ALMANYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ VE ERDOĞAN´IN NAZİ BENZETMESİ

ABONE OL
11:49 - 23/10/2020 11:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ALMANYA-TÜRKİYE İLİŞKİLERİ VE ERDOĞAN´IN NAZİ BENZETMESİ

Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın bazı açıklamaları karşısında hayretler içinde kalmamak olası değil.

Kuşkusuz Cumhurbaşkanı, Dünya’daki tüm diğer politikacılar gibi, değişik konularda yeterince bilgi sahibi olmayabilir, değildir de. Bu nedenle de üst düzey sorumluluk taşıyan politikacıların, değişik  alanlarda uzmanlığı olan danışmanları vardır. Özellikle de konu dış politikaya ilişkinse, çok daha büyük duyarlılık ve özen gösteriler. Ülkesine zarar vermemek amacıyla, sorumluluk duyan her siyasetçinin kanımca böyle davranması gerekir.

Almanya ile sonderece gergin bir sütüşme ortamına girilmiştir. Genelde Almanya siyasileri, Türkiye’deki siyasi tartışmaların Almanya’ya taşınmasından öteden beri rahatsızlar. Kuşkusuz bakanların Almanya’daki toplantılara katılmalarının engellenmesi, tabii ki eleştirilebilir, kabulde edilemez.
22 Ocak 2008 de TBMM’inde kabul edilen yasaya göre, “Yurt dışında ve yurt dışı temsilciliklerinde seçim propagandası yapılamaz” denilmektedir. Yüksek Seçim Kurulu’nun 15.2.2017 tarihli referandumla ilgili kararında da: “Yurt dışında ve gümrük kapılarında her türlü propagandanın yasak olduğu” belirtilmektedir. (Melih Aşık, 7.3.2017)

Görüleceği gibi, mevcut yasaya uyulsa, zaten yurt dışında seçim veya referanduma ilişkin propaganda yapılamayacaktır. Böylece Almanya, Hollanda ve Avusturya ile karşı karşıya gelinen sürtüşmeye de gerek olmayacaktı. Ne var ki yasalara uymamak, Türkiye’de gelenek haline geldi. Yargıda bu kona ne yazık ki seyirci kalmaktadır. 

NAZİZİM DÜNYANIN GELMIŞ GEÇMİŞ EN KANLI REJİMİDİR
Irkçı, faşist ideolojiye dayanan Hitler Nazizm’i, 6 milyon Yahudi inançlı insanı, akıl almaz yöntemlerle, toplama kamplarında imha etmiştir. Yahudiler, Almanya’ya karşı hiç bir terör olayında bulunmayan, ülkenin en eğitimli, toplumum her kesiminde başarılı bireyleriydi. Hitler özellikle bu nedenle Yahudileri düşman ilan ederek, 1929 da başlayan büyük ekonomik ve toplumsal kriz nedeniyle işsizleşen ve yoksullaşan insanları, parti saflarına çekmeyi ve oylarını almayı başarmıştı.
Almanya’da 19 Ağustos 1934 tarihinde yapılan REFERANDUM’un konusu: Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı makamlarının birleştirilmesi idi. Meydanlar “Tek Halk, tek İmparatorluk, tek Lider” (ein Volk, ein Reich, ein Führer) sloganlarıyla inletildi. Radyolarda, sokak ilanlarında “Daha güçlü bir Almanya için var mısın?” reklamları yapıldı. Nazi Partisi, oylamanın geniş bir “evet” oyu ile sonuçlanması için referandumda yaygın bir baskı, sindirme ve seçim hilesine başvurdu”…(Mehmet Zekâi Atamer, 31 Ocak 2016). 

Hitler kazandığı referandum sonrası yasa dışı yöntemlerle, partili militanlarının uyguladığı baskılar ve terör sonucu, kuvvetler ayrılığını yok ederek, muhalefet partilerini, yasaklayarak ve  meclisin yetkilerini de kendi elin geçirerek, her alanda engelsiz faşist ve kanlı bir dikta yönetimi kurdu.
Nisan 1939 da, “Alman azınlığa eşit davranılmıyor” yalanıyla Polonya’ya karşı savaş açıldı. Faşist Hitler’in neden olduğu İkinci Dünya savaşında tahminlere göre 80 milyona yakın insan yaşamını yitirdi. Kaybedilen savaş sonrası, Almanya doğu sınırında Polonya’ya, batıda da Fransa’ya kendi topraklarının bir kısmını terk etmek zorunda kaldı. 

Hitler örneği, tüm siyasi gücü kontrolsüz olarak elinde bulunduran tek adam yönetiminin, ülkeyi hangi felaketlere sürükleyebileceğinin en acı ve en belirgin ders veren kanıtıdır.

ERDOĞAN’IN NAZİ BENZETMESİ TÜRKİYE-ALMANYA İLİŞKİLERİNİ ZEDELEDİ
Türkiye’de Referanduma “Hayır” diyenlere zaman zaman baskı yapıldığı ve toplantı salonlarının verilmediği, yaşanan bir gerçektir. Buna karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Ey Almanya, sizin demokrasiyle uzaktan yakından ilginiz yok. (…) Alınan bu karar  Nazi uygulamalarından farksızdır” söylemi,   Almanya’da çok büyük tepkiye neden oldu. Nazi Almanya’sının nasıl bir kanlı terör rejimi olduğuna ve nelere yol açtığına kısaca vurgu yaptım. Şansölye Merkel bir devlet politikacısına yakışan sorumlulukla: “Bü türden bir açıklamayı ciddiye alarak değerlendirmek ve yorumlamak mümkün değildir” diyor. Almanya ve Türkiye’nin burada yaşayan Türkler ve ekonomik ilişkiler gibi bir çok bakımdan birbirine bağlı olduğunu belirten Merkel, ancak “Düşünce ve fikir özgürlüğü” konusu gibi bazı alanlarda derin fikir ayrılıklarının olduğuna ve Deniz Yücel’in serbest bırakılması gerektiğine vurgu yapıyor. 

Sayın Erdoğan’ın Almanya demokrasisi hakkında söylediklerine gelince; burada gerçek anlamda basın ve fikir özgürlüğü vardır. Hapiste tek bir gazeteci yoktur. Hiç kimse eleştirel görüşleri nedeniyle herhangi bir baskı görmemektedir. Yargı tam olarak bağımsızdır. Devlet ve Şansölye Merkel başta olmak üzere herkes, yargı kararlarına uymaktadır. Kuvvetler ayrılığı buradaki demokrasinin temelini oluşturur. 50 Yılını Almanya’da yaşamış biri olarak belirtiyorum: göçmenlere verilmeyen eşit haklar ve Türk düşmanlığı konusunda yıllarca medya üzerinden hükümet ve siyasi yetkililere yaptığım en ağır eleştiriler nedeniyle, hiç bir zaman baskı ve tepki görmedim. Türkiye’de öteden beri özlemini duyduğumuz siyasi ve toplumsal düzen keşke böyle olabilseydi.

Oy alma amacıyla Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı tarafından da tekrarlanan “Nazi metodları” benzetmesi, bilinmelidirki Almanya`dan Türkiye`ye gelen Turist sayısında çok büyük oranda azalmaya neden olacaktır.

Prof. Dr. Hakkı Keskin                                                                            

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.