ALMAN EĞİTİM SİSTEMİNDE FIRSAT EŞİTLİĞİ VE ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK

ABONE OL
11:52 - 23/10/2020 11:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ALMAN EĞİTİM SİSTEMİNDE FIRSAT EŞİTLİĞİ VE ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK


Giriş:
Göçmen çocuklarının ve bilhassa biz Türklerin Alman eğitim sistemindeki başarısızlıkları bilinen bir gerçektir. Bu sistem bilindiği gibi genelde 4 yıl olan ilkokul sonrasında öğrencileri yetenek ve birikimlerine göre ayıran, çok yönlü seçim ve imkânlar sunan bir yapıya sahiptir. Başarılı ve üniversite eğitimi görebilecek, toplumun üst katmanlarını oluşturabilecek öğrenciler, okul idaresi ve öğretmenler tarafından “Gymnasium” diye adlandırılan liselere yönlendirilir. Orta durumda başarılı olup memur, tekniker gibi mesleklere yatkın olanlar ve ileride toplumun orta sınıfını oluşturabilecek öğrenciler ise “Realschule” diye adlandırılan ortaokullara yönlendirilir. Buna karşılık daha az başarısız ve genelde ara hizmet işlerini üstlenebilecek ve toplumun işçi sınıfını oluşturabilecek öğrenciler ise “Hauptschule” diye adlandırılan ortaokullara yönlendirilir. Her ne kadar adı geçen okullar arasında yatay geçişler mümkün olsa da, pratikte bu geçiş süreci daha çok yukarıdan aşağıya doğru işlemektedir. Bunların dışında “Sonderschule” veya “Förderschule” denen ve genelde öğrenme sorunu olan öğrencilerin gittiği özel okul tipi vardır ki, bu okullardan yukarı doğru çıkmak neredeyse imkânsızdır. 

Genel durum:
Alman okul sistemindeki bu yapıyı göz önüne alır ve Almanya’nın en yoğun nüfuslu eyaleti olan Kuzey Ren Vestfalya’da (KRV) Alman, göçmen kökenli ve Türk çocukların 2009/2010 eğitim yılında Gymnasium’a gitme oranına bakarak başarısızlığın resmini çizmiş oluruz. Almanların Gymnasium’lara gitme oranı %32,6 iken bu oran göçmelerin genelinde %14.4 dür. Almanya’daki göçmen topluluğunu 1960’larda işçilik anlaşmasıyla göç eden değişik milletlere açar ve onların Gymnasium’a gitme oranlarına bakacak olursak eğer, arada büyük bir farkın bulunduğunu da göz ardı edemeyiz. Bu oran Türklerde %5.7 iken, İtalyanlarda %7.7, Portekizlerde %11.3, İspanyollarda %12.7 ve Yunanlılarda %14.5 tir. Türk çocuklarının başarısızlığı okul sonrasında da devam etmektedir. Türk çocukların okuldan diplomasız ayrılma oranı ve okul sonrası meslek hayatında iş bulma şansları Almanlara nazaran 2-3 katı daha kötüdür. 


Başarısızlığın nedenleri:
Alman toplumunda yaygın olan bir görüşe göre değişik göçmen gruplarının başarı farkı, kökene bağlı farklı sosyo-kültürel eğitim ve performans anlayışına bağlıdır. İspanyol, Portekiz ve Yunanlı ailelerin geçmiş dönemlerde çocuklarının eğitimine çok daha fazla önem verdikleri görülür. Bu nedenle onların, her şeyden önce, siyasi ve dini eğilimlerden arındırılmış eğitim ağırlıklı veli dernekleri kurarak, Alman eğitim sistemine çok daha önceden adapte oldukları ve haklarının bilincine vardıkları bilinen bir gerçektir. Fakat göçmen velilerin tüm çabalarına rağmen, en başarılı işçi kökenli göçmen gruplarının bile, eğitimdeki başarı oranında Almanlara nazaran üç kat geride kaldıkları da bir gerçektir. 

Tüm çabalara rağmen göçmenlerin eğitimdeki başarısızlığının sürmesi, sadece kişilerin sosyo-kültürel farklılıklardan değil, aynı zamanda sosyo-ekonomik sorunlar ve eğitim sistemindeki yanlış yönlendirme ve uygulamalardır.  Bu nedenledir ki Almanya OECD ülkeleri arasında, eğitimde ayrımcılığı sosyo-ekonomik bağlı olarak en yoğun bir şekilde yansıtan ülkeler arasındadır (1).  Alman eğitim sisteminin kişilerin sosyo-ekonomik durumlarına göre aşırı kısıtlayıcı özelliği sadece göçmenler için değil, aynı zamanda Alman toplumunun alt sosyal katmanlarını da belirgin bir şekilde etkilemektedir. Alman Üniversiteler Kurumu’nun (Deutsches Studentenwerk) 2004 verilerine göre, akademik kökenli ailelerin çocuklarının %83’ü üniversiteye giderken bu oran işçi kesiminin çocuklarında sadece %18’de kalmaktadır. Her ne kadar Almanya’da eğitim sistemi parasız olsa da, eğitim sisteminin yapısı gereği sınıfsal ayrışımı pekiştirmekte ve bu nedenle de eleyici etkinliğini korumaktadır. Bu bağlamda yapılan bilimsel araştırmalar, göçmen kökenli çocukların hem ilköğretimden orta öğretime (Prof. Dr. Klaus Klemm, Duisburg-Essen Üniversitesi), hem de ortaokuldan meslek hayatına geçiş sürecinde (Prof. Dr. Ursula Boos-Nünning, Duisburg-Essen Üniversitesi) şans eşitliğinin olmadığını göstermektedir (2, 3). Almanya’da şans eşitliği anayasal bir hak olmakla beraber, bilhassa göçmenlere karşı bilinçli veya bilinçsiz uygulanan bu şans eşitsizliğini Prof. Klemm şu şekilde vurgulamaktadır: “Bu ayrımcılık, mevcut anayasal hakların çok gerisinde kalmaktadır”. Bir başka görüşe göre (Prof. Dr. Christiane Bender, Helmut Schmidt Üniversitesi Hamburg) eğitim sorunlu veya özürlü çocukların gittiği okullardaki göçmen çocuklarının oranı, gerekenin çok üzerindedir. Göçmenlerin topluma uyumu için kilit noktada bulunan okullardaki bu ayrımcılık, çocukların sosyo-ahlaki ve mesleki biyografilerini olumsuz etkilemektedir (4).

Çözüm yolları:
Bu ayrımcılıktan nasıl kurtulunur, şans eşitliği nasıl sağlanır ve böylece Türk çocuklarının eğitim düzeyleri nasıl yükseltilir? Bunları gerçekleştirebilmek için her şeyden önce bizler, çok daha fazla eğitime katkı sağlamamız, çocuklarımızın gelecekte başarılı olabilmeleri için, eğitimin ön planda olması gerektiğinin bilincine varmamız gerekmektedir. Zira giderek artan globalleşmeyle birlikte, çok kültürlülük ve çok dilliliğin önemi de kuşkusuz giderek artacaktır. Bunun dışında eğitim sisteminde ve toplumsal anlayışta, köklü değişikliklere gidilmesi de şarttır. Bunlardan bir kaçını sayacak olursak: Birincisi, Alman toplumu ve siyasileri, artık şu gerçeği görmeleri ve benimsemeleri gerekiyor: Homojen dil ve kültür anlayışı ısrarından artık vazgeçerek, çok kültürlülüğün ve çok dilliliğin (sadece İngilizce, Fransızca, İspanyolca değil) bir avantaj olduğunun benimsenmesi gerekiyor. İkincisi, öğrencilere kişisel desteğin önemi benimsenmeli ve bu bağlamda eğitim sistemi, esnek olup kişisel desteği karşılayabilecek durumda olmalı. Üçüncüsü, eğitim sistemine yapılan devlet desteği sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel farklılıklara göre yeniden ayarlanmalı. Örneğin işçi ve göçmenlerin yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdeki okullara özel destek (daha az öğrenci grubu, daha çok öğretmen, ek sosyal danışmanların istihdamı, dil gelişim uzmanlarının istihdamı, ek eğitim araç ve gereçleri) sağlanmalıdır. Sonuç olarak şunu diyebiliriz: Eğitim sisteminde fırsat eşitliği herkese eşit davranarak değil, fırsatlar eşitlenerek sağlanır. 

Dr. Ali Sak

Kaynaklar:
1) Klieme Eckhard et al. (2010). PISA 2009. Bilanz nach einem Jahrzehnt.
http://pisa.dipf.de/de/de/pisa-2009/ergebnisberichte/PISA_2009_Bilanz_nach_einem_Jahrzehnt.pdf
2) Boos-Nünning Ursula (2006). Berufliche Bildung von Migranten und Migrantinnen. 
http://www.bibb.de/dokumente/pdf/a21__Boos-Nuenning_Migranten.pdf
3) Klemm Klaus 2007. Ethnische und Soziale Herkunft: entscheidend für Schulerfolg? http://library.fes.de/pdf-files/asfo/04689.pdf
4) Bender Christiane. (2008) Integration der Migranten. http://www.hsu-hh.de/bender/index_6UEZNKnS0CQwS6IJ.html

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.