AŞKA DAİR

ABONE OL
19:01 - 01/10/2020 19:01
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kalem ve gönül dostum değerli yazar Sayın Perihan Reyhan ALKAN Hanımla yazışmalarımızdan yansıyanlar…

Önemli olan, aşık olmak ya da birilerinin veya aşık olduğunuzun size aşık olması değil; o aşkı yaşayabilmek ve yaşatabilmektir! Daha da önemlisi, Bedenlerin değil, ruhların sevişebilmesidir!!!

TENSEL Mİ, TİNSEL Mİ? başlıklı yazıma çok tepki almıştım, hele de erkeklerden. Ten olmadan, tinin anlamsızlığını savunmaktaydılar. Tinin tensiz anlamsız ve boş oluşunu savunuyorlardı çoklukla! Ne kadar acı değil mi günümüzün aşk anlayışı Tahsin Bey? Aşk aşktan başka her şeyin adı oldu ne yazık ki ve çoğu kişi, en süfli ilişkilerin, bir gecelik paylaşımların adını bile aşk diye anar oldu. Hiç kimsenin, hiç kimsenin tinsel, yani ruhsal yanıyla hiçbir işi yok ve umurları da değil. Anı yaşar oldu insanlar ne yazık ki. Üzücü, çok üzücü… Oysa bilseler o tinselin hazzını… Gerçi nereden bilecekler, kalmadı ki…
(Perihan Reyhan ALKAN)

Perihan Hanım, maalesef diyerek tespitinizin ne kadar yerinde olduğunu onaylamak zorundayım. Zaman zaman kendimce yazdığım şiirlerden dolayı gelen sorulara ben de nasıl yanıt vereceğimi bilemiyorum. İlk soru “Bu şiirleri kimin için yazdın?” oluyor. Oysa o kim olduğu bilinmeyen sevgililere olan sevda aslında çok daha yüce bir sevdanın kırıntıları, yansıması, göstergesi değil midir? Birilerini sevdikçe aslında onu yaradana değil midir sevdamız? Her seferinde daha da artmaz mı? Eğer güzellikleri yüzeysel görüp sizin de çok iyi yorumladığınız gibi “tensel” açıdan değerlendirirsek olay kısır bir döngü içerisinde kalmaya mahkûm değil midir? Oysa aşk sınır tanımaz, aşk bitmez, aşkın kuralları olmaz. Aşk sürekli kendini yenileyen, yenilendikçe artıp kendi kendini besleyen duyguların ürünü değil midir? Bilmem yanılıyor muyum? Ben sevdayı uzaktan görünen bir ışık pırıltısına benzetiyorum. Eğer cesaretimiz varsa bu ışığa yaklaşmaya gayret ederiz. Bu yaklaşımla ışığın gittikçe artan gücüne şahit olur, acılarla dolu bir sürece girmiş oluruz. Ne zaman ki ışığa kavuşuruz belki pervane olup yanarız. Ama o yanış aslında bence gerçeğin, var oluşun ta kendisidir. İşte o an aslında biz, biz olur ve gerçeğe ermenin kıvancını tadarız. Sanırım bu da tinselliğin odak noktası olsa gerek. Sevmek, kimi? Önce kendimi sonra beni yaradanı. Kimseler aslında vesile… (Tahsin MELAN)

İşte bu, yani son cümleniz işin özü lakin bu gerçeğin bilincinde olan öylesi az ki. Size gelen sorulara şahit de oluyorum zaman zaman Tahsin Bey ve gülüyorum. Her şiirinizin altında gizli bir beşeri ya da tensel sevda arıyorlar ve büyük merakla öğrenmeye çalışıyorlar mahallevari meraklarla. Sizin her bir seslenişinizin kime ve hangi nedenle olduğunu öylesi doğru duyumsuyorum ki. Çünkü aynı pencereden aynı yere bakmaktayız, bunu görüyor ve biliyorum. Her ne kadar hiç karşılaşmamış da olsak, yazılarınızdan ruhunuzu ve beyninizi, yüreğinizi görebiliyorum yıllardır.

Aynı şey benim de başıma geliyor. Hatta bir yayınevi editörü, dosyamı inceledikte sonra “Siz oturup aşklarınızı yazmışsınız, elaleme ne sizin aşklarınızdan.” demişti, çok üzülüp yıkılmıştım. Görememişti oradaki aşkın belli bir kişiye olmadığını ve dahasını. “Beyefendi burada 100 e yakın aşk mektubu var, benim bu kadar kişiye aşık olmam mümkün mü? Diyelim ki şıpsevdiyim, diyelim ki her en ufak beğeniyi aşk sanacak kadar da safım, hepsine bu kadar temiz ve derin duygularla ve el değmesiz yazabilir miyim, aklınız alıyor mu?” dedimse de anlayamadı yine de ne demek istediğimi.
Kimi de yalancılık ya da saklamakla suçluyor, birine aşık olmasan yazamazsın bunca aşk mektubunu, gel itiraf et diyorlar.

Hatta ölüme yazdığım bir mektup var. Onu bir şiir paylaşım gecesinde okumuştum, herkesçe çok beğenilmiş, ardından da iki hanım yanıma gelerek, “Bu nasıl bir aşk, kim bu adam, çok merak ettik, ne olur bir dahaki gece onu da getirin, tanımak istiyoruz bu kadar aşık olunan adamı.” demişlerdi. İnanmadılar ölüme yazışıma. “Öyle biri olsa burada yanımda olmaz mıydı?” dedim ve daha da başkalarını, ama inandıramadım.

Elle tutulur aşklar dışındakilerin varlığından haberdar olmayışlarıyla anlamalarını beklemek de boşunalık aslında.

Tek cümleniz yetiyor anlatmaya aslında… KİMSELER ASLINDA VESİLE!..
(Perihan Reyhan ALKAN)

Perihan Hanım biraz sonra son şiirimi paylaşmayı düşünüyorum. SÖYLE adını taşıyan bu şiirimde sözlerimizin ne kadar örtüştüğünü ve samimi olduğunu göreceksiniz. Umarım beğenirsiniz.

Beni en az ben kadar tanıyan edebî anlamdaki gönül dostum olmanız beni yücelere erdiriyor. İyi ki varsınız.

SÖYLE
Bastığı yerlere kurban olduğum
Söyle nedir benim senden çektiğim
Ahirim çöl iken bağban olduğum
Söyle nedir benim senden çektiğim

Daha gonca iken öpüp koktuğum
Dikenler içinden çekip yolduğum
Bülbülce adına nağme sunduğum
Söyle nedir benim senden çektiğim

Tutuldu dillerim diyemez oldum
Acıttı sözlerin gülemez oldum
Unuttum cemalin bilemez oldum
Söyle nedir benim senden çektiğim

Uğruna sararıp solmuştu rengim
Ne Kerem ne Mecnun olamaz dengim
Aslı’ya Leyla’ya yeterdi sevgim
Söyle nedir benim senden çektiğim

O ceylan gözlere tutulup kandım
Ahir ömrüm içre hurisin sandım
Yaradandan sonra tek sana taptım
Söyle nedir benim senden çektiğim

Anamı atamı hiçe saydırdın
Zemheri ayazda nâra bandırdın
Boz bulanık edip gönlüm yıldırdın
Söyle nedir benim senden çektiğim

Bedenim göçende ardımdan ağla
İstersen yüreğin kor ile dağla
Sen de murad alma karalar bağla
Yetti artık benim senden çektiğim

Melanîyem gayrı sevemem derdim
Uyandım gafletten gerçeğe erdim
Hak aşkına varıp batılı yerdim
Bitti artık benim benden çektiğim

Tahsin MELAN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.