ALMANYA TÜRK TOPLUMU

ABONE OL
11:43 - 23/10/2020 11:43
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Almanya Türk Toplumu (TGD) kongresinde her şey çok güzeldi. Her ne kadar bu söz İstanbul’dan dalga dalga yayılarak yurtdışına gelse de, Berlin’de de her şey çok güzel olacak.

Almanya Türk Toplumu kurucu onursal Başkanı Dr. Ertekin Özcan’dan 12. Federal Almanya Kongresine davetiye alınca çok sevindim. Konuşmacıları telefonda iletince, kaliteli nezih bir çalıştay olacağını tahmin etmiştim. Yazarın kıymetini yazan bilir, diye düşündüm.

Açılış Petra Nachtmanova ve Ceyhun Kara ile saz eşliğinde halk türküleri sunumuyla başladı. Konuşmalardan sonra arada tekrar saz ve söze doyum oldu, tadı damağında nokta konuldu. Şarkıların metninde ayrılık, gurbet ve ağıt duygusu yoktu, Anadolu’nun her köşesinden yaşanmış hikâyeleri anlatıyordu. Çalıştaya katılanlar Almanya’yı yaşamının geçtiği, ailelerin geçimini sağladığı Babavatan olarak kabul edenlerden oluşuyordu.

Bu toplum, Türkiye’ye akraba, eş dost ile derin duygu bağları olan, çoğu izinlerini geçirdiği Anavatan sevgilerini gönüllerinde yaşatıyor.

Çatı kuruluşun genel başkanları Atila Karabörklü ve Gökay Sofuoğlu kongrenin amacını, gündem sıralamasını çalışmalarından kısaca bahsettikten sonra sözü Berlin Uyum, Çalışma ve Sosyal İşler Senatörü Elke Breitenbach’a verdiler. İçişleri Bakanlığı Parlamento Genel Sekreteri Stefan Mayer (CSU), Devlet Bakanı Avrupa için Yurtdışı temsilcisi Michael Roth (SPD), Federal Millet Meclisi Başkan vekili Petra Pau (Sol Parti), Meclis Parti Grup Başkanı Dr. Anton Hofreiter (Bündnis 90/Yeşiller), Meclis Parti Grubunda Milletvekili Grigorios Aggelidis (FDP) diğer konuşmacılardı.

Hepsi de kongrenin seçilen katılım (teilhaben), Ait olmak (Teil sein) mottosunun önemine vurgu yaptılar.

Bu motto ile Türkiye kökenli göçmenlerin uyum sorunu kalmadığı anlatılıyordu. Artık göçmenler çoğunluk toplumun içinde yer almak, yaşamın her alanında katılmak ve toplumun tamamına ait olmak istiyorlar. Bu, ancak eşit paylaşım ile mümkün olabilir.

İçişleri Bakanının güncelleştirdiği Anayurt (Heimat) kavramının göçmen çocuk ve torunlarını dışlamak amacıyla kullanılmasına karşı koyuyorlar.

İkici Paylaşım Savaşından sonra Türkiye’den gelen ilk neslin Almanya’yı birlikte tekrar inşa ettiği unutulmamalıdır. Basın ve medyada savaşın tarihi, iki Almanya’nın birleşmesi sık sık gündeme gelirken, ilk nesil konuk işçilerin emek ve tarihleri ihmal edilmemelidir. Bu nedenle mutlaka bir göçmen müzesi kurulmalıdır.

Sağ popülist parti (AfD) ve eylemlere karşı diğer demokratik partiler birlikte dayanışma göstermelidir. Cinayete varan ırkçılık, yalnız Almanya için değil, bütün Avrupa için tehlike arz ediyor.

Demokrasisi işleyen, yani basın düşünce özgürlüğü, hak adaletin eşit dağıtıldığı bu ülkede hep birlikte ayağa kalkmayı, her fırsatta dayanışmayı sokağa taşımada bireylere hürriyet şansı veriyor.

Demokrasinin en büyük düşmanı bana ne, boş ver diyenlerdir.

O halde Almanya Türk Toplumu gibi çatı kuruluşlara üye olan dernek sayısı ve derneklere bireylerin üye sayısı artmalı, organize olmanın önemi anlatılmalı, bıkmadan tekrar edilmelidir.

Toplum Almanya’da sözü geçen, karar veren devlet dairelerince, şahıs basın ve medyada ciddiye alınıyor. Kongreye bütün eyaletlerden delegeler gelmişti. Delegelerin gençlerden oluşması geleceğe umut veriyor. TGD başkanı ve yönetimde üyeler birbirlerine davranışlarıyla, yazılan çalışma raporundan toplumun içinde demokrasinin işlediğini gösteriyor.

Dr. Ertekin Özcan, Prof. Dr. Hakkı Keskin gibi ilk nesil kurucu başkanların katılması, zamanı gelince görevi devretmeyi bildiklerini, bu olgunlukla deneyimlerini vermeye devam etmeleri diğer derneklere örnek olacak niteliktedir.

82 milyon Almanya nüfusunun 20 milyonun atalarının tarihinde göç deneyimi olduğunu istatikler gösteriyor. Birlikten kuvvet doğar, diyen bu toplum diğer kuruluş ve derneklerle birlikte çalışıyor.

Almanya büyük şehirleri gezen turistler restoranlarda çeşit çeşit damak tadı alabiliyor. Bütün kıtalardan mutfak örnekleri, restoranlar toplumun renkliliğini gösteriyor.

Almanya’nın göç ülkesi olduğunu, göçmen kökenli vatandaşların ısrarlı dayanışmasıyla, devleti idare eden politikacıları ikna ederek, reel yaşamı gösterdiler. Göç yasası gündemde, kimlerin ülkelerine geleceğine devleti idare edenler, milleti temsil edenler kanunlara uyarak karar verebilecek.

Konuşmacıların da dile getirdiği gibi, Türkiye kökenli göçmenlerin Türkiye’de olanlarla yakından ilgilenmeleri, Almanya’ya karşı sevgi ve ilgi duymamak anlamına gelmiyor. Tam tersine ülkeler arasında ilişkilerde samimi ve dürüst olmada göçmen kökenliler aracı olabilirler.

Sevgili okurlarım, çocuk ve torunlarımızın geleceği için, diğer kuruluş, dernek vakıflara örnek olması amacıyla onbir maddelik Almanya Türk Toplumun misyonunu başka bir yazımda yazacağım.

Topluma başarılarının devamını diliyorum. Tüm emeği geçenlere, başta beni davet eden Dr. Ertekin Özcan’a ilk nesil olarak bana geleceğe umutla bakma duygusu yaşattıkları için teşekkür ediyorum. Yeniden seçilen başkan Gökay Sofuoğlu ve yönetimine gazetemiz adına samimi duygularımla kolay gelsin, diyorum.

Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.