ARAP BASININA GÖRE TÜRKİYE!

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bush’tan sonra ABD başkanlığına gelen Obama’nın değişimi süslü laflardan ibaret olduğu artık kabul edilmeye başladı. Ankara’nın İsrail eleştirisi de lafta kalıyor. Uluslararası ilişkilerde güçlünün hakim olma dürtüsü değişmiyor. Sadece şekil ve yöntem değiştiriyor.

Bakın; Ürdün gazetesi Rey, 19 Ocak 2010 tarihli yorumunda Ortadoğu coğrafyasındaki gelişmeleri nasıl değerlendiriyor:

Gazeteye göre; Türkiye’de gergin olmayan, güler yüzlü bir İslami olgu ortaya çıktı. Bu olgu Türk kamuoyunun eğilimlerine karşılık veriyor ancak ABD’nin kararıyla olmasa da teşvikiyle ortaya çıktığı da gözardı edilemez. ABD 11 Eylül felaketinin ardından kendisini din adıyla gerçekleştirilen terörle mücadele içinde buldu. Washington bu dönemde Mısır’daki Müslüman Kardeşler’le eski bağlarını yenilemeye çalışmıştı. Hedef, dünya genelinde teröre başvuran Kaide ve küçük örgütlerin aşırılığıyla mücadelede Müslüman Kardeşler’le hem muhalefetteyken hem de iktidara geldiğinde işbirliği imkânı bulmaktı.

ABD, Müslüman Kardeşler’in birçok ülkede iktidara gelmesini veya iktidara ortak olmasını kolaylaştırmak için tek bir şart koştu: Tutumlarını yumuşatması ve totaliterliği bırakması. Fakat Müslüman Kardeşler’in eski ideolojik yaklaşımlarından kurtulamaması bu girişimi başarısız kıldı. Eski dönemlerdeki hücrelerinde yapılandırdıkların bu ideolojilerin, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle geride kalan geçmişin parçası olması öngörülüyordu. Fakat ABD Soğuk Savaş’ta işbirliği yaptığı eski dostlarının gelişemediğini gördü. Hatta gelişmek isteseler bile boyunlarına kadar totaliterliğe battıklarını, Kaide ve Taliban’dan uzak bir zeminde durmadıklarını gördü. ABD bu nedenle Türk halkının ekonomik, toplumsal ve siyasi taleplerini yerine getirebilecek yeni bir siyasal İslam türünün belirmeye başladığı Türkiye’ye yönelmeye hız verdi. Türkiye bölge halkı için de model oluşturuyor, bütün dünyadan kabul görüyordu.

Böylelikle ABD bu yükselen İslami olgunun başarısını kolaylaştırdı; Türk ordusunun darbe yapmasını ‘engelledi’. Ortadoğu’daki boşluğu sadece İran’ın doldurabileceğini görmeye başlayan ABD, bölgenin denkleminde bir numara haline gelmesi için eski Türkiye’den farklı, yeni bir Türkiye’ye muhtaçtı. Bütün Ortadoğu’da lider haline gelmenin yolunun İsrail’e sert çıkmaktan geçtiğini de bilen Washington, Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül’ün Türkiye’sinin İsraillilere tacizde bulunmasına ve Filistin davasına kucak açmasına göz yumdu. Ancak kırmızı çizgileri aşmama ve her iki devletin de bölgedeki aktif Amerikan çıkarlarının stratejik dayanaklarını oluşturması nedeniyle çatışmanın kontrollü olması şartıyla…

Umman gazetesi Vatan, 20 Ocak 2010) de yer alan görüşe göre ise; Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan Davos Forumu’nda güzel sözler sarf etmiş, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in Gazze saldırısı konusundaki yalanlarına hiddetlenmiş ve ardından protesto ederek konferans salonunu terk etmişti. Erdoğan ülkesinde de kahramanlar gibi karşılanmıştı. İsrail o dönemde bu olayı alttan almak zorunda kalırken, şimdi de Türkiye’nin büyükelçisine yönelik saygısızca muameleden dolayı da resmi bir özür diledi. Büyükelçi krizi sırasında, her iki ülkenin de yetkililerinin ‘stratejik’ diye nitelediği ilişkilerdeki bu geçici bulutu aşmak için yoğun çaba harcandı.

Türkiye aynı zamanda bölgesel rolünü güçlendirmeye çalışıyor ve bu yaklaşımını başta Arap-İsrail çekişmesi olmak üzere bölge sorunlarının çözümüne katkıda bulunmakla sınırlamayıp, televizyon dizileriyle ve geniş kapsamlı ticaret kanalıyla Arap kamu-oyunun çeşitli kesimlerini etkilemeye çalışıyor. Hatta Arap sokaklarının geniş bir kesimi ‘yeni Osmanlılar’ı, Ortadoğu’daki büyük oluşumları dağıtma ve bölgenin kaynaklarının yerli işbirlikçiler sayesinde iç edilmesi işleminin kolaylaşması için bölgeyi mezhep temelinde yeniden düzenleme amaçlı koalisyonların yanılgılarından kurtaracak taraf olarak görüyor.

Fakat İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın birkaç gün önce Ankara’ya gitmesi ve ziyaretin tarafların özellikle de askeri alandaki stratejik ilişkileri sürdürmekte kararlı olduklarını teyit etmeleriyle sonuçlanması Türkiye’nin Arap politikalarının eğilimleri üzerinde bir miktar şüphe uyandırıyor. Türkiye İsrail’le askeri koalisyon içine giriyor ve buna karşı bize döner eti, televizyon dizilerindeki aşkları ve ‘Kurtlar Vadisi’ dizisinin kahramanlıklarını veriyor. Bu durum, aşırılığa ve taşkınlığa kaçma-yan, demokrasi ve çoğulculukla uyumlu liberal İslam’ı sunmak için ABD’nin bölgedeki Türk eğilimini desteklediğine işaret ediyor. Yani Avrupa’nın hasta adamı Türkiye sağlığına kavuştu ve bir başka hasta adam olan Arap vatanının mirasının bölüşülmesinde ötekilere ortak oldu.

Bu görüşlere göre; One minute çıkışı ve İsrail ‘e son zamanlarda yapılan çıkışlar müslümanların gözüne girmek amacıyla, planlı, programlı yapılmaktadır.

GüNüN SöZü: Kişiliğini geliştiremeyen insanın, etki altında kalması kaçınılmazdır.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.