ALMANYA’DA TÜRKÇE’NİN KONUMU

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Son yıllarda Almanya’da gerek okullarda olsun, gerekse başka kurum ve kuruluşlarda olsun göçmenlerin getirmiş oldukları değerlere karşı (dil, din, kültür) giderek artan olumsuz tepkilerin oluşmasını kaygıyla izlemekteyiz.
Çünkü bu davranış genelde Almanya’nın gelişimine 50 senedir emek sağlamış göçmenlere ve özelde Türklere verilen olumsuz bir sinyaldir. Verilen bu sinyallerin başında kuşkusuz Türkçeye karşı olumsuz tutumdur. Oysa Türkçe küçük bir azınlığın konuştuğu dil değil, Almanya’da konuşulan anadiller sıralamasında ikinci sıradadır. Dünyada en çok konuşulan ilk 15 dil arasına girmektedir ve en çok sevilen yabancı diller sıralamasında Çinceden önce 7. sıradadır (http://de.eu-student.eu/die-20-beliebtesten-fremdsprachen/). Bunun da ötesinde Avrupa’da Türkçe (9%) konuşan insan sayısı, Rusçadan (22%) ve Almancadan (12%) sonra 3.sıradadır, İngilizceden de (8%) önce gelmektedir (http://de.bab.la/nachrichten/die-sprachen-der-welt.html).

Böylece Türkçe, kültürlerarası evrensel önem taşımaktadır. Türkçede verilecek olan kültür hizmetleri sadece burada yaşayan insanların dillerinin ve kültürlerinin kabulü için değil, aynı zamanda içinde bulunduğumuz, birlikte yaşadığımız ve kendimizi iyi hissedebileceğimiz toplum için de bir zenginliktir. Zira toplumların çok dilliliğe karşı gşstermiş oldukları hoşgörü kültürel, siyasi ve toplumsal çeşitliliğe ve zenginliğe katkı sağlayarak değişik insanların birlikte yaşamalarını kolaylaştırmaktadır.

Anadili Derslerinin Önemi
Son yıllarda eğitimde ‚kişisel destek’ kavramı sıkça kullanılmakta ve bu bağlamda çocukların kişisel kabiliyetlerine göre desteklenmeleri özellikle vurgulanmakta. Oysa kişisel destek demek çocukları getirmiş oldukları değerlerle beraber bulunduğu yerden almak ve desteklemektir. Göçmenlerin yakın çevresinde konuşulan ve kaçınılmaz olarak sosyalleşmesine hakim olan dil anadilidir. Bilimsel veriler kesin olarak anadilin ikinci ve üçüncü dillerin öğrenilmesindeki olumlu katkısını göstermektedir.
Çocukların anadillerini desteklememek genel dilsel gelişimi köreltmekte ve ciddi sorunları da beraberinde getirmektedir. Çocukların genel zihinsel ve dil gelişimi birbirine bağlı olduğu için bu durumda hem dil, hem de zihinsel gelişme olumsuz etkilenmektedir. Bu nedenle anadili çocukların dil gelişim sürecine denk gelen 9-12 yaş arasında kesin olarak desteklenmelidir.

NRW eyaletinde 2010 yılında yürürlüğe girecek olan anadili dersleri ile ilgili yönetmelik
“Türkçe Gönüllüleri” adı altında NRW bazında mart 2008’den bu yana yürütülen geniş kapsamlı kampanya çerçevesinde 40 bine yakın imza ve mart 2008 de demokratik hakların bilinciyle NRW eyalet parlamentosu önünde yapılan yürüyüş, miting ve bakanlıkla özel görüşmeler yapılmıştır. İlk başlarda ilkokullardan zamanla kaldırılması düşünülen ve onun yerine orta okullarda Türkçenin seçmeli ikinci veya üçüncü yabancı dil dersi olarak verilmesine karşı az da olsa olumlu sonuçlar alınmıştır.
Bunlardan bir kaçını sayacak olursak:
1. Anadili dersleri ilkokullarda artık zamanla tamamen kaldırılmaktan kurtulmuş ve haftada beş saate kadar verilebilmektedir.
2. Anadili dersine kayıt yaptıranların katılımı zorunludur. Anadili dersi açılabilmesi için ilkokullarda en az 15, ilkokuldan sonraki süreçte 18 öğrenci yeterli görülmektedir.
3. Türkçe dersi ileriki okullarda ikinci veya üçüncü seçmeli yabancı dil dersleri arasında yer alabilmekte.
4. Anadili dersleri Türk hükümetinin değil, Alman hükümetinin yetki ve sorumluluk alanı içinde ve maliyeti de Alman hükümeti tarafindan karşılanmakta.
5. Türkçe öğretmeni ihtiyacı, Duisburg- Essen Üniversitesi’ndeki Prof. Dr. Emel Huber’in özel çabalarıyla ve kendi başkanlığındaki Türkçe Öğretmenliği Bölümünden 2009/10 öğretim yılı itibarıyla ilk kez ilkokullar için Türkçe öğretmeni yetiştirilecek. Ancak burada yetişen öğretmenlerin ihtiyaca cevap vermemesi halinde, Türkiye Hükümeti ile işbirliği yapılarak Almanca bilmeleri koşuluyla Türkiye’den öğretmen gelebilmekte.

Fakat bundan sonra da Türkçe’nin yaşatılmasında bilhassa velilerin desteğine ihtiyacımız var. Nasıl mı? Çocuklarımızı mutlaka Türkçe derslerine kayıt yaptıralım. Okulumuzda Türkçe dersi yoksa veliler birleşerek (en az 15 veli) okul idaresinden Türkçe dersi talep edelim. Bu taleplerimizi yazılı bir şekilde okul idaresine, bir nüshasını ilgili şehrin eğitim müdürlüğüne (Schulamt) ve bir nüshasını da eyalet eğitim bakanlığına yollayalım (Ministerium für Schule und Weiterbildung NRW, Völkingerstr 40221 Düsseldorf, Zu Hd. Frau Ohlms, Tel.: 0211-5867-3561). Çevresinde talep olup da öğretmen açıklığı nedeniyle Türkçe derslerinin verilemediği okulları bizlere de bildirebilirsiniz ve biz de sizlerin şikayetlerini gerek NRW Veli Dernekleri Federasyonu ve gerekse Elternverband Ruhr e.V (Unterdorfstr 19, 45143 Essen, email: [email protected]) olarak koordine edebiliriz.

Türkçe yayınlarının kısıtlanması
Son yıllarda Berlin, Hessen ve son olarak da NRW de Türkçe yayın yapan radyo kanallarına yönelik art arda kapanma kararları alınması bizleri derinden yaralamıştır. Bu uygulamayı, sadece sevilen bir program olması nedeniye değil, özelde NRW eyaletinin ve genelde Almanya’nın uyum politikasına da ters düştüğü için, olumsuz görmekteyiz. Adı geçen programın genel bütçeye katkısının çok düşük olması, ekonomik nedenlerin neden olarak öne sürülmesinin geçerliliğini ortadan kaldırmaktadır. Zira bu kısıtlamanın vermiş olduğu toplumsal sinyal ve bundan kaynaklanan sonuçlar, öne sürlen tasarrufa kıyasla çok daha vahim olacaktır.

Okullarda Türkçe yasağı
Son yıllarda giderek artan bir yoğunlukta okulların getirmiş oldukları Türkçe konuşma yasakları Almanya’da yaşayan Türk toplumunun kanayan bir başka yarasıdır. Yasağın hiç bir yasal dayanağı olmadığı için okullar genelde okul yönetmeliğine atıfta bulunarak böyle bir uygulamaya gitmekteler. İlk etapta belirsiz olan fakat öğrencilerin, türk kökenli öğretmenlerin ve velilerin kişisel haklarını ve gelişmelerini engelleyen bir uygulama. Ders dışında böyle yasaklı bir uygulama genel eğitim amacının da dışına çıkarak Alman temel anayasasının (Grundgesetz) madde 2, bent 1 ve 2000/43 sayılı Avrupa ırkçılığı önleme genelgesinin madde 2, bent 2b ye göre yasakdır. Bunun dışında böyle bir uygulama kanuni bir düzenlemeyi gerektirir ki, bunun da anayasa ile uyumluluğu son derece şüphelidir.

Göçmenleri dilleri, kültürleri ve dinleriyle kabul etmek ve gerekirse desteklemek olumlu ve karşılıklı güvene dayanan bir ortam hazırlar. Karşılıklı güvenin arttığı ortamlarda ise insanlar arasındaki iletişim de gelişir. Bu da hem Almanca öğrenimini, hem de uyum çabalarını güçlendirir. Yasaklarla, kısıtlamalarla ve zorla hiç bir insanı gönüllü olarak topluma kazandırmak mümkün değildir. Bu nedenle hep birlikte daha az yasak, kısıtlama, hoşgörüsüzlük ve daha çok saygı, hoşgörü ve anlayış içerisinde sağlıklı bir toplum gelişimine katkı sağlayalım.

Bu bağlamda 18 aralık 2009 günü NRW Veli Dernekleri Federasyonu ve Ruhr Veliler Birliği öncülüğünde ve değişik sivil toplum örgütlerinin de katılımıyla yukarıdaki konular ele alınmıştı. Buradan, toplantıya katılan sivil toplum örgütlerine (NRW Veli dernekleri Federasyonu FÖTEN, Ruhr Veliler Birliği EVR, NRW Halk Dernekleri Federasyonu HDF, Almanya Veli Dernekleri Federasyonu FÖTED, Essen Öğretmenler Derneği LVR, Ruhr Türk Eğitimciler Birliği RUTEB, Türkiye Araştırmalar Merkezi TAM, Essen Eğitim Ataşeliği, Herne Atatürkçü Düşünce Derneği ADD, Oberhausen Veli Derneği, Bottrop Veli Derneği) göstermiş oldukları toplumsal duyarlıklarından ötürü candan teşekkür ediyorum. Gönül isterdiki konuyla ilgilenen diğer dernek ve kurumlar da birer mesaj yollamış ve böylece Almanya’da „kanayan Türkçe” yaramıza az da olsa merhem sürmüş olsalardı.

Dr. Ali Sak

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.