ALMAN YAZARLAR BİRLİĞİ GENEL KURULU’NDAN İZLENİMLER

ABONE OL
11:53 - 23/10/2020 11:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ALMAN YAZARLAR BİRLİĞİ GENEL KURULU’NDAN İZLENİMLER

Mayıs ayında Alman Yazarlar Birliği (VS-Verband deutscher Schriftsteller)  Kuzey Ren Vestfalya örgütünün yılda bir kez yapılan genel kurulu Steinfurt kentinde toplandı. 900 binin üzerinde Türk’ün yaşadığı Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nde (NRW) toplam nüfus 18 milyonu aşıyor.
Bu eyalette Yazarlar Birliği’nin 550 üyesi vardır. Almanya genelinde toplam üye sayısı 4 bini geçer. Göçmen ve Türk kökenli yazar sayısı çok azdır. Yazarlar Birliği’nin genel kurulu her yıl NRW Eyaleti’nin değişik bir kentinde toplanır; ancak yönetim kurulu seçimleri dört yılda bir yapılır. Genel kuruldan bir gün önce yaklaşık 50 yazar okullarda ve anaokullarında düzenlenen okuma günlerine katılırlar. Bakanlık ve yerel yönetimler buna maddi destek verirler. Okuma yapan her yazara 300 euro ödenir.
Yazarlar, cuma günü okumaları bitirdikten sonra belediyenin görevlendirdiği bir rehber eşliğinde kentin tarihi, turistik yerlerini gezerler; ardından şehrin kafelerinde sohbetlerini sürdürürler; mesleki sorunlarını ve çalışmalarını paylaşırlar. Aynı günün akşamı şehir kitaplığında düzenlenen okuma akşamında yazarlar kendi kitaplarını sergileme olanağı bulurlar.
Okuma yapan yazarlar mutlaka genel kurula katılırlar; çünkü bir gün önce yapılan okuma ücretleri orada birlik saymanı tarafından dağıtılır. Yönetim kurulu, genel kurula raporlarını sunar ve tartışmaya açar. Eyalet hükümetinin kültür politikası, yazarların sorunları, okuma günleri, kitap yayımlama, telif hakları, radyo ve televizyon programları öncelikle ele alınır.
Toplantının belirlenen bir saatinde  gelen belediye başkanı yazarları selamladıktan sonra kentin tarihi, doğal güzelliklerini ve halka verdikleri hizmetleri anlatır. Yazarların başka zamanlarda da bu kente gelerek eserler üretmelerinin kendilerini mutlu edeceğini vurgular. Nobel ödüllü yazar Günter Grass’ın yazdığı “Das Treffen in Telgte” (Telgte Buluşması) adlı kitap bu şehri üne kavuşturmuştur.
Bir çorbadan ibaret olan öğle yemeği belediyenin ikramıdır. Karnını doyuran ve parasını alan yazarlar birer ikişer salonu terketmeye başlarlar. 70 kişiyle başlayan katılımcı sayısı toplantının sonuna doğru yirmilere kadar düşer.
Genel kurulda en büyük tartışmalar üyelerin verdiği dilekçeler üzerine yapılır. Dilekçelerin toplantı tarihinden en az üç hafta önceden verilmiş olması gereklidir. Çoğaltılan dilekçeler salonun girişindeki info masasına konur; böylece herkes önceden bilgilendirilmiş olur. Dilekçeyi veren kişinin açıklamasından sonra üyeler konu üzerindeki düşüncelerini dile getirirler; ardından oylamaya geçilir.
***
Geçen sene Bochum’da yaşayan bir bayan yazar ve arkadaşları, sözde “Ermeni soykırım tasarısı” konusunda bir dilekçe vermişlerdi.  Buna göre, Yazarlar Birliği, Türklerin Ermenilere karşı soykırım uyguladığını karar altına almalı ve milletvekillerine birer mektup yazarak Federal Meclis’in de aynı kararı alması sağlamalıydı. Yazar arkadaşım M. Demirel ve ben söz alarak buna itiraz ettik; tarihsel gerçekleri anlattık. Bu konuda fikir sahibi olmadan karar alınamayacağını dile getirdik. Uzun tartışmalar sonunda konunun iyice araştırılması ve gelecek yıl ele alınması kararlaştırıldı. İlk mücadeleyi kazanmıştık.
Ermeni diyasporasının etkisinde kalan bu arkadaşlar ısrarla çabalarını sürdürmeye devam ettiler. Bir yıl sonra verdikleri yeni dilekçede  “Türkler 1 milyon Ermeniyi, 40 bir Kürt’ü katletti” diyen Nobel ödüllü büyük (!) yazar Orhan Pamuk’un da sözleri de yer alıyordu.  Bundan haberdar olduğum için bazı dostlarımın da değerli katkılarıyla hazırladığım dört sayfa tutan bir dilekçeyi üyelere gönderdim; ancak hiçbir Alman yazar bunu imzalamadı. Demek ki bu arkadaşlarda, “Türkler bu işi yapmıştır”  inancı yaygındı. Belki de, “Soykırım yapan sadece biz değiliz” diye içten içe sevinenler, kendilerine yol arkadaşı arayanlar da vardı. Anlaşılan Ermeni diyasporası etkili bir çalışma yapmıştı.
Genel kurulda birkaç kez söz alarak, 1. Dünya Savaşı koşullarında emperyalist güçlerce kışkırtılan Ermeni çetelerinin Türklere karşı büyük katliamlar yaptığını, Batı’da başka düşmanlarla boğuşan Türklerin arka cepheyi emniyet altına almak adına Ermeni tehcirini gerçekleştirmek zorunda kaldıklarını; bu nedenle büyük acılar yaşandığını ama aynı dönemde Balkanlar’da, Kafkaslar’da ve Anadolu’da 5 milyondan fazla Türk’ün de yaşamını yitirdiğini; savaşın insanlara ölüm ve yıkım getirdiğini anlattım. Ermenistan’ın ilk başbakanı Ovannes Kaçaznuni’nin, “çekilen acılardan Taşnak Partisi’nin sorumlu olduğunu” belirten  görüşüne yer verdim. AİHM’nin Türkiye’yi haklı bulan “İsviçre-Perinçek Davası Kararı”na gönderme yaptım. Türklerin Ermenilerle barış içinde yaşamak ve diyalog kurmak istediklerini dile getirdim.
Uzun tartışmalardan sonra bu konuda karar alma yetkisi merkezi Berlin’de bulunan Alman Yazarlar Birliği yönetimine bırakıldı. Buradaki arkadaşların olumsuz bir karar almamalarını diliyorum.
***
2015 yılı sözde Ermeni soykırımı iddialarının 100. yılıdır. Türkler soykırım yapmamış, vatanlarını savunmuşlardır. Ermeni soykırım iddialarının dünyada kabul görmesi Türkiye’nin emperyalist güçlerce “şeytanlaştırma” sürecini hızlandıracak, bölgemizde büyük kaoslara yol açacak, özür dilemeyle başlayan süreci on milyarlarca dolar tutan tazminatlar ve toprak talepleri izleyecektir.
Ermeni diyasporası yıllardır çeşitli ülkelerde Ermeni soykırımı yasa tasarısını çıkarmak için büyük çaba sarfetmektedir. Yirmi iki ülke “sözde soykırım” iddiasını kabul etmiştir. Ermenilerin bu işe ayırdıkları para 5 milyar doların üstündedir;  Türkiye  ise 450 milyon dolarlık bir bütçe ayırmıştır. Bu para ile ne gibi bir karşı çalışma yapıldığı belli değildir; aldığım duyumlara göre bu paranın büyük bir kısmı Amerika’daki lobi şirketlerine veriliyormuş. Oysa Ermeni yalanlarına karşı toplumumuzu bilinçlendirmek; dünya kamuoyunu aydınlatmak; bu konuda bildiriler, broşürler, kitaplar hazırlamak, paneller, konferanslar  düzenlemek, değişik ülkelerin politikacılarına, meclislerine mektuplar yazmak son derece önemlidir.
Türklerin “katil, soykırımcı” damgası yemesi toplumumuzu, ekonomimizi derinden etkileyecektir. Batı ülkelerinde yaşayan ve sayıları 5 milyonu bulan yurttaşlarımız iş ve konut ararken büyük zorluklar yaşayacaklardır. Türk düşmanlığı ve ırkçı saldırılar daha da artacaktır. Konunun ders kitaplarına girmesi durumunda ise okullara giden çocuklarımız haksız suçlamalarla karşı karşıya kalacaktır.
Yazarlar  Birliği merkez yönetiminin sözde soykırım kararını kabul etmesi kamuoyunda büyük rahatsızlığa yol açacaktır. Böyle bir durumda Türk toplumunun örgütleri buna elbette sessiz kalmayacaktır.

***
Genel kurulun yapıldığı gün Soma’da maden ocağından hâlâ şehitlerimiz çıkarılıyordu. Yaşamını yitiren 301 maden şehidimiz için saygı duruşunda bulunmayı akıl edemeyen yazarlarımız yüz yıl önce yaşanan olaylara karşı son derece duyarlıydı.
Genel kurul esnasında saat 12’ye kadar genel kurula yeni dilekçeler sunmak mümkündü. Buna en az sekiz kişinin imza atması gerekiyordu. Orada hazırladığım bir dilekçede, “Gezi direnişlerine yapılan baskıların, polis şiddetinin son bulması, kumpaslarla haksız yere zindanlara atılan aydınların, yazarların ve askerlerin derhal serbest bırakılması, Yazarlar Birliği’nin bu kişilerle dayanışma içinde olması” isteniyordu.
Ben bununla uğraşırken, yazar Erasmus Schöfer ve arkadaşları, “Almanya’nın silah üretimini ve ihracatını durdurmasını; silahların savaşlara ve büyük felaketlere neden olduğunu” içeren bir dilekçe sunmuşlardı.
Bu iki dilekçe saat 12’yi birkaç dakika geçtiği gerekçesiyle ele alınmadı. Anlaşılan yüz yıl öncesine hassasiyet gösteren arkadaşlar günümüz gerçeklerine gözlerini iyice kapamışlardı.   Bir kez daha anladım ki Batı aydınlarının, yazarlarının emperyalizm sorunu  yoktur. (Elbette istisnalar bunun dışındadır.) Irakta 1,5 milyon insanın katledilmesi, Suriye’de, Afrika’da teröristlerin on binlerce insanı öldürmesi, Almanya’da yaşanan ırkçılık; Türk düşmanlığı, göçmenlerin seçme hakkından yoksun bırakılmaları, Türklere karşı işlenen “ırkçı NSU cinayetleri” onların umurunda bile değildir.
***
Genel kurula sunduğum başka bir dilekçe, “Alman okullarında Türkçe anadili derslerine gereken önemin verilmesi, çok dilliğinin, çok kültürlülüğün anaokulundan başlayarak desteklenmesi, teneffüslerde Türkçe konuşma yasağının kaldırılması” yönündeydi. Bu önerimin kabul görmesi sevindiricidir.  Bu karar, Yazarlar Birliği genel merkezine, NRW- Okul Bakanlığına ve Eyaletler Meclisi’ne iletilecektir. Yetkililerin bu karara olumlu yaklaşmalarını gönülden diliyorum.


Bahattin GEMİCİ

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.