ALMANYA YAVRU VATAN MI, ACI VATAN MI?

ABONE OL
11:49 - 23/10/2020 11:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ALMANYA YAVRU VATAN MI, ACI VATAN MI?

Doğduğun yere değil, doyduğun yere bak! denir.
Bu özdeyiş genelde insanların daha iyi şartlarda insanca yaşayabilmek için doğduğu köyü, kasaba veya şehri terk edip, başka bir şehre, diğer bir deyişle; bizler gibi gurbete gidenler için söylenmiştir. Doğru ya da yanlış…

Her ne kadar bu özdeyiş: ”Çıkarın neredeyse orası vatanındır.” görüşünü savunuyor olsa da, insan doğduğu yerde edindiği yaşam tarzını, anavatanında aldığı eğitimi, arkadaşlarını, akrabalarını yaşayıp özümsediği gelenek ve görenekleri ikinci bir ülkede, yani gurbette ne kadar iyi yaşarsa-yaşasın yine bunlara özlem duyuyor. Zira elli yıldan fazla bir süredir yaşadığımız Almanya’da Almanlarla paylaştığımız o kadar çok az şey var ki; bizim yaşam tarzımız, örf ve adetlerimiz ilkel, dini inancımız ise, radikal ve yabancı geliyor hala onlara. Kimilerinin 2.vatan olarak kabul ettikleri Almanya’da maalesef Almanların çoğu, gazeteci olsanız da iş adamı, dönerci veya fabrika işçisi olsanız da hiç fark etmez! …
Günther Wallraff’ın dediği gibi: bizi hala “En Alttakiler “olarak görülüyorlar.

Bu hiçte iç açıcı olmayan horlayıcı düşük sosyal yaşam tarzı 55 yılı aşkın bir süreden beri Almanya’da yaşayan gurbetçileri bu ülkeden soğutan ve uyumu zorlaştıran sebeplerin başında geliyor. Bu durum insanın anavatanına olan bağlılığını daha da pekiştiriyor. Dolaysıyla her tatil döneminde köklerinin bulunduğu, doğdukları yer olan Anadolu’ya gitmek, hasretlik gidermek, bir ay da olsa yolda, evde gittiği her yerde 1nci sınıf insan gibi yaşama isteği bizleri her yıl yollara düşüren sebeplerden biri.

Bülbülü altın kafese koymuşlar, ille de vatanım demiş. Bülbülü özellikle köylü kökenli insanlar iyi tanırlar. O minicik kuşu, insanlar gül dalından alıp, kafese koyar. Hoş ve güzel ötsün diye…
Kafese konulan bülbül, gül ağacına konan ve doğada kanat çırparak özgürce yaşayan bülbül gibi hiçbir zaman şen-şakrak ötemez! İnsan da böyledir. Her ne kadar gurbette karnı doysa da içinde yine de bir eziklik ve eksiklik hisseder. Vatan hasreti çeker.

Nasıl ki, bülbülün gerçek mekânı gül bahçesiyse, yetişkin bir insanın madden olmasa da manen mutlu olabileceği mekân da ilk başta doğup-büyüdüğü, aynı dili konuştuğu, aynı kültürel değerleri paylaştığı ve atalarının yaşadığı topraklardır. Siz bu topraklara ‘‘ana Vatan’da’’ diyebilirsiniz.
‘’Ana gibi yar, vatan gibi diyar olmaz’’ demiş atalarımız.

İnsanoğlu yalınız karnını doyurmak için yaşamaz! Her bireyin bir de sosyal yaşamı, hissi bir hayatı ve manevi değerleri vardır.
Cüzdanın ve miden dolmuş, kalbin ve yüreğin küçülmüşse, paran olmuş neye yarar! Kişi, gurbette maddi açıdan ne denli iyi bir yaşam sürerse-sürsün, yine de yurdunu arar, onun özlemini çeker. İç huzurun olmadığı yerde hiçbir şeyin anlamı kalmıyor.
Vatan insanın kendisini ait olarak hissettiği yerdir.
Çevrenizde bana 1. ve 2. nesilden ‚’’Almanya benim ‘’vatanım’’ diyebilen kaç insan gösterebilirsiniz? İçinde yaşadığımız bu ülke bizim için olsa-olsa ‚ “yavru vatan “olabilir ama’’anavatan’’ olamaz!
Vatan olarak gördüğümüz Almanya’da Türk komşusunun kapısını çalan kaç Alman bulabilirsiniz? Almanların çoğu bugün bile bizleri ve burada doğup, büyüyen çocuklarımızı dahi hala “En Alttakiler “olarak görülüyorlar.
Neşe Karaböcek’in dediği gibi acı vatan Almanya’yı bir çoklarımız çoktan terk ederdi; eğer bizleri anavatana gitmekten alıkoyan şeylerin başında ülkemizin kötü yönetilmesi, eğitim, trafik, sağlık ve terör gibi hayati önem taşıyan sorunları olmasaydı.
Bu nedenlerden dolayıdır ki, bizler hala buradayız.
Göçmen kökenli bir öğretmenin dediği gibi:
Bugün yarın gideriz dedik
Böylece elli yılı yedik
Oğlanı damat, kızı gelin eyledik
Biz kaldık acı vatan Almanya’da…

Her tatil döneminde doğduğunuz köye, kasaba veya şehre gittiğinizde içinizden bir ses:’’Kal burada’’ der. Ne var ki, Almanya’da, altın demeyim de yaldızlı kafeste kök salmışsınızdır, gençliğinizi, el emeği göz nurunuzu burada harcamışsınızdır, Yüreğiniz size: “Kal” derken, mantığınız ve keseniz:’’Git’’ der. İki arada bir derede kalırsınız.

Böylece doyduğunuz yerden, doğduğunuz yere gitmeyi hep ertelersiniz. Bu düşünce belleğinizden hiç çıkmaz, bir köşesinde hep saklı kalır. İllaki döneceksinizdir…
Çünkü’’En Alttakiler’’ olarak doyduğunuz bu ülkede seçim malzemesi yapılırsınız. ”Bize uymuyorsunuz” diye eleştirilirsiniz. Ev ararsınız buluncaya kadar anlınızın damarı çatlar, ya da emlakçının kesesini şişirmek zorunda kalırsınız. Ev bulursunuz komşunuz sizi rahat bırakmaz. İş yerinde dil bilmediğiniz, domuz eti yemeyip, baharatlı yemekler yediğiniz için dışlanırsınız. Tüm bunları sineye çekersiniz. Her ne kadar karnınız doysa da içiniz tedirgindir.
Bakın Hollanda da yaşayan gurbetçi Turan Şakalar bunu dizelerinde ne güzel dile getirmiş:
Uzaktalar ana baba 
Yaban oldu dost akraba 
Ne yapsam n’etsem acâba 
Sıktı gurbet sıktı gurbet 
Duman duman çöktü gurbet… 

Tatil dönemi geldiğinde bir kaçıştır başlar.
Bulutların üzerinden uçup, ya da kara yoluyla sağ-salim memlekete vardığınızda sıcak bir hava okşar teninizi. Ayaklarınızı daha sağlam basarsınız yere. Yıllarca kısıtlı olarak konuştuğunuz güzel Türkçe’yi doyasıya konuşmanın ve konuşulanları tam anlamanın hazına erersiniz. Hafızanızın bir köşesinde pinekleyen, gurbette nadiren kullandığınız nice kelimeler belleğinizde adeta dans etmeye başlarlar. Dost ve akrabalarla canı gönülden kucaklaşır, yanaklarından öpersiniz. Çevrenizde, sokakta ve alış-verişte:’’Herr’’,’’Frau’’ diye değil;’’hemşerim,’’’’amca,’’’’dayı’’ diye hitap edilirsiniz. Yüreğiniz büyür.

Hollanda domatesi, salatalığı, Fransız şeftalisi yerine Bursa’nın yarma şeftalisini, İzmir’in Çavuşoğlu üzümünü, Aydın’ın yemişini, Malatya’nın kaysısını ve de Amasya’nın o mis kokulu elmasını yiyerek, damak tadına varırsınız.
Tüm bunlar bülbülün altın kafesten çıkıp, gül dalına konması gibi bir şeydir.
Nasıl ki, bülbül, asıl vatanı olan yeşil tabiatı, dalına konacağı gülü ve kanat çırpacağı mavi gökleri özleyip, altın kafesten kurtulmaya çalışırsa, insan da doğup-büyüdüğü, kırlarında, bayırlarında koşup oynadığı köyünü, sokaklarında futbol oynadığı, ip atladığı ve kitaplar koltuğunda, kolalı yaka boynunda okula gittiği kasabayı ve şehri özler vesselam…

Türkiye özlediğimiz ”Anavatan.”
Almanya ise yaşadığımız ”acıvatan mı?” Kararı siz verin!…

Rıza Almalı

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.