AMA ŞİMDİLİK

ABONE OL
18:07 - 01/10/2020 18:07
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AMA ŞİMDİLİK
 
300 yıldır dünyayı sömüren emperyalizmi ilk kez yenen Türk Ordusu, bu özelliğiyle emperyalist güçlerin daima hedefinde yer almıştır. Türk Ordusu’nu dize getirmek için sürekli uygun zaman arayan emperyalist güçler, son 15 yıldır bu amaçlarına ulaşmak için büyük çaba harcamaktadırlar. 26 Mart 2003 tarihinde CIA Türkiye uzmanı Prof. Henry Baker, Utah Üniversitesi’nde verdiği konferansta: “Avrupa Birliği adaylık sürecinde müzakereler yoluyla AKP lideriyle anlaşarak, Türk Ordusu’nu kafesledik.” demişti.
 
4 Temmuz 2003 tarihinde Irak’ın kuzeyindeki Süleymaniye kentinde Türk Askeri’nin başına çuval geçirilmesi olayına sivil ve askeri yetkililer sessiz kalmıştı. Çuval olayı, ordunun kırılma noktası oldu ve bundan sonra ordu üzerinde oyunlar oynanmaya başlanarak, sürekli Türk Silahlı Kuvvetleri’nin üzerine gidildi, psikolojik operasyonlarla yıpratıldı ve kıpırdayamaz, hatta sesini çıkaramaz duruma getirildi.
 
Toplumda en güvenilir kurumların başında gelen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne olan güveni sarsmak için, siyasi iktidar, yandaş basın ve emperyalist güçler tarafından bilinçli bir şekilde saldırılar planlandı. 2005 yılı sonlarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın brövesinden Atatürk’ün Kocatepe figürünün çıkarılması gündeme getirilmişti. Gelen tepkiler sonucu bu değişiklik yapılamadı ancak niyetler açıkça ortaya çıktı. 
 
2008 yılında Türkçe’ye çevrilen CIA eski Ankara İstasyon Şefi Graham Fuller’in “Yükselen Bölgesel Aktör Yeni Türkiye Cumhuriyeti” adlı kitabında yazılanlara sessiz kalanlar, sözde demokrasi adına ülkemizin uçuruma yuvarlanmasının sorumlularıdır. “Türkler Kemalizm’i terk edip ılımlı İslam’ı benimsemelidir. Ilımlı İslam, Kemalizm’i silmeye yönelik bir karşı devrimdir. Bu devrimin karşısındaki tek güç, Türk Ordusu ile ulusalcı aydınlardır ve tasfiye edilmeleri gerekir” sözleri karşısında, dik duruş sergileyemeyenler, ordumuzun itibarının yok edilmesinin baş sorumlularıdır.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni itibarsızlaştırmak için ortak hazırlıklar planlandı, komplolar hazırlandı ve sahte belgeler üretildi. Askeri Casusluk, Balyoz ve Ergenekon gibi davalardaki sahte kanıtlarla, ordumuz suçlu gösterilmeye çalışıldı. Bu davaların hepsi vatana ihanet davalarıydı ve bilinçli olarak yapıldı. Türk Milleti adına bağımsız mahkeme olarak yargılama yapanlar, verdikleri hukuk dışı kararlarla kendilerine verilen görevleri yerine getirirlerken, bu davaların savcısı olduğunu söyleyenler de Fethullah Gülen cemaatiyle kol kola kararlar almaktaydılar. O günlerden, bugüne Türk Silahlı Kuvvetleri’nde büyük bir moralsizlik ve çöküntü vardır.

31 Mayıs Çarşamba günü Diyarbakır Lice’de 3, Şırnak Şenoba’da helikopterin düşmesi ya da düşürülmesi sonucu 13 şehit verdik. Halk oylamasından sonra terörün biteceğini söyleyenler, 16 Nisan’dan sonra 45 gün içinde 50 şehit vermemiz konusunda ne düşünmektedirler? Şırnak’ta düşen helikopter yüksek gerilim hattına da çarpsa, pilot hatası da olsa, düşürülmüş de olsa hiçbir nedenin arkasına sığınılamaz. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki hiçbir kazanın mazereti olamaz. Disiplinli ve deneyimli pilotları ordudan tasfiye edenler, vatansever komutanlara kumpas kuranlar, ordunun savaş gücünü kırıp, belini bükenler, okullarını kapatanlar ve siyasete alet edenler, tüm bu olayların en önde gelen sorumlularıdır.
 
31 Mayıs 2017 Çarşamba günü saat 21.50’de Cumhuriyet Gazetesi İnternet sitesinde helikopterin kalkıştan 3 dakika sonra saat 19.40 sıralarında yüksek gerilim hattına takılarak düştüğü haberi verilmişti. 1 Haziran 2017 Perşembe günü saat 10.36’da ise Cumhuriyet Gazetesi İnternet sitesinde helikopterin saat 20.55 sıralarında yaklaşık 300 metre yükseklikten yere çakıldığı haberi verilmişti. Açıklanan bu saatlerden hangisinin gerçek olduğu bilinmemektedir.
 
Akıllara çok şey geliyor ama kaza düşük bir olasılık. Anımsarsanız Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis olayı için önce kaza denmişti ama sonra bilirkişi incelemeleri sabotaj olduğunu doğrulamıştı. Geçen hafta Manisa’da yemekten zehirlenen 1049 askerimizi de düşündüğümüzde, nasıl bir projenin içinde olduğumuzun çok iyi anlaşılması gerekir. Şehitlerimize Tanrıdan rahmet, ailelerine direnme gücü dilemekten başka yapacak bir şeyimiz yok, ışıklar içinde uyusunlar. Toplumun şehit haberlerine bile alıştırılması, çürümüşlüğün göstergesidir. Türk Ulusu, tüm olanları televizyon dizisi izler gibi izlemeye devam ediyor, ama şimdilik.
 
Devletin saygınlığının ve güvenirliğinin yok edildiği ortamlarda bu yapılanlar normal sayılabilir, her şey olabilir. Helikopter düştü ya da düşürüldü, asıl sorun bu değil. Asıl sorun Türk Silahlı Kuvvetleri bu ihanet şebekesinden nasıl kurtulacak? Televizyonlarda asker dizilerinin arttığı bir zaman diliminde, askerlerimize yapılanlara bakıp, çaresizliğimize, örgütsüzlüğümüze, vurdumduymazlığımıza bakıp utanalım. Zaten başka da yapacak bir şeyimiz kalmadı, ama şimdilik…

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.