BABİL KULESİ

ABONE OL
18:19 - 01/10/2020 18:19
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

BABİL KULESİ

Dünyanın yedi harikasından biri sayılan ve Babil’in Asma Bahçeleri içinde bulunan Babil Kulesi, Tanrı Marduk adına yapılmıştır. Sümerliler, yükseklere taparlar ve yer ile göğü bağlayan kutsal bir ağacın varlığına da inanırlardı. Sümerliler yeri göğe bağlayan bu ağacı temsil eden ve Tanrıdağı dedikleri kuleyi zamanımızdan 5.000 yıl kadar önce yapmışlardır.

Kule temelde 90 metre genişlikte ve 90 metre yüksekliğe sahip 7 katlı bir bina idi. Kulenin çevresinde rahip sarayları, ambarlar, konuk odaları, Tanrı Marduk adına yapılmış bir diğer tapınak olan Esagila’ya giden aslanlı geçit ve dini tören yolu vardı.

Babil’i işgal eden Tikulti-Ninurta, Sargon, Sanherip ve Asurbanipal kuleyi yıkmışlardı. Babil Kralları Nabopollasor ve Nabukadnasor ise yeniden yaptılar. Ancak M.Ö. 479’da Babil’i fetheden Pers kralı Xerkes kuleyi yıktıktan sonra tekrar onaran olmadı. Yalnız, Büyük İskender Babil’e geldiğinde harap haldeki kuleye hayran kalmış ve onu eski haline getirmeye karar vermişti. Bu sebeple 10.000 kişiyi iki ay boyunca çalıştırarak molozları temizletti. Fakat Büyük İskender ölünce kulenin onarımından vazgeçildi.

Kuran anlatımında Musa, Firavun, Karun ve Haman kerpiçten yapılan bir kule aynı hikâyenin içinde buluşturmaktadır. Kur’an’da Babil şehrinden Bakara Suresi, 102. ayette bahsedilir.  Hârut ve Mârut isimli iki melek, insanları sihirle imtihan etmek için Allah tarafından Babil’e gönderilirler; “Süleyman’ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Hâlbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil’de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Halbuki o iki melek, herkese: Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız, demeden hiç kimseye sihir ilmini öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler.”

Firavun dedi ki: “Ey Hâmân! Bana yüksek bir kule yap, belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Mûsâ’nın ilâhını görürüm(!) Çünkü ben, onun yalancı olduğuna inanıyorum”. Böylece Firavun’a yaptığı kötü iş süslü gösterildi ve doğru yoldan saptırıldı. Firavun’un tuzağı, tamamen sonuçsuz kaldı.” (Mümin 36-37)

Hikâye Tevrat’ta kule öyküsü Babil’de değil, Musa’nın yaşadığı dönemde Mısır’da geçer. Firavun, veziri Haman’a kendisine kilden bir kule inşa etmesini, çıkıp Musa’nın tanrısına bakacağını söyler. 

Babil’den Yakut el-Hamavi’nin yazmalarında ve Lisan el-Arab’da bahsedilir. Öyküye göre tüm insanlar rüzgârın önüne katılarak bir yerde toplanırlar. Buraya sonradan Babil denir. Babil’de insanlara Allah tarafından değişik lisanlar tahsis edilir ve yeniden rüzgârla geldikleri yerlere dağıtılırlar. 9. yüzyıl İslam tarihçilerinden el-Tabari’nin Peygamberler ve Krallar Tarihi adlı eserinde daha detaylı bilgi verilir. Öyküye göre Nemrut Babil’de bir kule inşa ettirir. Alah bu kuleyi yıkar ve o zamana kadar aynı dili konuşan insanların dilini 72’ye ayırır. 13. yüzyıl İslam tarihçilerinden Ebu el-Fida da aynı öyküden bahseder ve İbrahim’in atası Hud’un kendi dilini (İbranice) muhafaza etmesine izin verildiğini ekler. Zira Hud kulenin inşasına katılmamıştır.

Bu öyküdeki iki meleğin başına gelenler de oldukça ilginç. Harut ile Marut aralarında sohbet eden iki melekti. Sohbetlerinde “İnsanlar yerine biz duygu sahibi olsaydık sürekli ibadet ederdik” diyorlardı. Allah onlara “Size şehvet duygusunu verseydim siz insanlardan daha çok günah işlerdiniz” demiş. Melekler kendilerine güveniyorlarmış. Allah onlara şehvet duygusu verip dünyaya indirmiş. Harut ile Marut bir kadın görmüşler. Kadın Harut ile Marut’a bir şartla onlarla birlikte olacağını söylemiş. Ya kocasını öldürecek, ya puta tapacak ya da şarap içeceklerdi. Şarap içmeyi tercih ettiler. Hikâyeye göre kadın bir şartta daha bulundu. Aşk duygusuna kapılan Harut ile Marut bu şartı da kabul etmişler. Kadının şartı ona ism-i azamı öğretmeleriydi. Onlar öğretince kadın söyleyip gökyüzüne çıkmış. Allah kadını Zühre yıldızının üstüne koymuş ve Harut ile Marut’u da Babil’de bir yerde baş aşağı kıyamete kadar duracakları cezasını vermiş. Harut ile Marut Eski bazı kaynaklarda, Hristiyan ve Yahudi kaynakların da Babil’in düşmüş melekleri olarak da adlandırılırlar.

Son günlerde bin odalı sarayla ilgili haberlerin gündemden düşmemesi nedense aklıma bu anlatımları getirince sizlerle paylaşmak istedim. 


Ahmet İNCEL 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.