AMCAM DİYE SÖYLEMİYORUM!

ABONE OL
18:59 - 01/10/2020 18:59
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hem yalnızca ben de söylemiyorum; tanıyan, bilen herkesin görüşü aynı doğrultuda: BU MEMLEKETE BÖYLE ADAMLAR LAZIM!

Lazım da, öylelerinin de eli kolu bağlanıyor, öylelerine de fırsat verilmiyor, sadece kendi istekleri doğrultusunda kullanılmak isteniyorlar. Kimi vazgeçiyor ilkelerinden, cazip geliyor getirileri, kimi de usanıp, “Aman bana ne, ben mi kurtaracağım bu memleketi, ne yaptımsa olmuyor, parmağımı kıpırdatmama izin vermiyorlar. Madem öyle, bundan sonra böyle, biraz da ben nemalanayım deyip kabul ederek hemen saf değiştirebiliyorlar!

Oturmuş kişilikliler, erdem ve fazilet sahipleri, onurlu kişiler, kesseniz Nuh dediği ilkelerine peygamber demiyor. Önce vatan, önce ülke çıkarı, önce layıkıyla hizmet diyor! Lakin kaç kişi böyleleri?!

Müsteşardı bir zamanlar rahmetli. Onun o döneminde ilk gittiğim üniversiteden mezun olmuş, tayinim Bursa Kız Meslek Lisesine çıkmıştı. Nişanlı olduğum kişininki ise, Sivas Lisesi. Hiç önemli değildi; amcamız müsteşar ya, yeğenleri içinde de en çok beni sever, örnek gösterirdi ya hatta oğluna bile… (O da bu örneklenişimden bunalıp da bir gün çok kızarak ve öfkeyle bana gelmiş, “Abla yeter ya, biraz da başarılı olma, biraz da çalışkan olma, ne bileyim işte, her konuda biraz başka ol, senin yüzünden laf işitiyorum babamdan, seni örnek gösteriyor her konuda. Bak o kız, babasız büyüdü, hem ev geçindiriyor, hem çalışıyor, hem okuyor… Örnek al, şanslısın, başında ben varım, senden istenen sadece başarılı öğrenci olman diyor, çok kızıyorum sana, kötü örnek oluyorsun babama” demişti de ne güldürmüştü beni kulakları çınlasın.) Hemen soluğu yanında aldık öğrenir öğrenmez. Geliş nedenimizi öğrendiği an karşıladığındaki o gülen ve başarımızın mutluluğunu yansıtan yüzü asılmış gözleri öfke saçmaya başlamıştı.

“Siz bu mesleği seçerken, nelerle karşılaşacağınızı, sizi nelerin beklediğini, ne gibi zorlukları olduğunu, en önemlisi de bu toprağın her yerinin vatan olduğunu bilmiyor muydunuz?! Tayinlerde esas olan erkeğin bulunduğu yerdir, ne Ankara, ne de Bursa’ya olmaz. Madem evleneceksin, kadının yeri erkeğinin yanı. Sen eş durumundan Sivas’a gideceksin. Annenin dizinden ayrılmak istemeyip Ankara diyorsan illaki, o zaman da otur annenin evinde, evlenme, öğretmenlikten de vazgeç, bankadaki görevine devam et” demişti. İlave etmişti ardından da. “Sizi henüz çok iyi tanımıyorum delikanlı, o nedenle size söylenecek fazla lafım yok lakin sana hiç yakıştıramadım bu teklifi Reyhan. Hem benim tanıdığım Reyhana yakışmadı, hem benim yeğenime, hem de beni biliyor olmana rağmen, buraya kadar gelip benden bunu istemene. Duymamış olayım, hadi şimdi gidip iyice düşünün, bu şartlarınızla ne yapmanız gerektiğine karar verin. Tayin dışında da ne talebiniz olursa, maddi manevi yanınızdayım, Hadi iyi görevler” deyip kapıya kadar uğurlamıştı bizi.

Halamın çocuklarına da yapmıştı aynı şeyi, çocukları değil ama halam istemişti, doğunun en ücrasındaki görev yerlerinin İstanbul ya da Tekirdağ’a değişimini. O da almıştı nasibini amcamın bu öfkesinden. “Bu vatanın her yeri bizim, kimse gitmezse orada nasıl hizmet verilecek, seninki gitmesin, benimki gitmesin, sahipsiz, gariban çocukları mı atayacağız hep oralara. Öncelikle kendi çocuklarımızı göndereceğiz ki örnek olalım, ayrıca bizden aldıkları ailesel ve yöresel eğitimi de götürüp aktarsınlar oradakilere. Hayır, kalacaklar orada, başka bir yol da aramayın, engel olurum, haberiniz olsun” demişti ve halam bu laf üzerine, “İlk kez bir ricam oldu ve beni, koskoca ablasını tersledi.” diye yıllarca kırgın kalmıştı.

Çok sonraları bir seçim öncesinde de bir parti liderinden teklif gelmiş, iktidar oldukları takdirde kendisine Milli Eğitim Bakanlığı sözü verilmişti, kabul etmemesi üzerine de bu teklif defalarca, adeta yalvarılarak yinelenmişti…

Daha da sonraları, üniversitede Ana Bilim Dalı Başkanı olduğu sırada, gelen dekan ve rektörlük tekliflerine de hayır demişti.

Bir gün sordum: Amca millet seçilmek için ne yollara başvuruyor, ne paralar döküyor, size ayağınıza gelerek teklifte bulunuluyor ve siz elinizin tersiyle itiyorsunuz. Hani vatan aşkı, hani hizmet aşkı, o görevlerde çok daha fazla hizmet vereceksiniz, daha yararlı olacaksınız, bağışlayın, haddim değil böyle akıl verir gibi ama… Sözümü kesti, “Orada dur işte, vatan ve vazife aşkımda bir gerileme yok, o aşk nedeniyle kabul etmiyorum zaten. Çünkü müsteşarlığım sürecinde gördüm ki orada ancak kukla sıfatıyla oturtulacağım, yukardan gelen istekleri, tasvip edip etmeyeyim, uygulamam emrolunacak, istediğim hiçbir şeyi gönlümce yapmama izin verilmeyecek, hatta belki de ki öyle de olacak eminim, bana çok ters gelen, asla kabul edemeyeceğim şeyleri yapmak durumunda kalacağım.

Bu devlet beni Amerika’ya gönderip dönüşte, onun bunun kuklası, maşası olayım, yanlışlara alet olayım diye okutmadı. Benim bu vatana borcum var, ben geriye, vatanıma güzel ve doğru hizmet vermek, orada öğrendiklerimi ülkeme ve ülkemin çocuklarına aktararak onları daha üst düzeylere taşımak için döndüm. Ben şimdiki görevimle çok daha fazla ve güzel hizmet verdiğime eminim ve mutluyum, ne unvan ne para değil benim derdim. Bakanlıkları da rektörlükleri de onların olsun, bu görevim yeter bana demişti. Hatta bir örnek de vermişti; bir projesini onca uğraşına rağmen değil kabul ettirmek, ne yapmaya çalışmış bu adam diye ellerine alıp da şöyle bir göz attıramamış en büyük düşü olmasına rağmen. Amerikalılar çok beğenip eğitimde uyguladıktan sonra, bizimkiler uyanıp ayaklarına gelen tepmiş oldukları bu nimeti, Amerika’dan model alıp uygulamışlardı!

Nur içinde yatsın canım amcam.

Şimdi ne diye anlattın durup dururken, bize ne amcandan diyenleriniz olacaktır…

Akşam bir arkadaşla sohbette, çalışma hayatlarında oldukça üst düzeylerde bulunan saygı da duyduğumuz iki kişinin, şimdi emekli olup da bu yönetimin bazı kuruluşlarının en üst düzeyinde bunlara hizmet verip bunların arzuları doğrultusunda işler yaptıklarından bahsedilince, hayretler içinde kaldım, rahmetli amcam ve onun gibiler geldi aklıma…

Nur içinde yatsınlar, vatanperverliklerinin, emeklerinin ve doğru kişiliklerinin mükâfatını, Allah onlara katında versin dileğiyle, sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum.

Kim bilir, belki de dertleşme.

Bağışlayınız lütfen!!!

Perihan Reyhan Alkan

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.