BAŞKONSOLOSUM ALLAH SİZLERİ CENNET’İNDE KAVUŞTURSUN

ABONE OL
11:47 - 23/10/2020 11:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BAŞKONSOLOSUM ALLAH SİZLERİ CENNET’İNDE KAVUŞTURSUN

Bir sene önce ben de babamı kaybettim. Babamı kaybetmek bana çok acı verdi. 

O hayattayken senede bir kez görüşürdük. İmkanlar onu gerektiriyordu. Ama ben babamı hep yanı başımda hissederdim. Ben de babayım, baba olmak başka bir şey, babamın olması başka bir şeymiş meğer. Şimdi onun için sadece dua edebiliyorum. Allah rahmet eylesin.

ha-ber.com haber sitemizin Genel Yayın Yönetmeni Sefa bey kardeşim de babasını kaybetti. Kısa da olsa anlattı babadan ayrılığın verdiği ıztırabı bana. O da gurbet çocuğu. Allah onun babasına da rahmet eylesin. Sefa bey kardeşime de sabırlar versin.

Başkonsolosumuz Muhammed Mustafa Çelik Bey de babasını kaybetmiş.

Biraz da olsa acısını dindirmek ve evlatlık görevini yerine getirmek için dua ettirmek istemiş, bir evladın babası için yapabileceği en önemli görevdir dua etmek, ettirmek. Ben babasına Allah’tan rahmet kendisine de Mevlâm’dan sabırlar diliyorum. Dua için beni de Berlin Şehitlik Camii ‘ne davet etti. Ben de nazik davetine icabet ettim.

Baktım, Başkonsolos M. Mustafa Bey ve Elçi Müsteşar Ufuk Gezer Bey ön safta yerlerini almışlar. Alışkın olmadığımız bir manzara. Devlet görevlileri namaz kılmazlar, kılsalar bile gizli kılarlar. Dua etmezler- ettirmezler, manevi değerlere saygı göstermezler; bizler böyle gördük, böyle bildik.

Bu görüntüler bir zamanlar, irticayı hortlatırdı, laiklik elden gidiyor diye çığırtkanlık yapanların sahne almalarına sebep olurdu, tanklar yürütülür balans ayarları yapılırdı, hükümetler yıkılırdı, kellelerin bile alındığı oldu.  Gericiler, yobazlar…

2018 yılında iki üst düzey devlet yetkilisi caminin içinde en önde halk ile birlikte saf tutmuşlar, Allahü ekber diyorlar ve Yaratıcı’dan yardım diliyorlar, „Allah’ım babamızı affet, günahları varsa hayra tebdil eyle. “Diye dua ediyorlar lisanı halleriyle.  Ben gururlandım. Allah devletimize milletimize zeval vermesin diye de dua ettim…

Gel gör ki, bu güzelliğe aynı gözellikle mukabele edilmesi gerekirken, sevgili Din Hizmetleri Ataşemiz çok sıradan bir program organize etmiş. Organize demek bile doğru değil.

Programda sıradan arabesk türü ilahiler vardı, ilahileri de maalesef ilahi olmaktan çıkarmışlar tam bir arabesk havası. Kur’an okuyanlar da aynı derecede sıradan okuyuş yaptılar. Bir kişi Süleyman Çelebi’nin şiir kitabından Tevhid Bahri’ni okudu, hepsi o kadar.

Be mübarek Ataşem, madem ilahi okutacaksın, mevlid okutacaksın dua yerine ölünün ardından, en azından musiki zevkimize uygun okuyuşlar yapacak hafızlar getirseydin ya oraya. O zaman derdik ki; dini musiki dinledik Şehitlik Camii’nde.

Din bu değil be sevgili Ataşem. Böyle bir din yok, böyle bir dua da yok. Söyleyin Allah aşkına, okuduğunuz o arabesk ilahilerden ölüye ne gitti, okuduğunuz Mevlid‘ten ölüye ne gitti. Sayın Ataşem sen de biliyorsun ki; hiç birşey gitmedi. Boşu boşuna o soğukta bizleri caminin içine hapsettin. Bari kaloriferleri yaktırsaydın da üşümeseydik olmaz mıydı?

Nasıl bir program yapılmalıydı:

1- Önce Başkonsolosumuz kısaca babasından bahsetmeliydi. Veya siz yazılı olarak okumalıydınız babasının hayat hikayesini.

2- Orada yaptığınız konuşma gibi usulen değil, ciddi bir hazırlık yaparak yaşayanlara ölüm gerçeğini anlatabilirdiniz.

3- Sonra da Kur’an’dan dua ayetlerini seçerek güzel sesli bir hafızımıza bu ayetleri okutabilirdiniz.

4- Finali de siz yapmaılıydınız. Hatim duası değil. Vefat eden şahsın affı için niyazda bulunmalıydınız. Son cümleleriniz de geride kalanların ölümü ibret olarak görmelerine yarayacak niyaz cümleleri olmalıydı.

Sayın Başkonsolosum, “Her can ölümü tadacaktır ve sonunda herkes dönüp bize gelecektir. İman edip doğru ve yararlı işler yapanları, mesken olarak, altlarından ırmaklar akan Cennet’teki köşklere yerleştireceğiz, orası ne güzel yerdir, verilen ödül ne güzel ödüldür. ” (Ankebut 57-58) buyurur Mevlamız. Umulur ki, babanız o ödülün sahibidir.

Sayın başkonsolosum, hayat çiçek gibidir, açar, sonra da solar. Zaman su gibidir, akar gider. Farkında olmadan birgün o acılı gün ansızın geliverir. Bazen arkadaşlarımızı, bazen sevdiklerimizi, bazen de en yakınımızdakileri alır götürür. Bu kaderdir, müdahale edemeyiz, boyun eğmek teslim olmak gerekir.

Sayın Başkonsolosum, topraktan geldik yine toprağa gideceğiz, yaşadığımız hayatın hesabını orada vereceğiz, herkes verecek, bu acı gerçeğin bilincinde olmalıyız. Ben acınızı yürekten paylaşıyorum, dualarım kalptendir, başınız sağ olsun, Allah Cennet’inde kavuştursun, Allah sizlere sabırlar versin, başka acılar yaşatmasın, babanız nur içinde yatsın ve mekânı Cennet olsun…Âmin.

Rüştü Kam

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.