ARŞİPEL’İN ÇOCUKLARI

ABONE OL
18:47 - 01/10/2020 18:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Antik çağda Ege’nin adı Eski Deniz anlamına gelen Arşipel idi. Denizi Akdeniz’in kuzeye olan uzantısıdır. Yalnız denizden ibaret değil, Batı Anadolu, Yunan anakarası, Trakya, Girit ve Rodos adalarını kapsayan bölge ile bütünleniyor.

 
Yağışsız geçen üç ayın sonunda Ekim ayına Didim’de kuvvetli bir yağmurla başlandı. Gök gürledi, şimşek çaktı, elektrikler söndü, televizyon görüntüleri kesildi. Yağmurun arkasından ertesi gün güneş ışınları yeşilin her tonunu gösterdi. Günün sabahı pembe, öğleye mavi, ikindi vakti altın, akşamları da menekşe renklerine bürünürken, deniz rengi zaman zaman şarap rengini andırıyor. Renk cümbüşü, çiçek bolluğu yalnız göze hitap etmiyor, güzel kokuları ile içmeden sarhoş ediyor insanı.
 
Milet’e çok yakın olduğum için burada, yerinde okumaya getirdiğim “Platon in Bagdad” John Freely’nin yazdığı kitabı okumaya fırsatım olmadı. Bilim tarihi, roman şeklinde yazılmış, ilim, felsefe, edebiyat ve tarihe kucak açılarak saklanıp önce Bağdat kültür evinde Arapçaya çevrilmiş, geliştirildikten sonra İspanya üzerinden bugünkü Avrupa medeniyetini oluşturmuş. Arapça bilim dilinden ilk çıkışı yunan, Çin ve Hintçe gibi çeşitli doğu dillerinden alınan bilgiler sonra Latinceye çevrilip Avrupa üniversitelerinde okutulmuş. Arşivde Bilim Tarihi yazıma bakınız. İkinci bölüme bu kitabı okuduktan sonra tekrar döneceğim. İngilizceden Almancaya çevrilen bu eserin Türkçeye çevrilmesini öneriyorum. Kitap festivalinde Arşipel’in Çocukları kitabını Akköy Kütüphane ve Köy Dergisini destekleyen Nalan Tuntaş’ın adını görünce almıştım. Yazarı dergide çıkan öykülerinden tanıyordum. Bu kitapta doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleri ile Ege’nin cazibe noktası olduğuna bir kere daha şahit olacaksınız.
 
Mekân adları ile burada geçen efsaneleri tekrar hatırlıyor, daha önce tanımıyorsa öğreniyor okur. Doğduğu şehirde yaşayıp ölen insanlardan olmayan romanın kahramanı ne doğduğu şehirde yaşamış, ne de öğrendiği mesleğinde kalmış. Erkal tesadüflerin gücüne ve etkisine geleceğini teslim ediyor. Bu nedenle okuru merakla sonuna doğru sürüklüyor.
 
Tehlikeli yaşayan en derin zevk ve heyecanı tadar, üretken olur. Denemeyi, başka kent ve ülkeleri gezme ve keşfetme merakı olan insanlar olmasaydı dünya bugüne gelemezdi. Amerika keşfedilmezdi, icatlar yapılmazdı. Jules Verne yazmasaydı aya gidilmezdi. Öyleyse önce edebiyat vardı, sonra bilime ulaşıldı. Ege’nin birçok uygarlığa ve kültüre sahip olması tesadüf değildir. Denizin ve toprağın bereketi bahçesi olan herkesin görebileceği gibi. Suyun değdiği yerde hemen bitkiler büyür.
 
Boşuna dağlarından bal, ovalarından yağ akar, denmemiş. Hele ılık rüzgârı imbat ve dağ meltemi ile değişen sihirli etkisi insanı şair eder.
 
İşte böyle atalarımız Arşipel’i görünce yurtlarına aşık olmuşlar. Tutkularını kaybetmemek için nice savaşlar verildi. Her yeni gelen, önce yerleşik olanlarla savaştı, sonra iki tarafın çocukları bu cennet mekânda, doğa harikası kentlerde sevişti.
 
 ARŞİPEL’İN ÇOCUKLARIErkan subaydı, savaşta çok kötü unutulmayacak kanlı sahneler yaşadı. Karşı tarafın yaralı kumandanına yardım etti. Savaştan sonra doktor olmaya karar verir. Artık İzmir’de teknesi yeni evi Orsa olacaktır. Su üzerinde üstü insan altı balık olan su perilerin uzun saçlarını taradığını görür, şuh seslerle söyledikleri türküleri duyar gibi olur. Gemicileri kayalara çekip uğurlarında ölenler olacak. Denizin olmadığı bir yaşam düşünemezdi. Tekne hayatı, doktor olması hastalarına hayat verdiği adada sık sık fırtınada tehlikeli anları beraberinde getirecekti.
İlk aşkına birden fazla dil bilmesinden, çeşitli kültüre sahip olmasından kavuştu. Sevgilisinden ayrılınca artık yaşamına onsuz devam edemeyeceği hissine kapıldı. Ama acıların izini zamanla yeni aşk silecekti. Sevgide başka din, kültür hayatına zenginlik katacaktı.
Erkal’le bir ömür boyu dostu olan Nazmi her basamağında birlikte yürüdü, ona destek oldu. Arkadaş ve dost arasındaki farka vurgu yapılırken bu topraklarda bir kere dost olan hep dost kalır, şarkı ve türkülere geçer. Aşka ve aile hayatına özlem savaşta daha yakıcı oluyor. Barış için yazılan en güzel öykü Erkal’ın öyküsü. Bir günlükten esinlenerek Yazıldığından olsa gerek, yaşanmış bir hikâye tadında okunuyor. Doğa tasvirleriyle iç içe yaşanırken, çevreyi daha iyi koruma sorumluluğu kaçınılmaz omuzlara yüklenecek.
İki kültüre sahip Arşipel gençleri güzel sağlıklı daha zeki oluyor. Mısırlılarda yaşanan akraba evliliğinin tersine kızlar narin, delikanlılar kaya gibi sağlam oluyorlar. Aşkını kaybeden ölmüyor, ikinci bir defa aşık olabiliyor, umut ölmesin yeter ki. Savaş yıllarında tam kendi sınırlarını aştığında galibiyet noktasına gelmişti. Buna rağmen cesurca savaş ve ölüm denizinden, barış ve yaşam denizine geçen Erkal’ın hikâyesi bu öykü.
Savaş
Karda ayak izleri var
Vurulup düştükleri yere kadar
Yüzleri tanınmayacak bir halde
Öldüğü yerde kalmış cesetleri
Onlar için hatıra yok
Saat durmuş
Onlar için değil
Yıldızlar ve bu gece
Onlar için değil gelen güneş
Artık onların yok
Uzak şehirlerde sevdikleri …
 
Necati Cumalı
 
Böyle anılarla Efe zeybeği oynayan Erkal’ın ölen o genç yüzler gözlerinin önünde hâlâ geçer. Okur o anki damla gözyaşının anlamını kitabı bitirince anlar. İmlâ yazım kontrolünü Güven Pamukçu yaptı.
 
Hoşça kalın, iyi okumalar!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen 
 
 
Tanıtımını yazdığım ve tavsiye ettiğim kitap:
 
Nalan Tuntaş, Arşipel’in Çocukları, Şenocak Yayıncılık
ISBN: 978-605-5615-42-0
 
www.senocakyayinleri.com

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.