BALYOZ!

ABONE OL
18:51 - 01/10/2020 18:51
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Silivri Toplama Kampında, emperyalizmin önündeki engelleri yok etmek için özel olarak görevlendirilmiş özel yetkili savcılar ve özel görevli yargıçlarca, Türk Silahlı Kuvvetlerine indirilen darbe aslında, 19 Mayıs 1919 da emperyalizme karşı başlatılan kurtuluş savaşına karşı bir öç alma kalkışmasıdır.
Emperyalist güçlerin Anadolu’yu Türklerden arındırmak için kurmaya çalıştıkları uydu etnik devletçikler Kuvayı Milliyecilerin Anadolu direnişiyle engellendi.
Tarihte emperyalizme karşı verilen ilk kurtuluş savaşı Mustafa Kemal önderliğinde Türk Halkı tarafından kazanılması tüm mazlum ülkelere örnek olmuştur.

Emperyalizm bu yenilgiyi unutamadı. Bu yenilgiyi yaşatan Türk Ordusunu hep çıkarlarına engel olarak gördü.
Mustafa Kemal’in, o dönemlerde bükemediği bileğini, o dönemin işbirlikçilerinin bu günkü torunlarıyla birlikte bükmeye kalkışmasını yaşıyor Türkiye.
Muhafazakâr-liberal-dinci hükümetlerle başarılı olamayınca amacına darbelerle ulaşmayı denemiştir.
ABD’nin direktifi ile ABD güdümlü generallerce yaptırılan darbeler, generallerin çapsızlığı, kamuoyu baskısı, aydınların korkusuzca direnişi ve TSK içindeki demokrasiden, bağımsızlıktan yana subayların dışarıya pek yansıtılmayan, ama etkili olan muhalefeti sonucu kalıcı olamamıştı.
1990’lı yıllarda Türkiye’de din eksenli kadroların kuruluşunu tamamladı.
1919 da suratında patlayan Sevr dayatmasını tekrar dayatmayı iki binli yılların başında uygulamaya koydu.
Sermayenin, liberallerin, işbirlikçilerin desteklediği din maskeli taşeronlarıyla Washington’da kapalı kapılar arkasında iktidar karşılığı teslim anlaşması yapıldı.
İktidar olduklarında engel olarak gördükleri TSK’yi saf dışı etmenin yolunu aradılar.
Ekonomik krizin Derviş öncülüğünde düze çıkmasını beklemeden Devlet Bahçeli’nin o dönemlerde anlaşılmayan ancak bu günlerde açığa çıkan planlar sonucu gidilen erken seçimde Ortadoğu’yu işgal karşılığında AKP iktidara getirildi.
Yasaklı Recep Tayyip Erdoğan, Baykal’ın desteğiyle başbakanlığa taşındı.
ABD’nin, BOP projesi uyarınca Irak’ın Türkiye ile birlikte işgalini tezkeresi muhalefetin, AKP içindeki Milli Görüşçülerin oylarıyla reddi, Tayyip Erdoğan’a olan güvenini sarstı.
TSK’nin Laik Cumhuriyet’ten yana tavırlı olmaları ABD’nin Yeni Dünya Düzeni projesinde yer almayı reddetmeleri AKP’yi telaşlandırdı.
Ortak çıkarların önünü açmak için TSK’nin etkisizleştirilmesi için; ABD, AKP ve Gülen Cemaati kutsal ittifakı kurmak zorunda kaldı.
AKP’nin kurduğu Cemaat ağırlıklı Özel Yetkili Mahkemelerine atadığı cemaat savcıları ve hâkimleri ile aydınları, gazetecileri, biat etmeyen bilim adamlarını bertaraf etmek için tetikçiler ayarlandı.
Daha önce eski Sovyetler Birliği sınırları içerisindeki Türki Devletlerine Sovyetlerin dağılmasını fırsat bilerek parasal ve siyasal destek verdiği Gülen Cemaati, ABD’nin ileri karakolu olarak önemli görevler üstlendi. Açtığı okullarda öğretmen kimliğinde CİA ajanlarıyla Türki Devletlerinde çocukları ve aileleri ABD militanı olarak yetiştirmeye başladı. Daha sonra ihaneti öğrenen Türki Devletleri o okulları yasakladı.
Gülen, Türkiye’de verdiği vaazların, devleti ele geçirme toplantılarına dönüşmesi TV’lerde tefrika gibi yayınlanınca kapağı velinimeti ABD’de aldı.
ABD yargının karşı çıkmasına rağmen hizmetleri karşılığında, ilkokulu dışarıdan bitirmiş, imamlık sınavını başaramamış Fetullah Gülen’e yeşil kart vererek gelecekteki hizmetleri için bir vaizin rüyasında göremeyeceği çiftlikte besiye çekti.
Cemaat ambarından beslenen gazeteci kimlikli aktif CİA ajanı Mehmet Baransu, Fetullah Gülenin Aksiyon Dergisinde staja başladı. Cemaatin korumasında ABD’ye gönderilerek CİA eğitimi aldı.
ABD’den dönünce daha önce Fetullah Gülen’e bağlı Taraf Dergisi 2007 yılında ABD yetiştirmesi, Atatürk düşmanı kiralık kalemlerin oluşturduğu kadro ile Taraf Gazetesi adını aldı. Baskı parasını bile ödeyemeyecek kadar zor durumda olan Taraf Gazetesi, Cemaatin reklamlarıyla ayakta kalması sağlandı. ”Eski askerden aldım” Dediği bir bavul dolusu sözde belgeyi cemaat savcılarına götürdü. Yargı sürecinde Balyoz davasının gizli olması gereken belgeler önce Taraf gazetesinde sonra yandaş medyada yayınlanmaya başlandı.
Plan semineri palanlarının aslının çalındığı, bu planın aslı değiştirilerek darbe yapılacak şekline dönüştürüldüğü kanıtlanmasına rağmen sahte belgeler, sahte CD’ler gerçek delil olarak kabul edilmiştir.
11 Numaralı CD’nin 2003 yılında oluştuğu kabul edildi. Halbuki 2007’de kurulan TGD 2003’te oluşturulan CD’de nasıl yer alır?
Ses geçirmeyen odada konuşulanların CD’de bir camide okunan ezan sesi CD’nin sonradan oluşturulduğu kesinleşmişken yargının bu gerçekleri görmezden gelmesi, yansız bilirkişilerce sahte olduğu kesinleşmesine rağmen yargı bu olguyu kasıtlı olarak görmezden gelindi.
Çünkü, bu dava siyasal bir davadır.
Bu davada dört yargıç değişti. Değiştirilen yargıçlar tutuklama yapmadıkları için, tutuklu bazı sanıkların tutuksuz yargılanmasına karar verince değiştirildi.
Yargıç’ın biri siyasi baskı yapıldığını karara geçirmesi ile emekliye sevk edildi.
Tarihte birçok siyasal davalar yapıldı.
Bunlardan Galileo (Galille) ve Dimitrov’un yargılanması gibi.
Galileo’nin yargılandığı engizisyon mahkemeleri ve de Dimitrov’un yargılandığı Hitler’in Faşist Mahkemeleri ile Silivri Mahkemeleri ile benzerlikleri rastlantı olmasa gerek.
Nazizm’in en acımasız mahkemelerinde yargılanan Dimitrov için ileri sürülen Reichstag yangınının sorumlusu ve Sovyet Ajanlığı suçlaması yapılmıştı.
Orada da muhbir gazeteciler, gizli tanıklar, sahte belgeler ortaya konmuş, Dimitrov’un kendini savunması yasaklanmış, yargı oturumlarından atılmıştı.
Goebbels ve Göring gibi Hitler’in bakanları bile duruşmalara Dimitrov’un isteği üzerine tanık olarak katılmaları sağlanmıştı.
Bu yargılama Nazizm’in en baskıcı döneminde yapılmıştır.
Balyoz davası ise yirmi birinci yüzyılda ileri demokrasi dönemi olarak öne sürülen Türkiye’de yapıldı. Ama Nazi döneminde iki önemli bakanın tanıklık için Dimitrov’la yüzleştirilmesine rağmen Silivri Yargısı, Aytaç Yalman’ı ve Hilmi Özkök’ü tanık olarak dinlenmelerini reddetmiştir!
Yargılama şeklinin benzerliği 1933 yılındaki sahte belgeler, hırsızlıktan hüküm giymiş kişiler, eroinman biri, ırza geçmekten mahkûm olmuş biri, muhbir gazeteci (sonradan Alman partisi milletvekili seçildi) Dimitrov’a karşı tanık olarak görev almışlardı.
Silivri Mahkemelerinde görülen davalardaki tanıkların karakterlerin benzeşmesi Silivri Yargısının bu davalardan yargılandığı kanısını kuvvetlendirmiştir.
Yargılanan askerlerin önemli özelliklerinden biri ABD’nin emperyalist işgallerine karşı olmasıdır.
Diğer özellikleri, PKK terör örgütü ile cephe savaşı vermiş subaylardan olmalarıdır.
Bugün Türkiye PKK terörüne teslim olmuştur.
Askerler kumandasız bilerek ölüme gönderilmektedir.
Balyoz aslında Türkiye’nin bütünlüğüne indirilmiş bir darbedir.
Cemaat müritlerinden biri Balyoz Kararları sonunda yırtınıyordu:
”Türkiye 90 yıldır bu mahkeme kararını bekliyordu!”
İşte bunların amacı darbeciler değil, kurtuluş savaşını kazanan Türk Ordusunu ve Başkumandanı Mustafa Kemal’i akıllarınca yok etmektir.
Ama asla:
”Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, meczuplar ülkesi olmayacaktır!”

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.