AVRUPA MİLLİ GÖRÜŞ TEŞKİLATLARI’NDA GEÇEN YILLARIM XXI/21

ABONE OL
18:05 - 01/10/2020 18:05
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AVRUPA MİLLİ GÖRÜŞ TEŞKİLATLARI’NDA GEÇEN YILLARIM XXI/21
 
-Dalton Kardeşler- 
 
-Dalton kardeşler yıllarca bir suç şebekesi olarak çeşitli hırsızlık, soygun ve gasp olayına karışırlar. Birgün Daltonlar, o zamana kadar hiç yapmadıkları bir şeyi deneyeceklerdir; iki bankayı aynı anda soyacaklardır.
Üstelik bir süre  yaşadıkları Coffeyville’de, yani kendilerini tanıyan insanların arasında yapacaklardır bunu.
Toplam beş kişidirler. Üç tanesi Dalton’dur. Birisi de Ret Kit. Tepeden tırnağa silahlı beş adam. Günlerden birgün sabahın erken saatlerinde birbirine oldukça yakın iki bankanın bulunduğu caddede yürümeye başlarlar.
Uyanık bir kasaba esnafı, ortada garip bir durum olduğunu sezer ve onları izlemeye başlar.
Haklarında gereken takibi yapar ve adaletin sağlanması için gördükleri ve duyduklarıyla ilgili belgeleri, bulguları dosya halinde  hazırlar ve gereğinin yapılması için yetkili makamlara  teslim der. Sonra da başlar Daltonların cezalarını çekmelerini beklemeye. Bu arada nereden çıktığı belli olmayan Red Kit diye birisi çıkar gelir ve Dalton Kardeşleri demir parmaklıkların arkasına girmekten kurtarıverir…-
 
Bitirirken 
Yazı serisini birirken bugüne kadar yazdığım 20 hikayeyi ve kahramanlarını masal tadında bir daha hatırlayalım istedim.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken Bıçkın Mücahitler(!) olarak bilinen 5 kişi varmış. Dalton Kardeşler de derlermiş bunlara. Gurbetçiymişler…Kendi ülkelerinden çok uzaklardaki Almanya adında bir ülkeye işçi olarak gelmişler. O ülkede Müslümanlar dini görevlerini yerine getirebilmeleri için teşkilatlar kurmuşlar. Bu dini teşkilatların çoğu Türkiye diye bilinen bir ülkeden yönetilirmiş. Dalton Kardeşler de aralarında görev taksimi yaparak birşekilde o teşkilatların başına geçivermişler, kimisi camiye başkan olurken kimisi de çatı kuruluşlarını ele geçirmişler. Şans ya  gelmiş gelmiş tam da onları bulmuş…
Oturdukları koltuğa iyiden iyiye yerleşince de, astıkları astık, kestikleri kestik olmaya başlamış bu bıçkınların…Zamanla yönettikleri teşkilatlarda taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmamışlar. İcraatlarını yalan ve iftira temelleri üzerine kurmuşlar… Oldukça zalimlermiş…Kargadan başka kuş da tanımazlarmış. Üstelik herşeyi çok iyi bilirlermiş bu Dalton Kardeşler…Bilmedikleri hiçbirşey yokmuş; mesela, siyaseti çok iyi bilirlermiiiş, dini çok iyi bilirlermiiiiş, ekonomiyi çok iyi bilirlermiiiiş, yayıncılığı çok iyi bilirlermiiiiş v.s. Anlayacağınız bunların herbiri bulunmaz birer Bursa kumaşıymıııış…
 
Bir özellikleri, daha varmış bu Daltonların; nereye el atsalar orayı kurutuverirlermiş. Koltuklarına oturduktan kısa süre sonra, çıkmışlar piyasaya ve vermişler gazı üyelerine; “Sermayelerimizi birleştirelim, nereye kadar üyelerin eline bakacağız, zengin olmak bizim de hakkımız değil mi? Para kazanalım, zengin olalım ve camilerimizin kirasını kazandığımız o paralardan ödeyelim, ayrıca ortaklarımıza ortaklık payı verelim. Üstelik bu yolun sonun da vadedilen cennet var. Hem para kazanacaksınız, hem de Cennet’i.” Üyeler açıvermişler cüzdanlarının ağzını ve Daltonların hayal dahi edemeyecekleri Alman Marklarını önlerine serivermişler. Daltonların göçzü çakmak çakmak olmuş. Üyelerinden topladıkları bu paralarla, “Hicret Marketler Zinciri”ni kurmuşlar, şube üzerine şube açmışlar. İşten anlayan veya anlamayan kim varsa eş dost, koymuşlar marketlerin başına. Çuvallarla paralar toplamaya başlamışlar. Topladıkları bu paraların hepsini kazanç olarak gördükleri için çok kısa süre sonra batırıvermi marketler. Ortaklar paralarını istemeye başlayınca da biz sizlere kâr ve zarar ortaklığı demedik mi?  “Biz zarar ettik, sizlerin bizden para istemeye hakkınız yoktur” deyip işin içinden sıyrılıvermişler. Bütün bunları büyük Dalton demiş.”
 
Daltonlar boş durmamış, aradan zaman geçmiş, gurbetçi deliklanlının arkadaşlarıyla birlikte kurdukları Almanya Türk Televizyonu’nu (TFD) da zor kullanarak ellerinden  alıvermişler; bir süre sonra orayı da batırmışlar.
 
Bir süre sonra da; kurumlaşmak zorundayız, bunun içinde arsalar ve binalar almalıyız diyerek yine üyelerinin karşısına çıkmışlar; üyeler bu seferde kandırılmış. Arsalar alınmış, ancak o arsaların üzerinde yükselen kurum binaları olmamış. Camiler alınmış ve yapılan yanlışlıklarla(!) aynı cami yeniden ödeme yapılarak ikinci kez alınmış…Artık cemaatın verecek parası kalmayınca da  çeşikli bahanelerle koltuklarından kalkarak, yeni koltukların peşinde koşmaya başlamışlar. Mesela büyük Dalton Bursa diye bilinen şehirden Milletvekil adayı olmuş. İsmi listenin en sonunda yer alınca da cepheyi terkederek Umreye gitmiş.
 
Büyük dalton para muslukları birer birer kapanmaya başlayınca hemen atlamış “Tümelsan” adında bir holdingin yönetim kurulu üyeliğine. Aynı zamanda, merkezi Türkiye’de olan bir tarikatın Almanya temsilcisi de oluvermiş. Gururundan dübürü görünmeyen büyük Dalton, başlamış el vermeye, günah çıkartmaya.
 
Dalton Kardeşlerin en büyüğü olan bu şeyh bozuntusu, müritlerini: “Siz biliyor musunuz, ben neler biliyoruuum neler… Padişah hazretlerinin Amerikan bankalarında 50 milyon, İsviçre bankalarında  40 milyon Doları yatmaktadır haaaa.” diye anlatırmış ve eklermiş arkasından, benim 25 sene sonra o koltuktan neden ayrıldığımı sanıyorsunuz? İşte bu sahtekarlıklar yüzünden ayrıldım… İsteyen herkese belgeleriyle ispat ederim bu söylediklerimi”  üstü kapalı tehdit etmeyi de ihmal etmezmiş Genel Merkez yönetimini ve Ankara’yı…
 
Müridler de “Vay beee, şu işe bak, görüyor musun olanları” diye dedikodu etmeye başlarlarmış ardını arkasını araştırmadan. Ondan sonra da oturup zikir(!) yapmaya devam ederlermiş. Hiç birisi de “Sen 25 sene o teşkilattan  maaş aldın ve o zaman sustun, şimdi oradan ayrılınca mı onların para aşırdığı aklına geldi diye sormazmış…Öyle saça böyle tarak. Öyle şeyhe böyle mürid…
 
Aynı telden çalan bir de doktorları varmış Daltonların. Cami başkanlığı da yapmış bu doktor Emir Sultan Camii diye bilinen Cami’de.  O da yolda-belde, tekkede camide nerede bulursa tanıdık birisini hemen yakalar kartmatiği cebinden çıkarır yarın gel de seni muayene edelim der müşteri peşinde koşarmış o mübarek yerlerde.  
 
Dalton Kardeşlerden ikincisini sürgün etmişler Almanya diye bilinen o ülkeden. Söylenenlere göre, onun da bankalarda milyonları varmıııış. Oysa bu Dalton Kardeş, cami kürsülerinden: “Değil faiz almak faiz vermek, bankaların saçakları altında yağmurdan ıslanmamak için birazcık duranlar bile annesiyle Kâbe’nin önünde zina etmiş gibidirler” diye de vaazlar verirmiş o şehirde hararetli hararetli… Hitabeti de oldukça kuvvetliymiş…Her sene eşkilatın hacc kafilesinin başında o gidermiş.  Anlatılanlara göre; Hacc sırasında “suç işledin bir deve kurban kesmen lazımdır” diyerek hacıları soyup soğana çevirirmiş. Herhalde bankadaki bu paralar oralardan kazanılmış olmalıdır. Görev yaptığı camide para tolandığı sıralarda çaktırmadan aşırdıkları hariç. Vaazlarında belden aşağıya vurmayı da ihmal etmezmiş haaa bu bıçkın mücahit…
 
Üçüncü Dalton aslında zavallı birisiymiş…O birinci Dalton’un elinde oyuncakmış aslında…İradesini ona teslim etmiş, büyük Dalton ne derse, o başını sallar ve emriniz olur sayın Dalton  dermiş. İki kelimeyi bir araya getirip de konuşamazmış ama…Ne yapacaksın, o kendisi memnunmuş çantacılık yapmaktan…Üstelik teşkilat rütbesi birinci Daltonun rütbesinden üstünmüş…Ama ehliyet olmayınca ne yapsın zavallım… Zamanla utancından namaz kılacak cami bile bulamaz olmuş…Birisi bana birşey der diye de köşe  bucak kaçarmış Müslümanlardan… Vakıf Camii diye bilinen cemaati oldukça az olan bir cami varmış o şehirde. Üçüncü Dalton o camide cuma namazı kılmaya mahkum gibiymiş. Etme bulma dünyası bu…Ne oldum değil ne olacağım demek lazımış…
 
Dördüncü Dalton’a selam bile vermek istemiyormuş sokakta görenler. Ama o yüzsüzlük edip insanların zorla elini sıkmaya çalışırmış yılışık yılışık… Dördüncü dalton aynı zamanda inşaatçıymış, iyi de duvar örermiş. Ancak bir özelliği varmış ki sormayın gitsin. Bu usta, Hürrem Sultanlar’ın emriyle sadece evlerin bodrum kapılarını kapatmak için duvar örermiş. Bu konunun da uzmanıymış. Nedense duvar örmeye, Gorbachov’un Berlin Duvarı’nı  yıktığı sıralarda başlamış.
İlk ördüğü duvar; TFD Televiyzonu’nun sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni gurbetçi delikanlının oturduğu evin bodrum duvarıymış. Delikanlı da Gorbachov gibi bir güzel yıkıvermiş o duvarı. Aslında Daltonlar, daha ilk geldiği günden itibaren başlamışlar Genç Delikanlı’yla uğraşmaya:
-Delikanlı dermiş; Kitap Ehli’nin kestiği yenir, onlar dermiş; yenmez.
-Delikanlı dermiş; müzik helaldir, onlar dermiş; haramdır. 
-Delikanlı dermiş; “üçten dokuza şart olsun boşol, boşol, boşol” demekle kadın boşanmaz, onlar dermiş; boşanır.
-Delikanlı dermiş; İslâm birden fazla evliliğe cevaz vermez, onlar dermiş; verir.
-Delikanlı dermiş; imam nikah diye bir nikah olmaz, onlar dermiş; olur. Delikanlı tam 25 sene bunlarla uğraşıvermiş. Hâlâ da uğraşırlarmış onunla.
 
Dördüncü Daltonun yaptığı ve genç delikanlının  yıktığı bu duvarın hesabını görmek için Genel Merkez’den bir heyet gelmiş. Duvarı yerinde inceleme heyeti. Heyet olup bitenleri taraflardan dinlemiş ve sonra da duvarın örüldüğü yerde keşif yaparak kararını vermiş, karar: “Delikanlı duvarı yıkmakta haklıdır.”
Bu heyetin kararından sonra, hemen alıvermişler dördüncü daltonun kellesini. Böylece  IGMG Berlin Bölge Başkanlığı’da boşalıvermiş. Eeeee etme bulma dünyası demişler bu dünyaya…Zalimin zulmü varsa mazlumun da âhı vardır…Herhalde yapılan zulümler karşılıksız kalmayacaktır, Allah hesabı çetin olandır, Allah’ın acelesi de yoktur.
 
Gel zaman git zaman, Dalton Kardeşlerin  Berlin diye bilinen o şehirdeki havasını, saltanatını uyanık bir kasaba esnafı sonlandırıvermiş…
Ancak, uyanık kasaba esnafı onları farkedinceye kadar, aradan 25 sene geçivermiş.  Uyanık kasaba esnafının araştırmalarına göre; Dalton kardeşler, uzun süre yönettikleri teşkilatları 5 milyon Euro civarında zarara sokmuşlar…Zararın hesabını  kendilerine sormak için epeyce uğraşmış kasaba esnafı ama, gücü yetmemiş.
 
Konu başvezire intikal edince Bor’un pazarı çoktan geçmiş. Geçmiş geçmesine de yine de bir hareket yapılması gerektiği için, baş vezir ve arkadaşları, apar topar Dalton Kardeşlerin görevine son vermişler.
 
Halk bu karardan memnun olmuş, ancak mutlulukları uzun sürmemiş. Dalton kardeşlerden  boşalan koltuğa, yıllarca Daltonların muhasipliğini yapan, bıçkın bir mücahid(!) olan Ret Kit’ i  oturtuvermişler. Koçum benim. O, +1 bıçkın mücahit (Ret Kit) de vefa borcu olarak 5 milyon Euro’nun iç edilmesini, zaman aşımına uğratıvermiiiş…Baş vezir de “Aferin evladım aferin…İşte böyle olacak, gel seni alnından öpeyim bakim” demiş ve görev süresini uzatıvermiş ödül olarak Ret Kit’in.
 
Tüm bu ayak oyunlarına şahit olan o “Genç Delikanlı” yı,  Daltonlar 25 sene boyunca Berlin’den sürüp çıkarmak için uğraşmışlar başaramamışlar. O yiğit delikanlı, hizmetlerini Berlin’de sürdürmeye devam edermiş. Televizyon yayıncılığından uzaklaştırlmış, ama o, MOCCA DERGİSİ’yle yayıncılığını sürdürmekteymiş..  Değişik zamanlarda, çeşitli vesilelerle hakkında karalama kampanyaları düzenlerlermiş onun, buna rağmen Genç Delikanlı mücadelesini sürdürürmüş.  Masal da burada bitmiiiiiş…
 
BİTTİ
Rüştü Kam
 
Not 1:
 
21 bölüm halinde ha-ber.com internet sitesinde yayınladığım bu hatıralar, umulur ki, gelecek nesillere ışık olur. Ben, yaptıkları işleri fazilet olarak anlatan o liyakatsiz muhteristlerin gerçek yüzleriyle tanınmasını istedim. Hatıralarımı yazmasaydım gelecek nesle ihanet etmiş olurdum. Teşkilatın kanını emen o sülüklerin tanınması gerekiyordu. Gelecek kuşakların geçmişleriyle yüzleşmeleri için bu gerekliydi. Geçmişiyle yüzleşmeyen insanlar geleceklerini hep tozpembe görürler. Yazdıklarım ortadadır. Bir diyeceği olan varsa, bu siteden bana ulaşabilir. Hatta yazdıklarımda yanlışım varsa onu da düzeltebilirler.
 
Not 2:
Bir sponsor bulursam bu yazılanları kitaplaştırmak istiyorum. Talip olan olursa site aracılığıyla özelden bana yazabilir, ulaşabilir.
 
Selam ve dua ile

 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.