AVRUPA’DA TÜRKÇE

ABONE OL
18:00 - 01/10/2020 18:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AVRUPA’DA TÜRKÇE

Berlin-Brandenburg ADD yönetimi Nisan ayında olağan genel kurul toplantısında çalışmaları hakkında üyelerini bilgilendirdi, destek istedi.

Yönetim ve denetleme kurulları çalışma raporlarının okunmasından sonra dernek başkanı Olcay Başeğmez gündemin öneri ve arzu maddesini tartışmaya açtı. İçeriği nitelikli konuşmaları divan kurulunda görev alan sekreterler not aldı.

Divan kurulunu yürüten Kâzım Aydın, bildiğim kadarıyla yedi derneğe üyedir. Derneklerde kurucu üye olarak çok emeği vardır. Yasaları çok iyi bilir. Önerimi diğer derneklere faydalı olması için köşeme taşımaya karar verdim.

Divan kurulu başkanlığı için gençlerin devam ettirmesi, ilk neslin deneyim ve becerilerinin geleceğe aktarılması şart olmuştur. Bu konu eğitim programına mutlaka alınmalıdır. Gençlere seminer organize edilmelidir.

İkinci önerim, derneği Almanca ’ya da açmakla birinci nesilden kurulan organizeler, sivil kuruluşlar gençlere devredilebilir. Toplantıdan sonra kendisiyle konuştuğum Beyhan Yıldırım önerimi çok önemsediğini Almanca çocuk ve gençlere internette bir site kuracaklarını söyledi.

Tüm diğer Avrupa ülkelerinde de durum aynıdır. Çocuklar yaşadığı ülke dillerini, okulda öğrendiklerinden dolayı daha iyi biliyorlar.

Prof. Dr. Hakkı Keskin, Türkçe yerine Almanca olmaması gerektiğini hatırlattı. Konferans tadında Türkçemizin korunma, geliştirme ve yayılmasının önemini anlattı. Yıllarını iki dilde okuma yazma için harcamış, bütün engellere karşı savaşmış emekli öğretmen can dost meslektaşım Sevim Aydın da kendi deneyimlerinden hatırlatma yaptı.

Benim önerim de Türkçe yerine Almanca değil, gerçek iki dilli hayatı derneklere taşımak. Çocuk Türkçe bilmiyorum diye derneklere sahip çıkmaz. En iyi bildiği dille hoş geldin demek ve Türkçe öğrenmesini teşvik etmek amaç olmalı.

Gençler yaşadıkları ülke dilinde kendileri organize olacak, ama o zaman nesilden nesile geçiş ve deneyimleri aktarmak mümkün olmayacak.

Dernek ve diğer sivil kuruluşlar olmasaydı Kurtuluş Savaşı kazanılamazdı. Bu nedenle dernek, inisiyatif, vakıf gibi sivil kuruluşları çok önemsiyorum. Emeği geçen, yıllardır özveriyle çalışanlara minnettar olan okurlarım adına iletmiş oluyorum.
Dünya’da göçmenler kültür ve dillerini çoğunluk toplumda yaşatmak için hep mücadele etmek zorundadır. Yurtdışı Türkleri anadilini korumak için çok uğraşmıştır.

Ben şahsen otuz yıldan fazla Türkçe’nin diğer dillere eşit muamele görmesini çok arzu ettim. Okulumda ayrımcı bir derneğin etkisiyle Kürtler de istiyor, diye engel oldular. Halbuki Kürt kökenli vatandaşların hepsi çocuklarına Türkçe dersi verilmesini arzu ediyorlardı.

Bugün geldiğimiz nokta üçüncü, dördüncü nesil Türkçe bilmiyor. Onlara Türkçe’yi Almanca’dan giriş yaparak, Ayrı metod ve ders araçlarıyla öğretilebilir. Yani Türkiye’de yazılan kitaplarla öğretilemez. Öğretmenlerin de bir kısmı Avrupa ülkelerinde üniversitelerin Türkoloji bölümünde tahsil gören öğretmenler okullarda görev almalıdır. Berlin Humboldt Üniversitesi Türkoloji bölümün tarihi çok eskiye dayanıyor.

Yuvada Almanca başlayan çocuğun anadilinin Almanca olduğunu kabul etmek, öğrenim metod ve araçları hazırlamak için gereklidir.

Tekrar özetliyorum, birincisi dernek toplantıları yürütme görevi alan divan kuruluna gençleri seminerle Kâzım Bey’in yetiştirmesi. İkinci önerim dernekleri iki dilli yürütmek, ilk neslin ulaştığı başarıyı ve deneyimlerini geleceğe aynı zamanda kuruluşları Almanlara da açmak mümkün olur.

Derneklerde diğer bir sorunda, hep aynı şahısların başkan olması. Göreve talip çıkmazsa başka çare yoktur. Dernek başkanları iki devre görevlerini yerine getirirken, aday yetiştirmeye özen göstermelidir. Aksi takdirde ilk neslin kurduğu dernekler gençlere devredilmeden kapanmak zorunda kalır. 

Dil konuşarak anlaşmayı sağlar, kültür taşıyıcısıdır. Gurbet anadili kaybedildiği zaman başlar. Türkçe’nin Avrupa’da üvey evlat muamelesi görmesi anlaşılacak gibi değildir. Türkçemiz yalnız Almanya’da değil tüm Avrupa’da diğer dillerle eşit muamele görmeli. Beş milyon Türk yaşıyor, bu sayı bazı üye ülkelerin nüfusundan daha fazla. Avrupa Birliği üye ülkelerde Yunanistan ve Bulgaristan’da yaşayan Türklerle birlikte hareket edilmeli ve lâyik olduğu yere gelmelidir.

Hayvanlar koklaşarak, insanlar konuşarak anlaşır.
El uzatılan yere, dil uzatılmaz.
Tatlı dil, güler yüz düşmanın kolunu büker
Dil insanı beyan eder.
Bıçak yarası unutulur, dil yarası unutulmaz.
İnsan ne bulursa dilinden bulur.
Dil kılıçtan keskindir.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey                

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.