ANT

ABONE OL
18:15 - 01/10/2020 18:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ANT

Türk siyasetinin gelmiş geçmiş en renkli adamlarından biri şüphesiz ki, Osman Bölükbaşı’dır.
DP iktidarında Kırşehir’den Millet Partisinden milletvekili seçilince Menderes, Kırşehir’i ilçe yaptı.
Ama Bölükbaşı yılmadı, o mizah eksenli eleştirileriyle Menderesi çok kızdırdı.
Hatta DP Anayasayı, demokrasiyi ve hukuku askıya almış, Kurtuluş Savaşının Garp Cephesi komutanı, Atatürk’ün en yakın arkadaşı, birçok çevrenin karşı olmasına rağmen DP’ye iktidarı teslim eden İsmet İnönü’yü DP milletvekillerinin oylarıyla meclisten attırmıştı.
(Nedense, hilafet özlemcileri, mandacılar Kurtuluş Savaşına ve Laik Cumhuriyete karşı kinlerini cephelerde işgal güçlerine savaşarak ülkenin kurtuluşuna, Atatürk’ün devrimlerinin inançlı destekçisi dürüst bir devlet adamı İsmet İnönü’ye sözle sataşarak ortaya koyarlar)
DP, Bölükbaşı’yı kürsüde susturamayınca hapse göndermişti.
Bölükbaşı, 27 Mayıs’tan sonra renkli kişiliğini sürdüre gelmiştir.
Bir gün TBMM kürsüsünde partisinden ayrılıp, iktidar partisine geçen milletvekiline şöyle tavır koydu:
”Bu arkadaşımızda namus ve şeref sorunu var.” Deyince ortalık karıştı.
Meclis başkanı duruma müdahale eder, milletvekili şikâyetçi olur.
Bölükbaşı, elindeki belgeyi çıkarır: ”Bu sözler benim değil, bu arkadaşımızın kendi imzasıyla kendisi söylüyor.”
Meğer Bölükbaşı seçimlerden önce partisinden aday olanlardan yazılı, imzalı bir belge alırmış.
Bu belgede; ”MP’ sinden milletvekili seçilirsem, partiden ayrılmaya karar verdiğimde milletvekilliğinden de istifa edeceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.” Yazıyordu.
Bölükbaşı haklı çıktı.
Ant (yemin): kişinin bir iş, bir görev, bir yükümlülük üstlenirken kişiye, topluma, halka, ulusa kendi kutsallarını, onurlarını, şereflerini, haysiyetlerini delil olarak ortaya koyarak verdikleri söz, ya da güvencedir.
Bazı kişilerin ”sözüm senettir” güvencesi hukukta geçerli sayılmaz.
Ama onurlu, insani değerleri içselleştiren kişiler için söz yazılı senetten de değerlidir.
Devleti yönetecek, halk adına görev üstlenecek kişiler için de ant önemli bir senet olarak gerekli kılınmıştır.
Çünkü kişiler hangi makamda olursa olsun eğer fıtratında varsa onlara göre ne andın, ne haysiyetin, nede insanlığın anlamı olmayabilir.
Yeminini tutmayan kişilerde namus ve şeref eksikliği vardır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına göre; milletvekili seçilen kişinin milletvekilliği ant içtikten sonra, yani yemin ettikten sonra başlar.
Bu ant onların yasalara, anayasaya bağlı kalacağına ulusa, ülkeye ve hukuka bağlı kalacağına hem hukuksal hem de ahlaksal sözü yeminle pekiştirmesidir.
Bir milletvekili değişik siyasal düşüncede olan bir siyasi parti adına, ya da bağımsız olarak göreve başladığı anda kendisine oy verenlerin değil, artık ulusun, ülkenin çıkarlarını savunmak zorundadır.
Siyasi partiler, anayasanın ve yasaların çizdiği sınırlar içerisinde kalmakla yükümlüdürler.
Yasama görevini yaparken de vatandaşlar arasında ayrımcılık yapamaz.
O milletin vekilidir. Namusu ve şerefini güvence olarak ortaya koyar.
Siyasi partiler, hükümetler demokrasinin gereği seçimlerden önce yasalara ve anayasaya uygun tüzüklere ve parti programlarına göre görevlerini yapmakla zorunludurlar.
Tüm yurttaşlara eşit mesafede, ülke çıkarlarına uluslararası kurallara uymakla yükümlüdürler.
Başbakan, yürütmenin başıdır.
Bakanları, başbakan seçer, cumhurbaşkanının onayı, meclisin yasal çoğunluktaki oylarıyla ülkeyi yasalar ve anayasa doğrultusunda yönetir.
Hükümetin çalışmalarının, yaptırımlarının harcamalarının yasaya ve anayasaya uygunluğunu yargı denetler.
Cumhurbaşkanı ilk kez doğrudan halk oylamasıyla seçildi.
Yürütmeden başbakan sorumludur, cumhurbaşkanı sorumsuzdur.
Cumhurbaşkanı TBMM’de şu andı içer;
”Cumhurbaşkanı sıfatıyla, devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılâplarına ve laik cumhuriyeti ilkesine bağlı kalacağıma, milletin huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağıma, Türkiye Cumhuriyetinin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim.”
Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenen kişi de namus ve şerefini güvence olarak göstererek ettiği yemine görev süresince sadık kalmak zorundadır.
Tarafsızlığını, ülkenin bütünlüğünü, Anayasaya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk devrimlerine, laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına dair verdiği sözün dışına çıkamaz.
Tüm siyasi partilere eşit davranmak zorundadır.
Yasaların ve anayasanın çiğnenmesi kimsenin hakkı da değil, haddi de.
Meydanlara çıkıp önüne gelene hakaret etmek hem ülkeye hem de yeminle söz verdiği halka ihanet anlamına gelir ki, böyle bir durumda demokrasiyle, çağdaş hukukla yönetilen ülkelerde yaptırımı ağırdır.
O zaman namus ve şeref sorunu ortaya çıkar.
Yargıyı, Yüksek Seçim Kurulunu, Yargıtay’ı, Danıştay’ı, biat edenlerle ele geçirilebilinir.
AYM, bertaraf edilebilir.
Hukukun yerini partili polislerle, yandaş esnafla, kefenli eli sopalı linç taburları iledoldurabilir.
Yönetim ya ilim ile yürütülür ya da zulümle
İlim yoksunu kişiler zulümle yönetmeye kalkışırlar,
Ki; böylesi yönetimler asla sür-git yürümez, yürümemiştir, yürümeyecektir.
Tarih örnekleriyle doludur…

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.