ALMAN KIŞI

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ALMAN KIŞI

 
Dr. O. Can Ünver’in son kitabının adı “ALMAN KIŞI”. Yazar, www.ha-ber.com genel yayın yönetmeni M. Sefa Doğanay’ın daveti üzerine Berlin’e geldi.

 


Kitabın başlığı tarih kitabı tadına işaret ediyor. Mevsimler gelip geçer, Kış sürekli kalmaz. İnsan ve ülkelerarası ilişkiler de hep aynı kalmaz. Bilhassa ülke ilişkilerinde çıkarlar dostluğun üstüne çıkar.

Kitap tanıtımı oldukça seçkin ve nezih okursever toplumu ile yapıldı. Köşe yazarların yazılarını okuyup, düzelterek yani harflerle yatıp, harfle kalkan M. Sefa Bey çok güzel, dinleyiciyi sıkmadan akıcı bir söyleşi gerçekleştirerek yeteneklerinden gizli kalmış bir yönünü daha göstermiş oldu.

Türkiye’deki seçimlere odaklanmış Türk ve Türk kökenli Alman toplumuna burada olduğunu hatırlatması bakımından zamanlama çok isabetliydi.

Toplantının önemi Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi İskender Okyay ve Eğitim Ataşesi Dr. Gürsel Gür`in bilhassa katılmasıyla vurgulandı.




Kitap roman gibi okuyup, bir kenara bırakılacak türden değil, tamamıyla başucu olacak nitelikte. Bilimsel diliyle üniversitede doktora yapacak gençlere kaynak olabilir.
Yazılma amacı Türkiye’de Alman düşmanlığı veya Almanya’da Türk aleyhtarı olmadan çok uzak. Toplumların birbirlerini anlama, barışa hizmet amacıyla aydınlatıcı bilgiler veriyor. Eşimin ilk sözü, ama Almanlar bunu bilemez, o halde Almancaya çevrilmesi gerek, oldu.

Söyleşide can alıcı bir durum olarak ağırlığı NSU cinayetlere verildi. Irkçı şiddetin kurbanları hikâyesi ile kitap başlıyor.


Alt başlıklarda tekrar dile getiriliyor.

Sözün başı ve sonu arasında üç ana bölümden oluşuyor.

Birinci bölümde ırkçılığın ontolojisi ile başlıyor. İdeolojisi, tarihi, aydınlanma ve modern hayatla etkileri anlatılıyor. Türk konuk işçilerin Avrupa’ya gelişi ile ırkçılık ilişkileri.
Toplumda öncü düşünceleri halka ileten politikacı, siyasi liderlerin diliyle başladığı ayırımcı ifadeler fiziki şiddete yol gösteriyor.

Birinci neslin Almanya’ya gelir gelmez yabancılara yapılan kanunla kaybettiği hürriyet 1956 yılında İtalyan’larını konuk işçi olarak gelmesiyle yürürlüğe girmiş.
Ayırımcılık, dışlama kuramsal olarak başlıyor. Göç alan ülkelerin ortak tutumu.

Tıpkı moda gibi, düşünceler zamanla değişiyor. Bilim kilise baskısından kurtulunca araştırmaya yöneliyor. Beyaz insanın siyaha üstünlüğü biyolojik olarak açıklanınca, zenci ticareti mümkün oluyor. 

İkinci bölüm Almanya’da aşırı sağcı terörün hedefindeki göçmenler ile başlıyor. Ortaya çıkan PEGİDA aktivitelerin alt sınıf olarak tartışmalarda dile getirilirken, Can Bey bildiğim bu tezi orta sınıf hastalığı olarak cevaplıyor.





Alman vatandaşı, Almanya’daki Türkleri Türkiye politikasından ayrı görmüyor. Türkiye’nin üyelik konusu öncü politikacıların dilde yaptığı şiddet, sokakta fiziki şiddete dönüşüp Türk insanı evinde yakılarak öldürülüyor.

Türkiye Almanya ilişkilerinde, Prof. Dr. Hakkı Keskin’in parantez içinde bugün gündemde olan sığınmacı politikasında alınan kararların doğru olup olmadığı konusunda uyarısı bu kitabın bölüm bölüm okunup tartışmaya açılacağını gösteriyor.
Üçüncü bölümde Türkiye – Almanya ilişkileri, Türk düşmanlığının tarihte kökeni aranıyor. Tanınmış yazarlar, tarihçiler filozofların tarihte Türklerin Avrupa’da varlığını tehdit ve sorun olarak görenlerin sözlerinin etkileri ve bugüne uzantısı.
Ulus-ötesi yurttaşlık ve yeni fırsatlar bölümü gelecek için aydınlık ve umut veriyor.

Ekte sunulan Thilo Sarrazin, Necla Kelek gibi genelleme yaparak fikirleriyle sahip olduklarını kaybetme ve göçmenleri rakip gören orta sınıf Almanı kışkırtan kitap yazarları. Bilhassa görsel medyanın rağbet göstermesi islamafobiyi, Türk aleyhtarlığını bilerek ve bilmeyerek beslediler.

Sarrazin’in kitabını Alman tanıdıklarımın coşkuyla birbirlerine tavsiye etmelerine şahit oldum. Kitabı tamamen okumadım, fakat Necla Kelek’in ve Seyran Ateş’in kitaplarını okudum. Türk toplumunda kabul görmemeleri genelleme ve Kürt ve Çerkez milliyetçiliği yapmalarından kaynaklandı. Hâlbuki bu kitaplarda Müslüman ve Türk kimliğinde öz eleştiri yapılacak ipuçları yok değildi. Belli bir Alman kesiminin önyargılarını pekiştirdiklerinden dolayı, çocuklarımızı okullarda gençlerimizi iş ortamında zor durumda bıraktı.




Kitap tanıtımı esnasında ve kitapta ikinci nesil Türk gençlerinin her türlü zor şartlara rağmen, bilhassa politikada gösterdikleri başarılara değiniliyor. İkinci ve üçüncü nesil aynı başarıya akademi, edebiyat, spor ve diğer dallarda da gösteriyor. Yalnız çoğunluk toplumda yargı ve önyargıyı oluşturan Alman sinema, medya gibi görsel alanlarda daha aktif rol alma, Alman basınında görev almaları ve bu meslekleri seçmeleri teşvik edilmelidir. Bu diğer Avrupa ülkeleri için de geçerlidir. Ayrıca her iki ülkede ders kitapları ele alınacak çok önemli ve acil konuların başında geliyor.

Okurlar Türkiye’de yaşayan bir akademisyen böyle bir kitabı neden yazar, sorusunun cevabını Dr. Can Ünver’in biyografisinde bulacaktır. Bu nedenle her okurseverin kütüphanesinde bulunması gereken bu kitabı tavsiye ediyorum. Tartışma yapılacak etkinliklere davetiye bekliyorum.




Hoşça kalın!

İlter Gözkaya-Holzhey  

Kaynak:
Dr. O. Can Ünver, Alman Kışı, Neoliberal Çağda Irkçılığın Hedefindeki Göçmenler, Nika Yayınevi 24
ISBN: 978-605-84776-4-3 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.