini açıkça yazmış: “1710 yılında İngiltere Sömürgeler Bakanlığı beni Mısır, Irak, Hicaz ve Osmanlı Halifelik merkezi İstanbul’da casusluk yapmak ve gizli bilgiler toplamak için gönderdi. Benim görevim Müslümanları birbirine düşürmek ve sömürüyü İslam ülkelerine sokabilme yollarını aramak için yeterli bilgileri toplamak idi. Bu amaçla Ebu Hanife’den çok bildiğini ve Sahih-i Buhari kitabının yarıdan fazlasının hiçbir işe yaramadığını iddia eden Abdülvahhab’la dost olmuştum; Sürekli olarak onu, Allah seni büyük bir dahi olarak yaratmış, sana Ali ve Ömer’den daha fazla akıl vermiş diye tahrik edip, eğer sen Peygamber zamanında yaşasaydın, kesin olarak onların yerine geçerdin diyerek yüreklendirdim.”.

Batı’nın 1700’lü yıllardaki istila ve sömürü isteği; günümüze kadar artarak devam etmiştir. Her biri emperyalist Batı’nın ajanı olarak çalışan misyonerlerin başkanı Samaul Zouimer; sömürgeci Hıristiyanların fikirlerinde bir değişiklik olmadığını 1935 yılındaki beyanında açıkça göstermiştir: “Sizden Müslümanları Hıristiyan yapmanızı istemiyorum. Sizin asıl göreviniz Müslümanları İslam’dan uzaklaştırmaktır. Eğer bunda başarılı olursanız, İslam memleketlerinin sömürge haline gelmesi için fetih yollarını aşan ileri karakollar kurmuş olursunuz”

Bugün Katolik/Protestan misyoner çok yönlü faaliyetlerine devam ediyor. Devasa mali kaynağa sahip yeni dini örgütlenmeleri görünce tarih tekerrür ediyor demek lazım!

Türkiye başta olmak üzere İslam ülkelerinde; Katolikleşen, Protestanlaşan tarikat, cemaat mensubu o kadar kişiyi servete, şöhrete kavuşturdular ki!

İçimizde yüzlerce din adamı, profesör, sivil toplum mensubu, siyasetçi kisveli ajan var! İşbirlikçiler içi ırk, din renk cins ayırımına artık gerek yok!

GünüN SözÜ: Rakibinin ne yaptığını ve ne yapacağını bilmezsen, oyuna her zaman gelirsin.

Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.