BAŞBAKAN NEDEN KORKUYOR?

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Peter Üstünov’un bir özdeyişi var.

Bir başbakan sahneye çıkıp soytarılık yapsa, yarım dakika beceremez.
Foyası meydana çıkar.
Ama bir soytarı kimseye hissettirmeden yıllarca başbakan koltuğuna oturabilir…

Ülkenin Başbakanı, muhalefet liderlerine; ‘’Sivas’tan öteye gidemezler” diye aklınca onların çaresizliğini halka şikâyet ediyor. Ama adama sormazlar mı? ‘’Sen, Surp Kirkor Kilisesinin Zangoç’u musun?”
Ülkenin güvenliğinden sorumlu olması gereken kişinin, ülke güvensizliğini muhalefete yüklemeye çalışması akıl işi mi? Ya görevinin, makamının, bilincinde değil, ya da İncili Çavuş örneği; özrü kabahatinden büyük.
Gerçi, bir semtten bir semte giderken, resmi, özel büyük bir koruma ordusu olmadan gidemiyor ya.
Hani, şatafatlı Cuma Namazlarına gidişi var ki, evlere şenlik. Tüm cadde, otomatik silahlı polisler, bina üstlerinde uzun menzilli silahlı savaş timleri mevzilenmiş durumda kuş uçurtmuyorlar. Cami girişi cemaatten fazla sayıda korumalar. Dışarıdan izleyen, o ülkenin başbakanı değil de, işgal orduları komutanı.
Abdülhamit bile böylesine tedbirli ve korku dünyasında değildi.
Korkuya saygı duymak gerekir. Başbakanda korkar. Attan korkar, askerden korkar, eskiden babasından korkarmış.
Laiklikten korkuyor, yansız medyadan korkuyor.
Bizim başbakan halkından da korkuyor.
Başbakan, tarafsız gazetecilerden korkuyor.
Tartışma programlarından korkuyor.
Baykal’dan da korkardı. Belki de, iktidara gelmeden önce televizyonda ‘’Milletvekillerinin hırsızlık, sahtekârlık, kalpazanlık, sarkıntılık suçlarına yargılama yolunun açılması için dokunulmazlıklarının kaldırılması, sözünü hatırlatır” diye korkar, onunla televizyona çıkamazdı.
Kimseyle tartışma programına çıkmazdı. Çıkamaz da.
Tartışma programlarında, karşısındaki aynadan, danışmanlarının yazdığı nutukları okuma olanağı olmadığı için, muhalefet liderleriyle bir arada olmaktan korkuyor.
Tayyip Erdoğan, belirli çağdaş kültürden oldubitti korkardı. Bahanesi de hazır; dinen caiz değil!.
Türbanı siyasi simge olarak kullanıyor, siyasette, yolsuzlukta bir çıkmaza girdiğinde ısıtıp, ısıtıp piyasaya sunuyor…
Erbakan hocanın siyasi geleceğini Türbanlı Kavakçıyı meclise götürmesiyle karartan, yeni nimet kapısı olarak gördüğü AKP’nin eteğine tutunan Nazlı Ilıcak gibi dalaşma ustasıyla o program senin, bu program benim hem dolduruş yapar, hem de kanallara aba altından sopa gösterir.
Tarikatlara minnet borcunu ödemeye devam etmekten çekinmez.
Hıristiyan cemaatine yaptığı kıyakçıkların arkasında hoca efendi cemaati için emirberlerinin indir kaldır oylamasıyla kazandırdığı servetler yatar. Aklı evveller de Hıristiyanları bile gözeten demokrat başbakan diye sırtını sıvazlarlar.
İktidarını önce Amerika’ya, sonra Fetullah Gülene, sonra tarikatlara, El Kadı’ya ve en önemlisi ABD’deki Yahudi Lobisine borçlu olan başbakan, veli nimetlerine sadakatini ve minnetini her fırsatta göstermekten kaçınmıyor.
One Münite,( Van Münit) aslında veli nimetleri tarafından tasarlanmış bir ilkokul müsameresinden başka bir şey değil.
Başbakan bilimden de korkuyor. Biliyor ki, bilimin yaşamda gerçek yol gösterici olduğu ülkelerde dogmanın yaşam hakkı yoktur. Bilimin olduğu yerde cehalet olmaz. Cehaletin toplumu kanser mikrobu gibi yiyip bitirmesine ancak bilimle beslenmiş, bilinçlenmiş bilgi toplumu izin vermez.
Bu nedenledir ki, üniversitelerdeki bilimden yana öğretim üyelerinin cemaatçilerle doldurulmasına başlandı. Malezya eğitimli çakma Profesör YÖK başkanlığına getirildi. Cemaat elemanı diplomalı mollalar rektör, dekan olarak atandı.
Şimdi başbakan öğrencisiz üniversitelere korkmadan girebiliyor. Profesörler, rektörler, öğretim üyeleri başbakanı hazır olda karşılıyorlar.
Üniversite gençliğinden daha çok korkuyor. Gönlü isterdi ki bütün öğrenciler, Hoca Efendinin ışık evlerinde iğdiş edilip mollalaştırılsınlar. Ama üniversite gençliği cemaat çanağından yalanmak yerine, halkına, ülkesine, geleceklerine sahip çıkarak başbakanı korkutmaya devam ediyorlar.
Bu sefer de F Tipi Polisler devreye giriyor, PKK propagandacılarından yedikleri dayağın, molotof kokteyllerinin acısını, kalemlerinden, kitaplarından başka silahı olmayan üniversite gençliğinden alıyorlar. Biber gazıyla, coplarla, silahların dipçiği ile Allah yarattı demiyorlar, silindir gibi eziyorlar.
Başbakan da, yanına Fetullah’tan aşağı kalmamak için hep ağlayan, hep çok konuşan, hep boş konuşan Derviş Mehmet’in torunu Bülent Arınç’ı alarak, dayak faslını tespihlerini şakırdatarak izliyorlar. Başbakan, biat kültürü ile yetiştiğinden, üniversiteli diye çoluk çocuk karşı çıkabilir? Yılanın başı küçükken ezilmeli diye düşünüp, ağzına geleni söylüyor.
Gençler onlar gibi küfür etmeyi bilmediklerinden, onlar gibi linç kültürü almadıklarından, harçlıklarından kıstıkları parayla yumurta alıp ülkesini satanlara atıyorlar. Yumurtaya yazık ediyorlar. Bu gidişle yumurta fiyatları da artarsa şaşmayın.
Başbakan, Anayasa Mahkemesinden, Yargıtay’dan, bağımsız yargıdan da çok korkuyor.
Yolsuzluk, sahtekârlık, ihalelere fesat karıştırmaktan yargıda bekleyen davaları uykusunu kaçırıyor.
Hele iktidardan gidince, Yüce Divan’da yargılanma korkusu uykularını kaçırıyor. Gizlemeye çalıştığı Sara’sı tutuyor. Bu nedenle tüm yargıçları mollalarla, hukukçu olmayanlarla doldurup geleceğini garanti altına almaya çalışıyor.

Başbakan PKK yanlısı bölücülerden de korkuyor.
Adamlar, küfür ediyorlar, hakaret ediyorlar, ‘’Kafayı yemiş” diyorlar. Gıkı çıkmıyor. O generallere posta koyan, karikatürlerini çizenlerden davacı olan, onu eleştirenleri Silivri kampına gönderen başbakan, PKK’lılara sesini çıkaramıyor.
Her şeyden korkuyor da, hele Kemal Kılıçdaroğlu’ndan ödü kopuyor. ‘’Gel istediğin kanalda tartışalım, senin yolsuzluklarını kanıtlayayım”. ‘’Cesaretin varsa, kendine güveniyorsan çık karşıma” demiyor mu? Uykuları kaçıyor. Unutmak, moral bulmak için bir Irak’a, bir Suriye’ye, bir Lübnan’a, bir Ürdün’e kaçıyor, Arap yalellisi ile moral bulmaya çalışıyor, ama nafile. Kılıçdaroğlu rüyalarına giriyor.
Adam birde Diyarbakır’a gitmez mi? Ne koruma ordusu, ne zırhlı panzerler. Halkın arasında, sanki onlardan biri.
Ha, başbakandan da korkanlar var. AKP milletvekilleri, bakanlar, emzikli medya fareleri, holding sahibi gazete patronları. Çünkü hepsinin geleceği başbakanın iki dudağı arasında.
Ya yok ediyor, ya da var ediyor.
Bitaraf olmak isteyenler ise bertaraf oluyor.
Ama başbakan yinede çok korkuyor.
Onun için bas bas bağırıyor…

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.