AYIP OLAN BİLMEMEK DEĞİL ÖĞRENMEMEKTİR

ABONE OL
18:10 - 01/10/2020 18:10
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AYIP OLAN BİLMEMEK DEĞİL ÖĞRENMEMEKTİR

Bak Hilâfet ve Saltanat hayalcisi sana öğreteyim. 

Anlayamazsan hemen parmak kaldır, ben; sen anlayana kadar yinelerim. Anlaşılıp anlaşılmadığının, öğrenilip öğrenilmediğinin saptanabilmesi için eğitimin başvurduğu yola yoklama denir. Tüm bu bilgileri anlayıp anlamadığın, öğrenip öğrenmediğin yoklamadan sonra kesinlik kazanır. Yoklama sonucunda hâlâ anlamadığını, öğrenmediğini görürsem ne yaparım sana?

Bu sorunun en doğru yanıtını arkadaşım, can dostum, kardeşim ve meslektaşım Yıldız Akalın biliyor. Ona sor! O; benim sana, o zaman ne yapacağımı söyler.

Sen muhtarlara dedin ya en son: “Bize Sevr’i gösterdiler, Lozan’a razı ettiler. Birileri de bize Lozan’ı zafer diye yutturmaya çalıştılar.”

Doğrudur. Onlar birilerine Sevr’i gösterdiler. Sevr’i görenler, Yıldız Sarayı’nda bir Saltanat Şûrası topladılar. Orada, 22 Temmuz 1920 günkü toplantıda Sevr okundu ve “Antlaşmayı kabul edenler ayağa kalksınlar!” buyuruldu. Padişah Vahdettin ve diğer 49 katılımcının, 50 kişiden padişah da dâhil 49 u ayağa kalkarak Sevr’i kabul ettiklerini ilan ettiler. Adı önemli değil, bir kişi kalkmadı ayağa.

Fransa’nın porselen kenti Sevr’in porselen fabrikasının yemek salonunda, 10 Ağustos 1920 de imzalanan, 23 Nisan 1920 de, Ankara’da; o, “birileri” diyerek küçümsemeye çalıştığın “birileri”nin başkanlığında toplanan ulusal meclisin 19 Ağustos 1920 de reddettiği Sevr budur.

Türkiye Heyetiyle masaya oturanların adını “Doğu İşleri Konferansı” olarak belirledikleri, heyetimizin karşı çıkması ve ısrarıyla adı “Lozan Konferansı” olan antlaşmada,  konferans dili olarak Fransızca, İngilizce ve İtalyancanın yanına heyetimizin itirazı ve isteğiyle Türkçenin de alındığı antlaşmaysa Lozan Antlaşması’dır.

Üç çalışma grubundan birinin başkanlığına heyetimizden birinin seçilmesini kabul ettirdiğimiz antlaşmadır Lozan Antlaşması.

Lord Curzon’un “İsmet Paşa’yla tartışmanın Mısır’daki Keopas Pramidi’yle tartışmaktan hiçbir farkı yok!” dediği antlaşmadır Lozan Antlaşması.

Atatürk’ün “Osmanlı Tarihi’nde bir benzeri görülmemiş bir siyasal zafer eseridir.” dediği antlaşmadır Lozan Antlaşması.

Buraya kadar anlattıklarımı anladın mı Saltanatçı? Anlayamadıysan hemen sözümü kes, tekrar edeyim.
Sen onu bunu, boş lafları, Maraş Dondurması satıcısı kılıklı, fesli sözüm ona tarihçinin önüne koyduğu deli saçmalarını o aletten okumayı bırak Hilafetçi! 

Senin zamanında Yunanistan’ın, Ege’de ele geçirdiği 17 adanın hesabını ver! Asıl onlardır bağırsak sesimizi duyurabileceğimiz adalar.

Senin o adaları Avrupa Birliği’nden müzakere tarihi koparabilmek için ya da ne bileyim, 6 – 7 Eylül olaylarından sonra yurdundan Yunanistan’a göç eden Rum yurttaşlarımızın mallarına karşılık olarak verdiğin söyleniyor. Sen; önce bu suçlamalara bir cevap ver hele!

Senin zamanında Yunanistan’la, çok sevdiğiniz sözcükle, istikşâfi görüşmeler olmuş bu konuda. Bu görüşmeleri bizden üç diplomat, Yunanlardan iki diplomat ve bir amiralin gizli olarak gerçekleştirdikleri söyleniyor. Sen; bu, yangından mal kaçırmaların bir hesabını versene Saltanatçı!

Yunan Genel Kurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı senin zamanında, adada konuşlanan Yunan askerlerinin Noel’ini kutlamak için,  hem de hava ihlâli yaparak, inmişler bizim olan Bulamaç Adası’na. Ancak; adanın çok taaaan Yunan’a verildiğinden kimseciklerin haberi bile yok! Buna ne dersin Hilafetçi?

2009 da, gene senin zamanında, bu kez Yunanistan Cumhurbaşkanı, bizim olan Eşek Adası’na inmiş ve oradaki Yunan Sancağı’na selam durmuş. Bizimkiler ancak o zaman öğrenmişler Eşek Adası’nın Eşek Adası Nahiyesi’ne dönüştüğünü. Senin bundan da haberin varmış. Ne dersin Saltanatçı?
15 Temmuz darbesine katılan bir kısım terörist asker, bunlar sana kaldığın otelde saldıran askerlermiş, Keçi Adası’na kaçmışlar. Onları, bir zamanlar bizim olan Keçi Adası’ndan almak için asker gönderememişiz oraya. Çünkü; ada elimizden çıkmış ve biz oraya Yunan vizesi olmadan giremiyormuşuz. Doğru mu Hilafetçi?

Ha, unutmadan, o adalara Fener Rum Patrikhanesi papazlar göndermiş. Türk yurttaşı olan patrikten bunun hesabını da sormamışsın sen Saltanatçı. Neden acaba?

 “Lozan’da toprak kaybettik.” diyorsun ya; bizim en büyük toprak kaybımız senin zamanında yaşandı be Badem. Hem de senin göz yummanla. Sen önce bunun hesabını bir ver hele Saltanatçı!
Ege’de verdin, Kıbrıs’ta vereceksin besbelli, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu PKK ye teslim ettiğini katıldığın bir canlı TV yayınında, bizzat, itiraf ettin.

Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi olayında boş sandukayı sırtına vurup, üç kıçı kırık IŞİD/DAEŞ terörüstünden tırsarak ardına bile bakmadan, topukların kıçına vura vura tozuttuğunu belki sen unuttun da biz unutmadık be Badem.

Anladın mı? Öğrendin mi işin gerçeğini?

Yoklamalarda doğru yanıt isterim bak! 

Doğru yanıtı alamazsam ne yapacağımı Yıldız Öğretmen’e sor!

Hasan Arslan

 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.