ALMANYA’DA TÜRK KAHVELERİ

ABONE OL
11:55 - 23/10/2020 11:55
3

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Almanya’da Türk kahveleri olmasaydı n’apardık? Derdi olan, bir hemşerisiyle, arkadaşıyla görüşmek isteyen kahveye gelir. Kâğıt, okey ya da tavla oynayarak günlük sorunlardan bir an için uzaklaşmaya çalışır. Ne demişler: “Gönül ne çay ister ne çayhane, gönül sohbet etmek çay bahane.” Kahvelerde bayramlaşır, maçları seyreder, haberleri, türküleri dinler, kendimizi Türkiye’de gibi hissederiz.

Evvelden Almanya’da Türk kahvesi bulmak neredeyse olanaksızdı. Bahnhoflar tüm yabancıların olduğu gibi Türklerin de buluşma yeriydi. Çok şükür o günleri geride bıraktık. Şimdi buluşmalarımızı Türk kahvelerinin yanı sıra, Alman ve İtalyan kahvelerinde, Karstadt restoranlarında, bazen kentin en lüks mekânlarında gerçekleştiriyoruz. Ne de olsa yol yordam öğrendik.

Göçün ilk yıllarında Alman birahaneleri Türklerle dolup taşarmış. Erkekler eşlerini henüz Türkiye’den getirmedikleri için hafta sonları birahanelere takılır, Alman kadın ve kızlarıyla bira kadehleri tokuşturur, şnapslar içerlermiş. Karnaval kutlamalarına Türkler daha bir yoğun katılır, herkesin kolunda bir Alman bayan olurmuş. Rakıdan sonra Asbach Türklerin en sevdiği içkiymiş. Zamanla herkes ev tutup eşini, çoluk çocuğunu getirmeye ve yavaş yavaş Alman birahanelerinden uzaklaşmaya başlamış. Kimi harama uçkur çözmeye ve içkiye tövbe edip cami kurmaya yönelmiş, ya da kendini ibadete vermiş, kimi de artan yabancı düşmanlığından, birahanelerdeki müşterilerin alaylı bakışlarından ve kendilerine yan yan bakılıp Türk fıkraları anlatılmasından bıktıkları için yeni açılan Türk kahvelerini mekân tutmuşlar.
***
Futbol maçları olduğu zaman Türk kahveleri dolar taşar. Hele milli maçlarda Türk kahvelerini bir görmelisiniz. O coşkuyu yaşamak gerekir; herkes tek vücut olmuş; Türkiye’nin ve Türk takımının kazanmasını istiyor. Diğer toplumsal ve ulusal konularda da böyle aynı duyguyu yaşayabilsek ne güzel olur.
Gittiğim kahvelerin duvarlarında dört büyük takımın flamaları asılı. Kahveci kendi takımına torpil yapmadan edemiyor. Yapsın, ona bir diyeceğimiz yok. Ama her kahvemizde başköşede çerçeveli bir Atatürk resmi ve bir Türk bayrağı bulunmalıdır. Dostluğu simgelemek üzere Türk bayrağının yanına bir Alman bayrağı da asılabilir. Ayrıca Türkiye haritası ve yurdumuzun tarihi ve turistik yerleri ile ilgili afişler de duvarları süslemelidir.
Bazı kahveciler Türkiye’de tuttukları bir siyasi partinin sembollerini kahvelerine asıyorlar ve çok ayıp ediyorlar. Bu her şeyden önce, kahveye gelen farklı görüşlerden insanlarımıza bir saygısızlıktır. Kahvelerimiz yurt dışında birlik ve bütünlüğümüzü yaşatan mekânlar haline gelmelidir.
***
Alman ve İtalyan kahvelerinden sonra bazı Türk kahvelerine giriniz. İnsanın “Biz buna mı layığız?” diyesi geliyor. (Elbette değişik kentlerde çok temiz kahvelerimiz, müşterilerine en iyi hizmeti sunan kahveci arkadaşlarımız var. Onlara teşekkür borçluyuz.) Öteki kahveci arkadaşlardan, kahvelerine bir müşteri gibi girmelerini ve kendilerine şu soruları sormalarını rica ediyorum:
“Kahvem temiz mi? Masa ve sandalyeler kırık dökük mü? Günlük kaç gazete alıyorum? Müşterilerin gazete ihtiyacına yanıt veriyor muyum? Kitaplık ve okuma köşesi var mı? Masa örtüleri ve perdeler yıkanıyor mu? Havalandırma ve ısınma yeterli mi? Tuvaletler temiz mi? İçinde sabun ve havlu var mı? Camlar ve yerler siliniyor mu? Mutfak temiz mi? Adı üstünde kahve ama Türk kahvesi yapacak cezvem, Alman kahvesi pişirecek makinem var mı? Müşterilerime iyi davranıyor, onlara iyi hizmet veriyor muyum? Temizlik kurallarına dikkat ediyor, aldığım parayı hak ediyor muyum? “
Bu sözlerim üzerine elbette kahvecilerin de diyecekleri çok: “Biz temizliyoruz ama müşteri izmariti yere atıyor, tuvaletleri temiz kullanmıyor. Gazeteler yırtılıyor. Bazı müşteriler içtiği çayın, kahvenin parasını ödemiyor. Alacaklarımızı bir türlü alamıyoruz. Küfürlü konuşuluyor. Gençler büyüklere saygı göstermiyor. Milletin birbirine saygısı yok… Ben n’apayım?..” Evet, kahveciye bir söyle, bin ah işit. Her şeyi kahveciden beklemek olmaz, müşterilerin de kahveciye yardımcı olması gerekiyor. Artık kahvelerimize bir çeki düzen vermek zamanı gelmiştir.
***
Yurttaşlarımızın önemli bir kısmı işten eve, evden kahveye bir yaşam sürdürüyor. Geçmişte Recklinghausen Türk Veli Girişimi olarak “Yabancı düşmanlığı ve yargı” konulu bir seminer düzenlemiş ve Recklinghausen mahkemesinde görevli bir hakimi konuşmacı olarak çağırmıştık. Hazır elimize fırsat geçmiş, dertlerimizi dile getireceğiz, aşırı sağın üzerine gidilmesini isteyeceğiz. Toplantıya katılımı arttırmak amacıyla iki kahveyi ziyaret ettim. Yurttaşlarımıza toplantının önemini anlattım. Herkesin mutlaka gelmesini rica ettim. “Tamam, Hocam, şu oyun bitsin hemen geliyoruz” dediler. Toplantı salonuna gittik. Öteki arkadaşlar geldi ama bizim kırk- elli kişinin oturduğu iki kahveden sadece iki kişi gelmez mi. Ayıp arkadaşlar ayıp!.. Bu kadar duyarsızlık olmaz… Başka zaman mangalda kül bırakmazsınız… Ama işe geldi mi yoksunuz… Kahvede otururken yabancı düşmanlığı üzerine dertleşmek yetmiyor. İnsanın elbette oyuna da ihtiyacı var ama hep elli bir, ya da okey oynamakla vatan kurtulmuyor. Oyun zamanı oyun, iş zamanı iş… Yabancı düşmanlığına karşı yürüyüş var, sen kahvede oturuyorsun, okulda veli toplantısı yapılıyor, oyundasın. Türkçe öğretmeni seni bayram kutlamasına çağırıyor, ya da anadilimiz konusunda desteğe ihtiyacı olduğunu belirtiyor; yine yoksun… Ondan sonra yabancı düşmanlığından, çocuğunun başarısızlığından şikâyetçi olmaya hakkın yok. Kahveci arkadaşlar da bu gibi önemli konularda müşterileri uyarsalar çok iyi olur. Almanya’nın her köşesinde bulunan binlerce Türk kahvesi ve onun müşterileri, yeri geldiğinde bir dernek gibi Türk toplumunun sorunlarına sahip çıkabilmeli, aydın yurttaşlarımız da onlara yardımcı olmayı kendilerine bir görev saymalıdırlar.
***
Yurttaşlarımız, kahvelere takıldıkları kadar bir o kadar da şehir kitaplıklarına uğrayıp kitap okumaya başlasalar, sinemaya, tiyatrolara gitseler, okuma akşamlarına, panellere, toplantılara katılsalar, toplumsal alanda etkinlik gösteren ve toplumumuzun sorunlarına sahip çıkan derneklere güç verseler, Alman siyasi partilerinde aktif görev alıp sorunlarımızı ve istemlerimizi dile getirseler inanın daha kültürlü, bilinçli ve haklarını arayan, saygın bir Türk toplumu haline geleceğiz. Ne dersiniz?..

Bahattin Gemici

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.