BARIŞ ŞENLİĞİ

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 

18. Didim Barış Şenliği bu sene daha başka bir coşku ile kutlandı. Program oldukça yoğun geçti. 31 Ağustos – 2 Eylül arası resim sergileri, yürüyüş ve koşular, paneller, futbol, tekne gezileri ve elbette Altınkum plajında konserler düzenlendi.
 
Dünya’da ve Türkiye’deki politik ve sosyal gelişmelerden memnun olmayan, neler oluyor diye soru soranlar panellere geldi. Gezinin Düşündürdükleri konusunda biraz daha okumam gerekecek. Bu yazımda 2. Panel Barış konusuna değineceğim.
Berlin’de olduğu gibi her hangi bir konuda düşünce üretilen, sorunlara çözüm arayışı olursa Didim’de de aynı aydın yüzleri görmek mümkün. Toplantıda moderatörlüğü yürüten Tayfun Talipoğlu bir önceki panelde yapılan eleştiriye önem verdi. Soru ve tamamlamalara daha fazla zaman ayırdı. Her konuşmacıdan sonra yorumları isabetli özetliyordu, zamanı çok iyi kullanıyordu. Girişte barışın önce ülkede sağlanması, sonra veya aynı zamanda komşularda barışta birleşmelidir.
 
KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul Mısır’da siyasi gelişmeleri özetle 1990 yılında başlatılan Yeni Dünya Düzeni hakkında bilgi verdi.
 Barış şenliği
2011 yılında Tahrir Meydanı Direnişi iyi değerlendirilseydi bugün Mısır’da seyir daha başka olurdu. Demokrasinin yalnız seçme olmadığını katılımın önemini vurguladı.
Suriye’de batı tarafından Esad’ın diktatör olduğunun şimdi anlaşılması yeni Pazar ticaret ilişkilerine bağlanıyor.
 
CHP Genel Başkan Yardımcısı Aydın Milletvekili Bülent Tezcan, barış her zaman tüm tarih boyunca savaş ile anıldı diye söze başladı.
 
Türkiye’yi idare edenlerin Suriye dış politikasında savaş çığırtkanlığı yaptığını görüyor, bundan üzüntü duyuyorum.
 
Ama gençlerin barış mücadelesine seviniyor, gelecek için umutlanıyorum. Esad çocukları öldürdü iddiası ile gösterilen ölü yaralı çocuk resimleri acıma duyguları kötüye kullanılıyor. Egemen ülkeler savaş kararı için meclise, kongrelerine soruyorlar. Türkiye hükümeti sorunu TBMM’ne getirmezse anayasaya karşı davranmış olur.
Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi Profesör Ayhan Yalçınkaya söz aldığında sanki katılımcılar üniversite öğrencisi gibiydi.
 
Konuşmasının tamamı iyi hazırlanılmış bir ders niteliğinde idi. Barış kavramına açıklık getirdi. Herkesin kendine göre bir barış anlayışı yerine ortak noktalarda buluşmak. Demokrasi iyi işlerse ancak barıştan bahsedebiliriz. Seçimden başka katılım, idare eden ve muhalif olan olmazsa ne demokrasi nede cumhuriyet ilkeleri işler. Muhalif sözüyle birinci sınıfta öğrencilerime öğrettiğim iki sözü hatırladım. Evet ve Hayır, öğrencilerimin elinde bu iki sözün yazdığı iki kart var.
 Barış şenliği
Sorularıma göre çocuk iki sözden birini yukarı kaldırıyordu. Hepsinin aynı cevabı vermesini beklemiyordum.
 
Barış kimliğimizi meydana getiren sosyal, tarihi, kültürel, dini yapı taşlarına yani farklılığı kabul etmekten geçer. Bütün üyeleri aynı yapmaya, olmaya zorlamak anlamsızdır.
Avrupa’da yaşayanlar görüyor, Katolikler Protestanlar ayrı kiliselere gidiyor. Her inanç grubu vergisini kendi kilisesine veriyor. Bu duruma gelmek için tam 30 yıl savaşmışlar. Alevilerin Cem Evlerinin ibadet evi sayılması, kendi vergilerini ayırması zor olmasa gerek. Didim’de Cem Evi’nin hâlâ tapu sorunu var. Çok güzel etkinliklere imza atıyor.
 
Her ülke kendi menfaatine, anlayışına göre terörist kavramını açıklıyor. Böylece senin terörist, benim barışım diye bir kargaşa ortaya çıkıyor.
Kürt sorununda yıllar önce Cem Özdemir’in ben Almanya’da Türkçe için ne istiyorsam, aynısını Türkiye’de Kürtçe için istiyorum, demişti. Bu böyle devam edemedi. Almanya’da Türkçe konusunda da sorunlar azalacağı yerde çoğaldı, Türkçe kısıtlandı. Evlilikle aile birleşmesinde eşlerin Almanca öğrenme zorunluluğu daha ülkeye gelmeden getirildi. Türklere negatif anlamda yeni uygulamalarla ayrımcılık uygulandı.
 
Barış birlik beraberlik, farklığı çeşitliliği kabul etmeden olmaz. Temel insan hakları müzakere konusu olmalıdır. Adalet çeşitli etnik gruplarda kadın erkek arasında eşit dağıtılmalı. Basın, medya hür olmalı doğru haber verilmeli. Barış önce ailede başlar, ana baba çocuğa iyi örnektir. Erkeklere ayrılma öğretilirse ki ayrılmak isteyen karısını, nişanlısını, sevgilisini öldürmesin.
Türkiye’de şu anda barış yerine kutuplaşmalar var. Tehlikeyi önlemek ülkeyi idare edenlerin konuşmalarında dikkatli olmasından geçiyor.
Üniversiteye giden gençler tek kişinin konuşması, her yerde bulunmasından dolayı bazı televizyon yayınlarının bıktırdığını söylediler.
Bu yaz çevre derneği başkanı sitemizde örnek davranışta bulundu. Yaptığı iş bölümü ile çok güzel etkinlikler yapıldı. 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamasında emekli bir öğretmene asıl konuşma hazırlaması için görev verdi. Kendisi açılış konuşmasını kısaca yaptı. Konuşmak isteyenlere söz hakkı vererek törene yön verdi. Daha renkli, daha çeşitli katılımcılar bıkmadan tek bir ses duymadan tadında törenden ayrıldı. Kırmızı beyaz giysilerle Atatürk Parkı gülbahçesine döndü. Baş olanda yapılan yanlışları önce ona yakın olanlar söylemeli. Onlar her şeye evet diyorlarsa burada büyük bir sorun var. Kral Yeni Elbiseleri masalı her şeyi anlatıyor aslında. Çıplak olduğu halde krala elbisen çok güzel diyen bir halkı var masalda. Kimse doğruyu söylemeye cesaret edemiyor.
 Barış şenliği
Toplumun yarısı hayatından gidişatından memnun değilse orada barıştan bahsedilemez, savaş olmasa bile. Sevr antlaşması barış getirmedi Versay antlaşmasında Almanya’nın ağır bir şekilde cezalandırılması İkinci Paylaşım Savaşı’na sebep oldu.
 
Barış esnasında insaflı paylaşım olmazsa huzur sürekli olamaz, bütün dünya çocukları gülümsemelidir.
 
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.