ALMANLARI SEVMİYOR MUYUZ?

ABONE OL
11:49 - 23/10/2020 11:49
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ALMANLARI SEVMİYOR MUYUZ? 

Burada yaşıyoruz, lakin bir türlü buralı olamıyoruz. Dile kolay yarım asır bitti. Dördüncü kuşak gençler de büyüdü. Almancayı Almanlardan daha güzel konuşan, anadili Almanca olanlar var. Hatta bazıları Türkçeyi bile konuşamıyor. 

Kimileri Almanlarla evlendi, çocuk ve torun sahibi de oldu. Sosyal haklardan sonuna kadar yararlanılıyor. Çocuk parası, işsizlik parası gibi.

Peki, neden bedenen burada yaşayıp, hala ruhen Türkiye’de oluyoruz. Ya da bizi buralardan uzaklaştıran gerekçe nedir? 

Almanlar bizi sevmiyorlar mı?

Yoksa biz mi Almanları sevmiyoruz?

Türkler kendinden başka hiçbir ırkı sevmiyorlar mı?

Türkiye ve Almanya arasındaki siyasi gerginlik bize olumsuz mu yansıdı?

Son dönemlerde Türkiyeli toplumda ciddi bir huzursuzluk var. Aşırı bir gerilimin merkezinde takılıyoruz. 

Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık elbette var. Avrupa’da istatistiklerde tasdikliyor ki, İslam fobi ve ırkçılık artıyor. Bu hep böyle devam eder mi? gibi soruları kendime sık sık sormaya başladım. Bunun sonu ne olur!!

İtiraf etmeliyim; bazı sorularıma yanıt bulamıyorum. 

Yakın bir zamana kadar Türkiye’ye dönerek orada yaşamayı düşünen ve hayal kuran biri olarak niye burayı, buraları, Almanları, Avrupalıları sevemedik, diye harbiden düşünüyorum. 

Sosyal hakların yüksek olduğu, sağlık, eğitim sisteminin güçlü olduğu dünya siyasetine yön veren Almanya, bir türlü Türkiyeli göçmenleri mutlu edemedi. 

Almanya ile Türkiye’yi her yönüyle kıyasladığımızda büyük bir rahatlığın içinde yaşadığımızı biliyoruz. Bilakis son yıllarda bunu çok daha net görebiliyoruz.

Bu aşırı rahatlık mı bizi buradan bezdiriyor. Yoksa sürekli yağan yağmuru mu? 

Her nedense kıyasıya Almanya’yı, Almanları, Avrupalıları, eleştirmeden yapamıyoruz. Fakat buradan da vazgeçemiyoruz. ‘Türkiye’de yollar, köprüler yapılıyor, ekonomisi çok iyi, dünyaya kafa tutuyoruz, Almanlar bizi çok kıskanıyor. Havaalanı inşa etmemizi istemiyorlar’ diyoruz, ama nedense burayı bırakamıyoruz. 

Ancak, sadece bir Alman turist gibi Türkiye’ye gidip tıpış tıpış dönüyoruz. 

Unutmadan, “Türkiye’de hep bizi Alamancı görüyorlar” demeden de edemiyoruz. 

İşin acı tarafı iki arada bir derede kalıyoruz. Kimse farkında değil. Tabi bunun nedenleri farklı, ayrı mevzu. 

Aslında göçün hikâyesi acıdır, kederdir, emektir, birinci kuşaktır. Bu sürecin son 20 yılını yakından takip eden biri olarak çok şeyler gördüm ve bire bir takip ettim. 
Fakat gelinen nokta pek verilen emeklerin karşılığı değil. Çünkü göçün 55.yılında Avrupalı Türklerin bir kısmı en son İngiltere’nin AB’den çıkacağını açıklarken, “Avrupa Birliği parçalanıyor” naraları attılar. Hakikaten çok üzücüydü.

Üstelik ibadet ettikleri mekânlarının harcında Alman devleti veya AB fonlarının kuruşları varken, bir Müslüman olarak “Avrupa Birliği yıkılacak” diye sevinç çığlıkları atmaları, kendilerini bu ülkede istemeyen Alman ırkçılarıyla aynı kulvarda farkına varmadan koştuklarını gösterir. 

Çünkü, İslam karşıtı ve yabancı düşmanı ırkçı partiler nasıl Avrupa Birliği’ne karşıysa ve AB’nin yıkılacağı umuduyla sevindilerse, aynı şekilde yoğun bir milliyetçi, muhafazakâr gurbetçi kesim de o kadar sevindi. 

Kültürel zenginliği istememenin, altındaki nedenin kendilerinin de istenmediğini anlamayan ciddi bir potansiyel var. 

Demokrat olan her şeyden nefret etmek nasıl bir duygu anlamış değilim. Avrupalı Birliği’nden nefret etmek, ırkçı faşist partilerle aynı söyleme dahil olmak değil mi?
Parçalanmış bir AB’nin, ırkçıları, faşist partileri güçlendirdiğini ve dolayısıyla Avrupa’da yabancıların yaşam koşullarının yaşanmaz hale geldiğini hala kavramamış maalesef sayıları hiçte küçümsenmeyecek bir kısım Avrupalı Türk var. 

Üstelik sandığa gitmeyerek ırkçı partileri ne kadar güçlendirdiklerini hesap edemeyen 55 yıllık Avrupalı Türk seçmen var. 

Türkiye siyasetiyle bölünmüş, Alman siyasetine kazandırdığı siyasetçilerle görüş ayrılığına düşmüş, işlevsiz sivil toplum kuruluşlarıyla, kendi toplumunun sorunlarını çözememiş, sürekli bocalayan Avrupalı Türk toplumu realiteden uzak, daha çok duygusal davranıyor. 
Bu duygusallığın hiç kimseye bir şey kazandırmayacağı kesin. Kuru milliyetçilik yapmakla, dinini inancını diğerinden üstün olduğunu, başkalarını küçümsemekle, boş yere ahkâm kesmekle, farklı düşüneni düşman bellemekle, açıkçası duygusal siyaset ile toplumun geleceğine katkı sağlanamaz. 

Bilakis, Avrupa’da bütünleşmiş olmuş, eğitim seviyesini yükseltmiş, çok kültürlülüğü benimsemiş, hayatın her alanında başarılı olmuş Türkiyeli göçmenler, hem gelecek kuşaklara ve hem de Türkiye’ye büyük katkı sağlayabilirler.

Kanımca mesele Almanları sevip, sevmemek te değil, mesele birlikte uyumlu ve toleranslı yaşayarak, geleceğimizi birlikte inşa etmekten geçer. 

Kaldı ki, artık Almanlarla akraba olduk ki…

Metin ES 

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.