ALMANYA’DAN ABDULLAH GÜL GEÇTİ

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Hem de öyle bir geçti ki, tozu dumana kattı.

”Suç örgütü, suç örgütü’ dersen terör örgütüne, yapacağı budur işte. Kamu düzenini böyle bozar!”

Gençliğimde futbol takımlarımız yabancı bir ülke takımıyla maça çıktığı zaman, sahaya 2 sıfır yenik çıkardık. Maçtan sonra da yenildik ama ezilmedik derdik. UEFA kupası, dünya üçüncülüğü derken son yıllarda bir Anadolu takımı Inter’i bile evinde yenmeye başladı. Gururlanıyoruz, yürüyüşümüz değişiyor. Masada oturuşumuz değişiyor. Sohbetlerimizde sesimizi haklı olarak yükseltebiliyoruz.

Bilhassa biz gurbetçiler için dik duruş çok önemlidir. Alnımızın yere düşmemesi lazım. Bizler Alman halklarının içinde azınlık olarak yaşıyoruz. İş yerinde, sokakta, okulda, kafede otururken sohbet bir şekilde Türklere ve Almanlara geliveriyor. İşte o zaman devletimizin ve hükümetlerimizin izledikleri tutarlı ve ısrarlı politikaları bizlere güç veriyor. Rahat konuşuyoruz, öz güven içinde konuşuyoruz.

Eşekten düşmeyen anlamaz bu psikolojiyi.

Son zamanlarda dış politikada, Türkiye’nin izlediği siyaset gündem oluşturuyor. ”One minute” resti, arkasından Arap Baharı… Ne de hoş geliyor Afrika Zambaklarının kokusu, tâ Almanya’ya kadar…

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Almanya ziyareti çerçevesinde Humboldt Üniveritesi’nde ortaya koyduğu irade de yüreklerimize ayrı bir ferahlık verdi: ”Ya bu konuşmayı yaparım ya da hemen Türkiye’ye dönerim!.” İşte budur, ilkeli duruş işte budur dedik.

Şapkalarımızı havaya attık. Teşekkürler Sayın Cumhurbaşkanım.

Bu iradenin ardından, iki saat gecikmeyle de olsa, Gül, Humboldt Üniversitesi’nde kürsüye geldi. Resti görülmüştü.. Yüreğimize su serpen konuşmasını yaptı:

”Şantajlara boyun eğmeyeceğiz, teröre kim taviz verirse, onun arkası gelir. Kim terörün şantajına, tehdidine boyun eğerse, onun faturasını o öder. Onun için bu tehditlere boyun eğmeyeceğimizi herkesin görmesini isterim, Almanya’nın demokratik ortamından faydalanan ve bunu istismar eden terör örgütüyle ilintili 30-40 kişinin buradaki tehditleri ve bu toplantıyı yaptırmak istememeleri, bu toplantıyı yapma ısrarımız karşısında da bomba ihbarı yapması üzerine güvenlik güçleri konuşmayı bu kadar geciktirdiler. Ama şunu ifade etmek isterim ki, burada böyle 30-40 kişiye pes edecek, onların tehdidine, şantajına boyun eğecek halde değiliz. Asla da onlara taviz vermem!
Hegel, Schopenhauer, Engels, Marks gibi birçok büyük bilim adamı ve siyasetçi bu üniversiteden geçti, bu üniversitede çok sayıda Nobel ödüllü bilim adamı yetişti.

Ben böyle bir üniversitede 40 kişinin tehdidine boyun eğip de konuşmaktan mı vazgeçecektim yani? Dolayısıyla bunun böyle bilinmesini isterim. Böyle seçkin bir üniversitede konuşma yapmaktan büyük mutluluk duyuyorum.

Tarih boyunca dost olduk, beraber olduk. Öyle ki Sultan Abdülaziz 1800’lü yıllarda Almanya’ya gelmiş, o zamanki Alman krallığıyla bir araya gelmiş, ikinci Wilhelm, iki kez, 1889 ve 1898 yıllarında İstanbul’u ziyaret etmiş. I. Dünya Harbi’ne beraber girmişiz, acıları beraber yaşamışız. Daha sonra II. Dünya Harbi’nde burada çekilen sıkıntılardan kaçan birçok Alman, İstanbul Boğazı’na sığınmış ve ‘Boğaz’a sığınanlar’ olarak bilinmişler ve Türk bilim dünyasına çok büyük katkıları olmuş.

Bundan 50 yıl önce de Almanya’nın daveti üzerine buraya gelen Türkler bugün 3 milyona ulaşmış, bunların bir milyonu Alman vatandaşı olmuş. Dolayısıyla tarihten gelen güçlü işbirliği bugün de devam ediyor.”

Bekir Bozdağ Türkevi’nde…

Bir gün sonra Türkevi’nde Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ’ın Berlin’de hizmet veren sivil toplum örgütleriyle yaptığı toplantıdaydık. Dernekler bu toplantıya gereken ilgiyi göstermemişlerdi. Yıllardan beri sorulan sorular soruldu yine Bozdağ’a. Bozdağ da dinledi. Ben bu tip toplantılara fazla katılmam. Çünkü soru soranlar değişmez. Kimin ne soracağını aşağı yukarı tahmin etmek mümkündür. Bu tür toplantılarda konuşan insanlar da soruların cevapları da belli olduğu için katılmam bu toplantılara.

Sorulan sorular:

Holdingzedelerin hali ne olacak, mavi kart bilmecesi ne zaman çözülecek, borçlanarak emekli olanların durumunda bir iyileştirme olacak mı, seçme seçilme hakkımız konusunda müjde verebilecek misiniz, DİTİB’e bağlı olan camilerde yapılan seçimler niçin demokratik kurallara uygun olarak yapılmıyor, aile birleşimi konusunda ne gibi çalışmalar yapılıyor, çifte vatandaşlık konusunda bir ilerleme var mı, vize uygulamasından ne zaman vazgeçilecek?

Cevaplar:

”Holdingler şirkettir, devletin koruması altıda değildir. Devlet şirketleri kurtarmaz… Mavi kart meselesini çözeceğiz, normal bir vatandaş hangi haklara sahipse, mavi kart sahibi olan kişi de aynı haklara sahip olacaktır, çifte vatandaşlığı biz tek taraflı olarak bu şekilde tanımış olacağız… Önümüzdeki seçimlerde sandık önünüze gelecektir bundan şüpheniz olmasın… Camiye üye kaydettiğiniz kişinin seçme ve seçilme hakkına mani olamazsınız… Almanca bilmiyor diye evlenecek insanların evliliğine mani olmak insan haklarına aykırıdır…”

Bozdağ bundan sonraki toplantıların bir gündemi olacağını söyledi. Bu güzel bir karar. Ben bu konuyu zaman zaman teklif olarak aynı mekânda değişik misafirlere sunmuştum. İnşallah alınan bu karar uygulanır. Bu durumda aynı soruları belli şahıslardan defalarca dinleme zorunluluğundan kurtulmuş olacağız.

Bekleyip göreceğiz Bekir Bozdağ’ın farkını. En azından Mavi kartla ilgili bir çözüm bizleri rahatlatacaktır.

İslâm dini evrenseldir

Berlin’den sonra Osnabrück’e geçen cumhurbaşkanı Gül Osnabrück Üniversitesi İslâm Araştırmaları Enstitüsü’nde konuşmasına devam etti. Bu kez konuşmasının merkezine İslâm dinini ve Almanya Cumhurbaşkanı Sayın Wullf’u koydu:

Almanya’da yaklaşık 4 milyon Müslüman var. ”Sayın Cumhurbaşkanı, siz Almanya’daki bir gerçeği Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinin yirminci yıl dönümünde yaptığınız konuşmada ifade ettiniz, ‘Müslümanlık da Almanya’nın dini’ dediniz. Burada 4 milyona yakın Müslüman yaşıyor, bunların önemli bir kısmı Alman vatandaşı yani sizin vatandaşlarınız, sizler için oy veriyorlar. Bu ülkeye sadakatleri var. Dolayısıyla siz gerçeği ifade etmiştiniz

Bu, hangi dinle ve nerede olursa olsun geçerli olan evrensel bir anlayıştır. Bu çerçevede Almanya’daki Müslümanların da kendi dinlerini, inançlarını çocuklarına öğretebilmeleri için ve kendilerinin de öğrenebilmeleri için onlara imkân sunulması, bu yönde sorumlulukların üstlenilmesinin önemli olduğu kanaatindeyim. Eğer kendilerine önderlik edecek kurumlar söz konusu olmazsa o zaman yanlış kaynaklardan yanlış şeyleri öğrenebilirler ve farklı mecralara kayabilirler. O bakımdan İslam dininin aslını, özünü kendi berraklığı içerisinde hem bilimsel hem de pedagojik şekilde öğretecek bir çalışmanın başlatılması, bu imkânın oluşturulması herhalde kaçınılmazdı.

Bütün Müslümanların İslam dinini de Almanca olarak bilmeleri ve anlatabilmelerinin önemli olduğuna inanıyorum. Çünkü biz şuna inanıyoruz ki İslâm dini evrenseldir. Yani herhangi bir ırka, coğrafyaya gelmemiştir ve herhangi bir dil değildir. İnsanlar bir dine inandığında, bu Müslümanlıksa Müslümanlığa inandığında bunun gereğini yapmalarını ama aynı şekilde hangi toplulukta iseler o topluluğun dilini en güzel şekilde konuşarak hayata en aktif şekilde katılmalarını sağlamaktır. Bu ancak insanları mutlu eder, müreffeh eder, ülkeleri de barış içerisinde tutar”

Evet, Almanya’dan Abdullah Gül geçti, hem de tozu dumana katarak…

Rüştü Kam

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.