ATI ALAN ÜSKÜDAR’I GEÇTİ
ABD bastırıyor: “Askerlerini Musul’dan çek!“
Putin hakaretler yağdırıyor: „Türkiye’yi yönetenler Amerika’nın kıçını yalıyorlar.”
NATO; Türkiye’yi de, onu yönetenleri de inandırıcı bulmadığını açıklıyor.
AB; Türkiye’yi bunlarla 2. Dünya Savaşı’nda tarihte insanlığın yüzkarası olarak yerini alan “toplama kampı”na çevirdi. Bunu, Türkiye’yi yönetenlerin para için her şeyi yapacak karakterde olduklarını kanıtlayarak yaptı. Bizimkiler bu duruma ülkemizi 3 Milyar Euro için düşürdüler.
Rusya ya da Putin; ekonomik yaptırımlarla yetinmedi. Suriye’ye füze savunma sistemlerini yerleştirdi. Böylece Türkiye’yi Suriye yönünde tek uçak dahi havalandıramayacak duruma düşürdü., Bizim Asrın Liderimizi ailesi ve ekibiyle Türkiye’yi bir İslam devletine dönüştürmekle suçladı.
Ona, “Sen, IŞİD’in suç ortağısın.” dedi açıkça. “Uçağımız petrol taşımacılığının güvencesi için vuruldu, Türkmenler bahane.” diyerek de itin önüne atsan yemez cinsinden sürdürdü suçlamasını. “Türkiye yönetiminden birileri ABD’nin bir yerini yalamak istedilerse, doğru hareket edip etmediklerini, Amerikalıların buna ihtiyacı olup olmadığını bilmiyorum…” dedi. Daha ne desin?
Onun bu suçlamalarına İran’ın hükümeti ve Irak’ın Başbakanı destek verdiklerini açıkladılar
“Bizi haince sırtımızdan bıçaklayanlar pişman olacaklar.” derken, aslında “Ondan böyle bir kalleşlik beklemezdim.” mi demek istedi acaba?
Öyleyse eğer bunların aralarında nasıl bir kankalıktır ki söz konusu olan?
Kimin eli kimin cebindeydi ki?
Farkına da varmış ki sonunda; Reagen’da bir alıntı yaptı. Reagen; „Somoza, tabii ki alçaktır, ama bizim alçağımızdır.“ demiş bir keresinde. Bu benzetmede Somoza kim oluyor, alçak kimdir?
Açıkça görülüyor ki aslında bizim Asrın Liderimiz elini ta dibine değin sokmuş Putin’in cebine… O gün, bu gün öyle sallıyor ki Putin kırmızı görmüş boğa örneği, mangalda kül bırakmamacasına…
Beni en çok etkileyen saptaması şu oldu Putin’in: “Bu yayılan İslamcılık nedeniyle Atatürk mezarında dönmüştür.” dedi. İslamcılığı yaydıklarını ileri sürdü bizi yönetenlerin. Laikliği yaşam biçimi olarak belirleyen biriydi Mustafa Kemal Atatürk. Onu mezarında döndüren bu ilkede bize, Türkiye Cumhuriyeti’ne yaşatılan mıdır?
BMGK’nin oybirliğiyle aldığı kararlar şöyle sıralanmışlar:
1. Hükümet ile muhalifler arasında ateşkes ve siyasi geçiş görüşmelerinin başlaması,
2. IŞİD ve Nusra gibi “terörist’’ grupların görüşmelere dahil edilmemesi,
3. Bu gruplara yönelik Rusya ve ABD öncülüğündeki koalisyonun saldırılarının devam etmesi,
4. BM Genel Sekreteri’nin 18 Ocak’ta ateşkesin nasıl denetleneceğine dair raporunu paylaşması,
5. 6 ay içinde “Kapsayıcı, muteber ve hiçbir mezheple bağlantısı bulunmayan’’ bir hükümet kurulması,
6. “Özgür ve adil’’ seçimlerin 18 ay içinde BM gözetiminde düzenlenmesi. Diasporadakiler dahil tüm Suriyelilerin katılması,
7. Siyasi geçişin Suriye halkının denetiminde olması.
ABD Dışişleri Bakanı Kerry; “Suriye’de kanın durması ve ülkeyi bir arada tutacak hükümetin kurulmasının vakti geldi.” demiş ve eklemiş, “ABD’nin önceliği IŞİD’i yenmektir. Bunun için Suriye’nin kuzey sınırına odaklanıyoruz.”
Putin; “Hem Esad hem de Obama ile kolaylıkla çalışırız.” demiş televizyon kameraları önünde.
Buna biz; “Atı alan Üsküdar’ı geçti.” diyoruz.
Tüm bu yaşananlardan sonar da bizimkiler, arkalarına bile bakmadan toz oldular Başika’dan.
“Toz olma” nın adını “intikâl” koydular, “Göbeğini kaşıyan” bunun çok önemli bir sey olduğuna yorsun diye.
Bizimkiler bir kez daha Rus uçağı düşürmeyi göze alabilirler mi?
Bu; tartışılamaz bir konudur. Çünkü burada emir ve komuta geçerlidir. Başkan; „Tak!“ derse, eş başkana „Şak!“ diye yapmak düşer.
Başkanı da, eş başkanı da, bunların neyin başkanı, neyin eş başkanı olduklarını bilmeyen kaldı mı?
Yok, öyle “Yağma Hasan’ın böreği!”. Madem aldın paracıkları çalacaksın düdüklerini.
Hele bir çalma da, gör…
Hasan Arslan
