ARAYIŞ

ABONE OL
11:47 - 23/10/2020 11:47
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ARAYIŞ

Toplumların yaşadığı tarihsel olayları değerlendirmenin yöntemleri vardır. Tarihçi bakış açının kendi dalında alt unsurları da vardır ki; bakış açısının genişlemesini sağlar.

Geçmişte yaşanmış olaylara bakarken, değerlendirmeyi eleştirel ve sorgulayıcı anlayışla yapmak gerekir. Olayların üstündeki biçimlerin yanıltıcı olduğu bilinci ile arkasındaki durumun ne olduğuna bakarak günümüzü ve geleceğimizi daha iyi yorumlayabileceğimize katkı sağlanabilir. 

Topluma ne tür bir kültür aşılanıyorsa, genel bakış ve değerlendirme de o yönde şekilleniyor.

Bilinçle değerlendirilememiş tarihi yönlendirme, (bunun en önemlisi, algı yaratma yöntemiyle yapılıyor), toplumun geleceğinin ne yönde olması gerektiğini, böylece yabancılaşan topluma kendi eliyle yaptırmayı sağlamış oluyorlar. Sosyal katmanların hepsine yayılan olumsuz bir anlayışın tutsağındayız.

Sosyal ve kültürel yaşam tarzının farklı olduğunu sandığımız ya da öyle görmeyi yeğlediğimiz, ayrıştırılmış gibi görünen toplumun, aslında benzer bir toplumsal zihniyet taşıdığının; işte bu bireysel ve toplumsal yabancılaşmanın ürünü olarak farkına varmadığını düşünüyorum.

Laikliğe ve demokrasiye gidecek çıkış yolunun bulunamayışının kısır döngüsünü yaşıyoruz.

Bu değerlendirmelere yardımcı olacak somut bazı örneklerine değinecek olursak; sayın Erdoğan’ın ÖSO ile Kuva-i Milliye benzetmesi var. Benzetme bir felaket. Tarihsel olayları, olguları her toplumun kendi dinamiklerine ve sosyal yapısına göre yorumlanıp, karşılaştırma yolu yapılır. Ama benzetmek tamamen farklı şeydir. Kuva-yı Milliye örgütlenmesinde tükenmişliğe karşı toplumsal bir dirilişe giden yola inanmışlık var. Başarılı sayılmasının tarihsel gerçekliği devamında gelen devrimlerde yatar. Kuvay-i Milliye’yi doğuran nedenleri yorumlayan bir lider var ve liderin, dogmatizmden ve gericilikten kurtaracak hedefi var. ÖSO’da tam tersi toplumu teokrasiye götürecek eylem var (Arap Baharı adı altında kışa dönüşen ülkeler gibi.).  Kuvay-i Milliye ile ÖSO’yu karşılaştırma yapınca da birbirine hiç benzemeyen, uzaktan yakından ilgisi olmayan iki ayrı tarihsel sonuç ortaya çıkar.

Yukarıda bahsedildiği gibi, önemli olan toplumun sosyal, kültürel değer yargıları üzerinden algı oluşturarak topluma yön verme, yönlendirme daha önemlisi yönetme.

Bu gidişe itiraz edip başkaldırması gerektiğini düşündüğümüz tarafta da benzer hastalık hızla yayılıyor. Bir taraftan dogmanın etkisine girip laikliği unutmuş, bir taraftan da demokratik olması gereken örgütlenememiş örgütlerimize, kişisel ve liyakatsızlıktan dolayı yapılan eleştirileri örgüte yapılıyormuş algısı yaratarak köşe başlarını tutmaya devam etmeleri, karşı devrimcilerin yaptığından farkı kalmıyor. Biraz aklımızı başımıza alalım. 

Zekeriye Uçar

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.