ANADİL İNİSİYATİFİ

ABONE OL
19:02 - 01/10/2020 19:02
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

 Bir gazete yayın yönetmeninden başlayarak köşe yazarları, haberciler ve fotoğrafları ile haberleri bize ileten diğer gazetecilerle bir bütün teşkil eder.Okuduğunuz bu sanal gazeteyi ayrı yapan yorumcularıdır. Gazeteyi, büyük aileyi tamamlayan okurlarıdır. Uygulamadan yola çıkarak yazan yazarlar halkın arasına karışarak okuduklarıyla, bildikleriyle özümleyerek, okurlarına faydalı olmaya çalışıyorlar. Sözle yapılan yorumları da yazarlarımızın önem verdiğine inanıyorum. Dr. Ali Sak’ın Anadilinin Önemi yazısına yorum yazarak, soru soran değerli okurumuz Halil Göktepe’ye cevap vermek istiyorum. Başlığımı ondan aldım. Asıl bu hafta yazmayı plânladığım konuyu erteledim.

Anadil konuma geçmeden önce yorumlarını esirgemeyen can dost, değerli okurum Işıl Özcan’ın Belirli Günler yazıma yazdığı çok önemli yoruma, Aziz Nesin’den bir güldürü yazmak istiyorum. Yani ağlayacak halimize, gülünecek hikâyenin başı şöyle:
Aziz Nesin bir gazetede şöyle bir ilân okur.
“Genelevimiz içindekilerle birlikte satılıktır.”
İnsan hakları savunucusu kahramanımız ilânın verildiği adrese uzun bir yoldan sonra gelir. Kahvaltı dahi etmeden, sabah erkenden genelevinin giriş kapısında merdivene oturup, genelevin sahibini bekler. Zira ilândaki içindekilerle birlikte, sözleri kadınlarla birlikte anlamına geliyor. Hikâyenin devamını Aziz Nesin sevdalılarına anlattırınız. Bu gerçek bir hikâyedir.
Evet, Halil Bey, Spandau’da Ekin ve Dil derneği tek adam inadından kapandı. Tekrar işleve geçirilebilir mi, “muhtarımız” Ali Yıldırım’a soralım. O zaman çok emek veren yazarlarımız, cevap veriniz.
Dil İnisiyatifi’nin yapması gerekenleri birçok yazar yazıyor, ben de öğretimle ilgili veya çocuk kitapları tanıtımı yazılarımda sık sık dile getiriyorum. Öğretmen yazarların hepsi anadili konusunda bıkmadan yazıyorlar. Gazete ve medyadan anlayanlar bu konuda yazıyorlar. Bu nedenle önce arşive girip tarama yapmanızı tavsiye ediyorum.İlgi duyanlar hem bu gazeteye, hem de Halil Göktepe [email protected] adresine başvurunuz.
Bu inisiyatifin örnek ve önder olabileceği şeyleri şöyle özetlemek istiyorum:
1. Artık Türkiye’de basılıp, Batı Avrupa’da Türk toplumundan konu almayan Gazeteler yerine, gazetecilerimiz Batı Avrupa’da Türkçe gazete çıkarmalıdır.
2. Dizilerle izleyicilerine üçmaymun vürusunu bulaştırmak isteyen, Batı Avrupa’da yaşayan Türk toplumunun yalnız dertlerine derman olma ve bilhassa ticaret amaçlı televizyon yayınlarını izlememeliyiz. Dünya’nın üçte ikisi açlık ve fakirlikle mücadele ederken, yemeklerden bir kaşık alıp, yüz ekşiten insanlar, güya hayvan sevgisi diye, naylon torbalara dökülen yiyecekleri gösteren yayınlar yerine, kültür programları yapacak televizyon kanallarını kendimiz kuralım. Almanya’da Eğitim Bakanlığı denmez, Kültür Bakanlığı denir. Çünkü kültürün içinde dil, öğretim, edebiyat vardır. Kısacası içeriği çok geniştir. Çocuklarımızı yalnız eğitmeyeceğiz.
Zaten ruhbilim insanları altı yaşına kadar eğitemediyseniz, artık hiç bir konuda eğitemezsiniz, diyorlar. Ben çocuğu bir balona benzetiyorum. Patlatmayacak kadar dil ve bilgi verebilir, doldurabiliriz. Veya boş bir şişeyi aldığı kadar doldurabiliriz.
3. Almanca yazan yazarlarımızın kitaplarında geçen Türkçe
kelimeler çok önemlidir. Türk çocuklarının adları ile başlayan Türkçemizi, Kemal Kurt yalnız Türk çocuklarına değil, bütün çocuklara öğretiyordu.
Maalesef aramızdan erken ayrıldı, okumalarını okullarda ve kütüphanelerde kaçırmamaya çalışırdım. Almanca diye, çocuğun iki dilli hayatını yok sayamayız.
4. Türkçeyi azınlık dili olarak konuşan Yunanistan, Bulgaristan ve hatta diğer Batı Avrupa üye ülkelerden, Türkçenin resmî dil olması için Avrupa Birliği’ni zorlamalıyız.
5. Gittiğimiz her yerde Türkçe broşür istemeliyiz. Bergama
Müzesi’nde bana yıllar önce Türkler istemiyor, dediler.
Şikâyetim üzerine o zamanın Türkevi Müdüresi Meral Hanım’a tercüme ettirdiler.
6. Dünyayı politikacılarla birlikte ekonomi idare ediyor.
Satın aldığım her şeyde kullanma kılavuzunda neden Türkçe yok, diye telefon ediyorum veya mektup yazıyorum. Birçok ilâçlarda, Tschibo da artık Türkçe yazıyor. Bazen da düşünmüyorlar. Bir ayakkabı boya firması teşekkür etti, hatta ayakkabı boyası hediye etti. Çeviri için yeminli tercümanlara yönlendirdim. Onlara da iş gerek. IKEA mobilya firmasına Berlin’de gücüm yetmedi, destek gerek. Yoksa İzmir’de hem katalog hem de kullanma kılavuzları Türkçedir.
7. Konsolosluklarımız aracı ile gönderilen Türkçe dersi veren öğretmenler Türkiye’den almanca bilerek gelmelidir. Ve bu dersler not verilmese bile, Hıristiyan din dersleri gibi sabah saatlerine alınmalıdır. Öğleden sonraları boşa geçen zamandır. Çünkü çocuğun öğrenim
kapasitesi sabah dolmuştur. Alman öğretmen arkadaşlarımın bazıları Türkçe dilini çok önemli bulduğu halde, ertesi günü öğrencileri yorgun ve öğrenemez durumda tespit ediyorlardı. Bu nedenle sınıf öğretmenleri öğrencilerini Türkçe dil kursuna göndermediler ve böylece kurs kapandı.
Berlin ADD ve diğer dernekler, yalnız Türkçe anadil öğreten öğretmenlerin oturma iznini uzatmakla işiniz bitmedi.
Dış temsilcilerimiz kapılarını halka açtı. Daha yoğun, birlikte çalışılmalıdır.
8. Çocuk Bayramı haftasında çok güzel etkinlikler yapıldı.
Başkonsolosumuz Mustafa Pulat Türkevi’ni gerçekten kültürevi yaptı. Bu etkinlikleri desteklemeliyiz. Son etkinlikte öğrenciler almanca ve Türkçe Nasrettin Hoca’dan fıkralar anlattılar.
9. Önel ve Anadolu yayınevleri öğrencilerin almanca bildiklerini göz önünde tutarak ders kitaplarını yayınlıyorlar. Bu yayınevleri ile kitapevlerini bir araya getirmede köprü görevi üstlenmek. Öğrencilerin eve getirdikleri ders kitaplarını inceleyip, yayınevlerinden Türk kültürüne yer vermelerini istemeliyiz.
10. Üniversiteye giden Türk kökenli öğrencileri hangi branş olursa olsun öğretmen olmalarını teşvik etmek.
Veli dernekleri, onursal başkanı Kâzım Aydın, bilim danışmanı Dr. Ertekin Özcan’ın ve sendikanın (GEW) destekleriyle öğretmen olan çocuklarımız okullara yerleştiriliyorlar. Ayrıca Essen Üniversitesi (Gesamthochschule) TÜRKÇE öğretmenleri yetiştiriyor.
Sevgili okurlarım, her yerde Türkçe sloganı olmalı. Çiçeklere, çimlere basmayın, levhasında bile hata görürseniz, hemen karışınız. BVG, otobüs ve trenlerde neden Almancadan sonra İngilizce duyuru geliyor, diyorum. İngilizce dünya ve internet dili diyorlar. Öyleyse üçüncü dil olarak Türkçe duyuru yapılsın.
Ve yayın yönetmenimiz M. Sefa Doğanay’a uzun ömür ve sağlık diliyorum. Ki birbirimize ulaşmaya devam edelim. Bu okuduğunuz sanal gazetenin arşivi, dilimize kanat gerenleri bünyesinde barındırıp, tarihe şahitlik yapacaktır. Duyumlarım doğruysa, yayıncılık dersi veren üniversiteler tarama yapıyorlarmış ve bu sanal gazeteyi kaynak olarak gösteriyorlarmış.
Ümitsizliğe kapılıp “Kaybolan Nesil” diye adlandırmak yanlıştır. Genelleme haklı da olsanız sizi haksız duruma düşürür. Can meslektaşlarım, ümitsizliğe kapıldığınız zaman Atillâ İlhan Kültür Merkezi’ne gidiniz. Orada okulda Türkçe dersi almayan, ama buna rağmen güzel Türkçe bilen üniversite öğrencileri var. Seminer müdürüm, maaşımızı zayıf çocuklar için aldığımızı tekrarlar, iyi öğrenciler kendileri de öğrenirler, derdi.
Yazımı, İlhan Selçuk’un aydınlanmanın büyük şairi, dediği Tevfik Fikret’ten bir şiir ile noktalıyorum:
 
Koşan elbet varır
Düşen kalkar
Kara taştan su damla damla akar
Birikir bir gümüş göl olur
Arayan hakkı sonunda bulur.
Hoşça kalın!
 
İlter Gözkaya – Holzhey 
Emekli Öğretmen

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.