Bafa Gölü ve Herakleia

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Büyük Menderes Nehri’nin Latmos körfezinde denize döküldüğü yıllarda Herakleia, Ege Denizi’nde küçük bir liman kentiydi. Harita İÖ 400 yıllarında Bafa Gölü’nün Ege Denizi’n bir parçası olduğunu gösteriyor.

Nehrin taşıdığı alüvyonlarla körfezin iki ucu zamanla birbirine yaklaştı ve birleşti. Yaklaşık 300 kilometre karelik bir alan dolmuştur. Bu şekilde içerde oluşan göle yöredekiler Bafa Gölü adını verdiler.
Bugün bile suları kısmen tuzlu olduğu için sazan, yayın, sarıbalık, kızılkanat ve kefal gibi balıklar bulunmaktadır.
Kuş varlığı yönünden de son derece zengin olan gölde, pek çok kuş türü yaşamaktadır. Nesli tükenme tehlikesinde olan cüce karabatak ve deniz kartalı bu gölde kuluçkaya yatıyor. Kışın yüzbinlerce ördek ve su kuşu tarafından beslenme ve barınma yeri olarak kullanılıyor.
Göl ekolojik yönden bol gıdalı bir özellik arz ediyor. Bu nedenle saz toplulukları, ılgın, söğüt ve kındıra toplulukları bulunuyor. Gölün çevresi zeytinliklerle çevrili.
bafa003.jpg
Kuzeyde ortalama derinliği iki metre civarında olan gölün, orta kesimlerinde yirmi bir metreye ulaşmaktadır. Göl üzerinde antik kalıntıların bulunduğu dört ada vardır. Bu adalarda manastırlar, kiliseler kurulmuş. Bunlardan en eskisi Bizans’lılardan kalan yediler manastırı.
Konaklama için çadır (kamp) kurma yerleri ve pansiyonlar vardır, manzara ve doğa bozulmasın diye otel yapılmıyor.
Kıyıdaki lokantalarda bütün yemekler zeytinyağı ile yapılıyor, omlet bile zeytinyağı ile pişiriliyor.
Karayolu ile Söke’den Milas’a giderken zeytinlikler içersinden kıvrıla kıvrıla ilerleyen yol, buğulu bu gölün yanından geçiyor.
Söke’ye yaklaşık olarak otuz km uzaklıkta. Aydın’ın Söke ilçesi sınırı içinde Didim’e çok yakın olan bu gölü ve adaları Kapıkırı köyündeki Herakleia antik kentinin kalıntılarını görmek için en az üç gün zaman ayrılması gerekiyor.
Athena tapınağı, Agora, Roma hamamı, Bizans kalesi, kayalara oyulmuş mezarları, kent surlarını ve liman kalıntıları görmeye değer.
Milat’tan önce 600 yıllarında Didim Apollon tapınağı ve Milet’teki yapıtlar için mermerler Latmos (Beşparmak) dağlarından alınıp Herakleia limanından gemilere yüklenip Milet ve Didim’e götürülmüştür.
Gölün beslenmesi, yağışlar ve mevsimlik akarsular, kıyılardan çıkan pınarlar, dip kaynaklar ve Menderes nehri ile olan bağlantı kanalıyla olmaktadır.
İklim değişikliği, bilinçsiz doğa koruma, su seviyesinin düşmesi, sazlıkların kuruması kısacası ekolojik dengenin bozulması Bafa Gölü’nde sorun oluyor.
1970 yılına kadar özel mülkiyet altında iken yöre köylülerin ve balıkçıların çabalarıyla, bu tarihten itibaren hazineye devredildi. Denetlemesi 450 üyesi olan balıkçılık kooperatifine bırakıldı.
bafa001.jpg
Bafa Gölü Efsanesi’ni öğretmen, ressam komşum Turgut Gülten şöyle anlatıyor:
Milat’tan üç yüz yıl kadar önce ay tanrıçası Selene’nin yolu o zamanki adı Latmos Dağları olan Bafa Gölü’nün doğusunda yükselen Beşparmak Dağları’na düşer.
Burada Endymion adında bir çoban yaşamaktadır. Çoban koyunlarının başında kavalıyla nağmeler çalarmış. Selene çobanı görür görmez ona aşık olmuş.
Çobanla büyük bir aşk yaşamaya başlarlar. Ay tanrıçası hava karardığında çobanın yanına gelir, ışıktan gövdesi ile onu sarar ve öpermiş. Tam elli iki tane kızları olur. Dillere destan olan bu aşkın ünü yayılarak olimpos dağındaki Zeus’a kadar uzanır. Zeus çok öfkelenir. Zira tanrıça Selene ölümsüzdür, bir ölümlüyle yaşaması yasaktır. Zeus çobanı huzuruna çağırır. Ancak çoban antik heykeller kadar atletik yapılı, yakışıklı ve ağır başlıdır. Zeus onu görünce etkilenir, bir ölümlünün güzelliği ancak bu kadar olur. Çoban Zeus’un sorularına saygıyla cevap verir. Çobanı cezalandırmak isteyen tanrı onun saygı dolu asil davranışı karşısında yumuşar, çobanı affeder. Ancak bir şartı vardır, ya insan olarak yaşayıp bir gün ölecek, ya da sonsuza kadar yaşayacak fakat hep uyuyacaktır. Çoban ikinciyi tercih eder. O günden sonra ay tanrıçası Selene ile çobanın her dolunayda seviştiklerine inanılır.
Herakleia antik kentin yerindeki Kapıkırı köyünde tanrıça Selene ile çobanın aşkı halâ inanılarak anlatılır.
Sahile yakın bir noktada Endymion adına yapılmış kutsal bir alan vardır. Alan doğal bir kayaya oturtulmuştur. Aynı isimle yapılmış bir sunak olduğu tahmin edilmektedir.
bafa002.jpgBüyük kayaların arasında güçlükle seçilen köyde efsanevi olayı ilk defa fark eden Şefik Zeybek adındaki bir köylüdür. Bu köylü onaltı yaşlarında iken bir gece dolunayda göl kıyısındadır. Dolunay gökyüzünde süzülerek yükselmiş göle yansımaktadır. Ay ışığının göle düştüğü yerde su yavaş yavaş oynamaya başlar.
Şefik Zeybek bu olaydan çok etkilenir ve korkar, zamanla korkusunu yenerek merak etmeye başlar, araştırır, bu konuda kitaplar okur. Ve böylece ay tanrıçası Selene ile Endymion’un öyküsünü öğrenir. O günden beri her dolunayda havanın sakin, gölün durgun olduğu gecelerde suyun kaynaması gerçekleşmektedir.
Şefik Zeybek gibi köylüler de olayı izlemeye başlamış, çoban ve ay tanrıçasının aşk öyküsü dünyaya yayılır.
İlkbahar ve yaz aylarında Herakleia’daki Kapıkırı köyünü yerli ve yabancı turistler ziyaret ederler, efsaneler diyarındaki kayaların arasında, üstünde yapılmış ilginç taş evleri görünce başka bir dünyaya gitmiş gibi heyecan duyarlar.
Hoşça kalın, sevgili okurlarım!
İlter Gözkaya-Holzhey
Emekli öğretmen
 
Kaynaklar:
www.ae.metu.edu.tr
foto: (adada bizans-manastır) Wolfgang Glock, Viyana
harita: www.didim.de/Bafa/Bafa_gesch.htm
 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.