ASLAN LİBERALLER

ABONE OL
11:54 - 23/10/2020 11:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Evet… Bu koalisyon kurulup, imzalanan protokolün ardından yapılan basın toplantısını izledikten sonra yazmıştım.” Bu koalisyon ya yürümez ve erken seçimlere gidilir, ya da yaşamakla yıkılmak arasında gidip gelir ” diye. Ve gerekçe olarak da, bu günkü konjonktürü ve yöneticilerin niteliklerini gösterip ” Kimse bugünkü kadroları 1982 – 1998 arası görevde olan kadrolarla kıyaslamasın ve zamanlama hatası yapıp, gücünden fazlasını talep etmesin ” demiştim… Ne oldu..? İlk hata; Federal Almanya gibi hayatı ve refahı ihracata bağlı, hatta bağımlı bir ülkede, en önemli ve zor bakanlıklardan birisi olan Dışişleri Bakanlığı’na, FDP Genel Başkanı Guido Westerwelle oturdu. Âmâ FDP Genel Başkanlığını da bırakmadı…

Bu ciddi bir kapasite sorunuydu ve sonunda iki görevden birini seçmek zorunda bırakıldı. Bu aslında bir özentinin belirtisiydi.
Guido Westerwelle, içinde bulunulan zamanı ve dünya konjüktürünü yanlış değerlendirip, dünyayı 1990’lı yıllarda ve kendisini de Hans Dietrich Genscher zannetti. İkinci hatayı parti başkanlığını bırakıp Dışişleri Bakanlığı’nda ısrar etmekte yaptı. Oysa; bu bakanlığın kendi kapasitesini aştığını fark edemedi. Almanya AB politikalarında yalpalamaya başladı. Arap Baharı ve bu dünyadaki çalkantılarda, gerekli zamanda ve gerekli girişimleri yapamayıp, geride kaldı.
Tabii bu arada FDP’nin, koalisyonun diğer ortaklarından aşırı ve zamanın ruhuna uymayan taleplerde bulunduğunun da altını çizmek gerekir. Bu uyumsuz ve dengesiz talepler, zaten ekonomik krizlerle ve Avrupa politikalarındaki belirsizlikle uğraşan koalisyon hükümetini bunalttı. Bu arada partinin başına gelen Rössler de fazla bir şey yapamadı ve FDP tüm eyalet seçimlerinde kan kaybetmeğe devam edip, % 12-14 arası olan oyları % 3’lere kadar düştü.
Nedenlerin başında, FDP’nin kendi tabanına ters düşen talepleri ve tabandan kopması gelmekte. Ağırlıklı olarak küçük ve orta ölçekli işletmelerin partisi olan FDP, bu kesime yönelik projeler geliştirip, taleplerde bulunacağı yerde, daha büyücek işletmeleri kazanmaya çalışarak kendi dizine kurşun sıkmış oldu. Orta ölçekli işletmeleri ve seçmenlerinin büyük bir bölümünü kaybetmesine neden olan en bariz hatası ise; işsizlerin aldığı ve Harz IV olarak anılan devlet yardımlarının kaldırılması talebiydi. Bu ne demek..? Yani milyonlarca insan sokakta ve aç kalsın demek. Beri taraftan, bu insanlar ev kiralarını ödeyemeyince ev sahipleri ne yapacak..? Alış veriş yapamayınca, süpermarket zincirleri ne yapacak..? Oysaki; FDP’nin ağırlıklı olarak seçmeni, ev sahipleri ve süpermarket zincirleri. Milyonlarca insan perişan, ev sahipleri perişan, süpermarketler perişan. Eh… Siz onların yerinde olsanız, böyle abuk, sabuk isteklerde bulunan bir partiye oy verir misiniz..?
Bütün bunları yazmamıza neden ise, FDP içindeki son yaprak dökümü… FDP Genel Başkanı genç Rössler, parti Genel Sekreteri genç ve ilerisi için çok umut veren Lindner ile son derece tecrübeli bir politikacı olan Ekonomi Bakanı Brüderle, partiyi sakin sulara ve 2013 seçimlerine iyi, kötü taşıma gayreti içindeyken, aniden ve öylesine bir ” Torpil ” yedi ki, sanırım, FDP gemisinin batışı ciddi bir ivme kazandı. FDP Genel Sekreteri Lindner, iki yıldır başarı ile yürüttüğü görevinden, durup dururken ve hiçbir ciddi neden göstermeksizin istifa etti. Belki, yukarıda andığımız üçlü bu partiye çeki düzen verebilir, kedi seçmenine uyan politikalar geliştirebilir ve 2013 seçimlerinde % 5 barajını aşabilirdi, oysa şimdi durum çok ciddi…
1960’ların ortasından, 1970’lerin başına kadar talebe olarak, ama 1980’den itibaren aktif bir biçimde ve bir basın mensubu olarak izlediğim Federal Almanya politikalarını, hiç bir dönemde bu denli çalkantılı görmedim. Özellikle; iki Almanya’nın birleşmesinden sonra AB Parlamentosunda elde ettiği güce rağmen, hiç bir dönemde bu kadar Fransa’nın dümen suyuna girmiş bir Almanya görmedim.
Evet, soğuk savaş yıllarında ve iki Almanya birleşmeden önce Almanya, her zaman Fransa ile uyumlu politikalar takip etmişte ama dış politikada kendini de hissettirmeyi bilen bir ülke olmuştur. Şimdi, dünyadaki gelişmeler doğrultusunda kendi başına adım atamayan bir Almanya izliyoruz… Üzücü ama ciddi bir çıkış yolu da pek gözükmüyor.
Gözlemimiz odur ki; Federal Almanya’yı bugün yöneten kadrolarda ciddi bir vizyon eksikliği, ciddi bir öngörü eksikliği var. Bu; ciddi bir liderlik vasfının olmamasını da ortaya koyuyor. Ne Federal Almanya’nın iç politikasında, ne de uluslararası politikalarda. Federal Almanya içine kapanmış ve günü kurtarmaya çalışır bir görüntü sunuyor.
Tüm umudumuz, bu görüntünün değişmesi…
Kalın sağlıcakla efendim
 
M. Deniz Olcayto   

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.