Aphrodisias

ABONE OL
19:06 - 01/10/2020 19:06
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Aphrodisias Anadolu’da sayısız arkelojik yörelerden güzelliği tartışılmayan bir kenttir. Eski adı Karia olan Aphrodisias Ege kıyısındaki liman şehrimiz İzmir’in 230 km güneybatısında, Aydın ilinin Karacasu ilçesinde deniz seviyesinden 600 m yükseklikte bir yaylanın üstünde kurulmuştur.

Doğuda Baba Dağ silsilesi ve Büyük Menderes nehir sistemi ile çevrelenmiştir, bol yağış almaktadır.
Bu yemyeşil yaylada çok çeşitli meyva ağaçlarının bulunduğu bahçeler, evler yazlık olarak kullanılıyor. Kuzu çevirme yerken, buz gibi suyunu içerken Ege bölgesinde bir Karadeniz modeli vardı.
Deniz kenarında denizde serinleme kısa sürdüğünden sıcak iklimden sonra, böyle serin bir yaylada geziyi organize eden sitemizin ikinci derneğinde yönetim kurulu üyesi olan komşumuz Nurgül ve Şahin Tatlı ailesine teşekkür ediyoruz. Derneğimizin yönetim kurulu seçiminden önceki bu gezimizde başkanımızın ve üyelerin hizmetini içimize sindiriyoruz.
Sıcaktan uyuşmuş beyinlerimizi çalıştırıyoruz.
ilt3.jpgAphrosisias adını doğa aşk ve verimlilik tanrıçası Aphrodite’den alıyor. Bu isim (İÖ) [İsa’dan önce] ikinci yüzyılda, Hellenistik dönemde kullanılmaya başlanmıştır.
Aphrodite’yi Romalılar Venüs diye adlandırıyorlardı. Oğlu Aeneas’ın soyundan geldiklerine inanılmaktadır. Aeneas Troyalı olup, sonradan batıya doğru yola çıkarak İtalya’ya gitmiştir. Aeneas’ın torunları Roma’yı kurmuşlardı.
Aphrodisias’ın yerleşim yeri olarak seçiminde Büyük Menderes (Maiandros) nehri ve kollarının suladığı ovanın yöreye yakınlığı önemli bir neden olmuştur.
Buralarda bulunan küçük taş “mabutlar” yörenin kutsallık özelliğinin ilk göstergeleri olarak kabul ediliyor. Roma egemenliği esnasında kent kutsal bir yöre olarak önem kazanmış. Kazılarda tiyatro sahnesi ortaya çıkarıldığından yazıtlarda (İÖ) birinci yüzyıl tarihi hakkında bilgiler içeriyor.
Bu yazıtların birinde Julius Caesar’ın Aphrodite’ye hediye olarak altın Eros heykelini yaptırdığı kaydedilmiştir. Böylece İmparator Caesar tanrıçaya bağlılığını göstermiştir.
Ege’de 1956 yılında olan bir depremden sonra kentin üzerinde yapılmış olan Geyre köyü başka bir mekana göç ediyor. Bundan sonra kazılara hız veriliyor.
 ilt2.jpg
Jeolojik olarak bir fay hattı üzerinde olan Aphrosisias kenti tüm tarihi boyunca depremlerle sarsılmıştır. Başarılı restorasyonlarla günümüze ulaşan buluntular aynı adla kurulan müzede görülebilmektedir.
Dördüncü yüzyılda ve sonrasında doğal felâketler iz bırakmıştır.
Roma ve daha sonra Bizans İmparatorluğu zamanında kent yadinci yüzyıla kadar önemini korumuştur.
Doğudan gelen istilalar, dinsel çekişmeler siyasal ve iktisadi baskılar ve diğer sorunlar çöküşünü hızlandırmıştı.
On birinci yüzyıldan kalıntılar kısa bir süre yeniden kentin canlandığını gösteriyor.
Bizans kaynaklarında onikinci ve onüçüncü yüzyıllarda Aphrodisias’ın en az dört kere kuşatıldığını gösteriyor.
On üçüncü yüzyılda tüm yöre Aydın ya da Menteşe Beyliği’nin topraklarına katılmıştır. Bu yıllarda Aphrodisias terkedilmiş olmalıdır.
Bununla birlikte onbeşinci ve onaltıncı yüzyıllarda ovanın verimliliği sayesinde yörede yeni yerleşimler oluşmuştur. Geyre köyü bir zamanlar harika anıtların bulunduğu yerde kurulmuştur. Köyün kaldırılmasından, yani 1956 yılından sonra kazıların hızlanmasında Prof.Dr.Kenan Tevfik Erim’in çok büyük katkıları olmuştur.
İstanbul’da 1929 yılında doğan Erim, 1958 yılında New York Üniversitesi Klasik Edebiyat Bölümünü bitirdi. Görevine mezun olduğu üniversitede Klasik  Arkeloji Profesörü olarak devam etti.
Ara Güler’in 1959 yılında New York’ta bir dergiye gönderdiği fotoğrafları gören Erim kararını vermiş: Bundan sonraki yaşamı Aphrodisias’a adanacaktır…
Aphrodisias Kazıları Direktorü olarak 1961 den beri azimli yardımcıları ile birlikte düzenli yaz dönemi kazıları yapmıştır. Bu Projenin parlak sonuçlarını müzede sergilenen bulgular ispat etmektedir.
ilta.jpg3 Kasım 1990’da vefat eden Kenan Tevfik Erim’in mezarı Anıtsal Tören Kapısı’nın güneyindedir. Ömrünün yarısını bu kentin ortaya çıkarılmasına harcayarak bu onuru hak eden, Türkiye’de bir ilk uygulamayla, özel bir izin alınarak kendi deyimiyle “sevgilisinin koynunda” yatmaktadır. Kazılar onsuz sürmektedir. Mimar Cengiz Bektaş tarafından müzenin ek yapımı da devam ediyor.
Müzede sergilenen buluntular, heykeller Baba Dağ yamaçlarından çıkartılan beyaz ve mavi-gri renklerdeki mermerlerden yapılmıştır.
Aphrodisias Müzesi arkelojik yöreden kazılan zengin kalıntıların örneklerini ziyaretçilere sunduğu gibi, Roma ve erken Bizans dönemlerinde Aphrodisias’taki atölyelerde üretilen heykellerin mükemmelliğini ve çeşitliliğini vurgulamaktadır. Küçük Asya ve Roma Akdeniz heykelciliğinin ana merkezlerinden biri olduğunu uzmanlar kolaylıkla anlayabilirler.
Ara Güler’in foroğraf sergisini, Kenan T. Erim’in son olarak çıkardığı yapıt olan Sebasteion tapınağını görmek için tekrar oraya gitmeye karar veriyoruz.
Gezi yaptığımız günü hamam kapalı olduğu için çamur banyosu yapamadık. Böylece geziye katılan hanımlar, Aphrodite gibi güzelleşmeyi bundan sonra yapacağımız geziye bırakıyor ve sevgili okurlarımı da oraya bekliyorlar.
İlter Gözkaya-Holzhey
Emekli Öğretmen

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.