AYDINLANMA SÜRECİNDE

ABONE OL
18:49 - 01/10/2020 18:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Berlin’de emekli öğretmenler ayın ilk Cuma günü saat 15:00’den itibaren Familiengarten, Oranienstraße 34, Berlin-Kreuzberg’de toplanmaya devam ediyor. Ayın diğer üç Cuma günü aynı saatten itibaren arzu edenler Knobelsdorffstraße 22, Cafe Smyrna’da İngilizce öğretmeni Dilek Erol’un konuğu olabilir.

Mustafa Şahin yalnız kahve, çay, börek eşliğinde samimi atmosferde sohbet bana az geliyor. Beynimizde daha çok gelişecek yer var deyince, konferans dizisine karar verildi.
Buluşmayı organize eden Nurhayat Kopar ve 5 arkadaşı demokratik davrandıkları için grup her gün biraz daha gelişiyor, büyüyor.
Nitekim bu konuda yazmamı Sabahat Emiroğlu’nun tavsiyesi ile grup teşvik etti. Gelecek ayın konusunu kendisi üstlendi. Bizi Alevilik hakkında bilgilendirecek.
Esas konuma geçmeden önce bundan önceki yazılarımda dile getirdiğim iki noktaya tekrar değinmek istiyorum.
Hapiste bulunan gençlere kitap ve gazete toplayıp ulaştırmayı eski başkonsolosumuzun eşi başlamıştı. Bu nedenle şimdiki başkonsolosumuzun eşi Birgit Şen Hanımefendi’nin tekrar ele almasını rica ediyoruz. Arşivde Mektubunuz Var yazıma bakınız.
Emekli öğretmen veya diğer meslekteki Türk vatandaşlar, uzun süre Türkiye’de geçirdikleri yaz tatil sürelerini kısaltmaları veya organize olup, vaftiz büyükanne -babalara emanet etmelidir. Torunları yuvadan, okuldan alma gibi görevleri üstlenme, çocuklara masal okumanın çok önemli olduğunu düşünüyorum. Birinci nesil, sağlığı yerinde olanlar bunu ikinci ve sonraki nesillere borçludur. Gençler çalışmasa emekli kasaları bize maaş veremez. Nesiller arası dayanışmanın önemine dikkat çekmek istiyorum. Arşivde Göçmen Kuşlar yazıma bakınız.
Konferans dizisine gönüllü başlayan öğretmen, yazar Halim Demirci’nin konusu KÖY Enstitüleriydi. Öyle geniş bir konu ki, çok yazıldı çok söylendi. Ama tekrar etme amacı eyvah sesleri çıkarmak değil, bugün nasıl bir ders çıkarabiliriz, ne yapabiliriz sorusuna cevap aramak olmalıdır.
Not alamadığım için Halim Bey’in sözlerinden aklımda kalanları, bildiklerim ve okuduklarımla harmanlayarak yazmayı deneyeceğim.
Konferansı dinleyen öğretmenler çoğu şanslı öğretmenler, zira onların öğretmenleri Köy Enstitülerinden gelme idi. Örneğin Halise Hızlıok ve ben Bolu Kızöğretmen okulundan mezun olduk. Öğretmenlerimizin hemen hemen hepsi İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsünden gelmişlerdi.
 iltergh-25-03-b.jpgBu okullar köyleri ortalayan yerlerde kurulmuştu. Amaç köyden gelen çocukları yetiştiren öğretmen, sağlık elemanı olarak geri köye göndermekti. Enstitüler yatılı olduğu için öğrencileri kısa zamanda yoğun bir öğretim ve eğitimle donandırmak mümkündü.
1936 yılında kuruldu, 1946 yılında maalesef yanlış uygulanan iç ve dış politika yüzünden kapatıldı. Sonra Türkiye’nin çağdaşlaşma sürecinde ne kadar kayıpları olduğu çok belirli olarak görüldü, ama iş işten geçmiş oldu. Devamı sayılan yatılı Öğretmen Okulları, 1960 yılında açılmaya başlayan İlköğretim Yatılı Bölge Okulları ile kayıp biraz telafi edilmek istendi.
Nitekim on senenin verdiği verimli ürüne değer biçmek oldukça güç. Nerede olumlu iş, fikir, kitap görülse duyulsa o öğretmenlerin ürünüdür. O okullardan mezun olanlar köy geliştirme projesi olarak dünya ülkelerinde uyguladılar, içleri acıya acıya. Zira kendi ülkesinde devam etseydi okuma yazma bilmeyen kalmayacaktı. Bugün mahkemede tercüme isteyen olmayacaktı. Her vatandaşa ulaşan ilköğretim parasız ve zorunludur teşkilat kanunu uygulansa idi, ülke dili yabancı dil unsuru taşımayacaktı.
Köye gönderilen öğretmen yalnız çocuklara bilgi ileticisi değil, köyün ilk yardımını yapacak sağlık memuru, hemşire doktor, kanun ve kuralları anlatacak sosyal danışman, tarlada ziraat mühendisi görevlerini üstleneceklerdi. Bu nedenle dersler iş dersleri idi, teori değil. Bir işi yapmadan önce bilgi ister. Çalışırken bilinçli çalışılıyordu. Bahçe onarımında geometri var, yani yaparak, uygulayarak öğrenme. Bilgi donatımı neden, niçin sorularına cevap veriyordu, kabloyu yolun ortasından değil, kenardan geçeceğini bilir, ampulü her hangi bir yere rastgele çöp gibi atmıyordu, nedenini biliyordu.
“Sabah, kahvaltı, toplu ulusal milli oyunlar ve sabah korosundan sonra işbölümü yapılır. Koro ekibi Aşık Veysel’le birlikte müzik odasına çıkar. Kunduracılık, dokumacılık, terzicilik, ev-el sanatları, biçki-dikiş, örücülük, yapıcılık, ziraat sanatları, kız erkek bir arada çimento karma, kum eleme, kireç söndürme, su taşıma, tarımcı Aziz Ağa’nın denetiminde bağ-bahçe arıcılık, bataklık kurutma, taş dökme, fındık toplama, tavukçuluk, balık tuzlama, ağaç dikme, demircilik, uzak ormanlarda ağaç kesme, yonta kütük çekme, duvar örme, biriket yapma vb. Ekipleri ilk yardım çantaları ve kitapları yanlarında iş başı yaparlardı.
Tebeşirlerini bile kendileri yapar, masraf karşılığı diğer okullara gönderirlerdi. Balıkçılık ekibi gündüz uykudadır. Okul yapısı bir balıkçı filosu kurulmuş, tuzlanan balıklar başka enstitülere gönderilir. Okulun kendi üretimi yolcu motoru ile şehirlere götürülür. Bu gibi işlerden kazanılan paralar okul döner sermayesine kalır. Tutulan yunus balıklarının yağı çıkarılır, leşleri de toprağa gömülerek gübre yapılırdı.”
Çevre bilinci, atmama, başka bir amaçla dönüşümü faydalı bir şekilde kullanma uygulanıyordu.
iltergh-25-03-a.jpg
 
Sevgili okurlarım, kitap tavsiye etmezsem hemen fark edip soruyorlar. Önümde Köy Enstitüsü deyince ilk akla gelen Mahmut Makal’ın kitabı Köy Enstitüleri ve Ötesi duruyor. Kitabın önsözünde Adnan Binyazar, Mahmut Makal’ın yaşamı her yönüyle Türk Eğitim ve Öğretim tarihinin onurlu sayfalarına yazılmıştır, diyerek noktalıyor.
Diğer bir kitap ise Aydınlanma Sürecinde Köy Enstitüleri Devrim Yazıları Sonrası İbrahim Kuyumcu’nun. Yazar bilhassa yaşadıklarını, deneyimlerini geçmişte bürokrasinin ve yanlış politikaların öğretmenin gelişmesine, kendini yetiştirmesine ne kadar engel koyduğunu anıları ile nereden nereye gelindiğini yazmış.
Zamanın Millî Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un Köy Enstitülerdeki emek ve başarıları köşelere sığmaz elbette.
Öğretmenin gelişmesini desteklemeyen ülke, kendi demokrasisinin gelişmesine de engel olur. Çağdaş, özgür nesiller yetiştiremez. Kendine güveni olmayan, dışa bağımlı bireyler toplumu belirler.
Hoşça kalın!
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
 
Kaynak ve tavsiye:
Mahmut Makal, Köy Enstitüleri ve Ötesi,
Çağdaş Yayınları, İstanbul 1990
İbrahim Kuyumcu, Aydınlanma Sürecinde Köy Enstitüleri,
Devrim Yazıları Sonrası Selvi Yayınları 32, Ankara 2003
ISBN 975-7711-35-7
 
Fotoğraflar: Yusuf Yusuf
 
Not:
Bu makale yazıldığında Öğretmenim İnisiyatifi Hadigari Restoranda 67 öğretmen eşleriyle birlikte yemekli müzikli ikinci yaş gününü kutladı. Daha nice yıllara …

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.