ALEVİ İFTARI/ MUHARREM AYI MATEM ORUCU

ABONE OL
11:45 - 23/10/2020 11:45
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ALEVİ İFTARI/ MUHARREM AYI MATEM ORUCU
-Geç verilen bir iftarın geç yazılan yazısı-

Türkiye Cumhuriyeti Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu, ilk iftarı evinin bahçesinde çadırda vermişti. İlk olması itibariyle anlamlı bir iftar yemeğiydi(2011). Bu tarihten sonra Residans yerine Kançılarya’da iftar yemeği vermek gelenek haline geldi. Bu iftar yemekleri Ramazan ayında verildi. Sünniler ve Şiiler için verildi. Alevi açılımından sonra da Anadolu Alevileri için Muharrem ayında iftar yemeği verilmeye başlandı. Format aynı. Önce Kur’an okunuyor Almanca ve Türkçe açıklamaları veriliyor, dualar yapılıyor ve Tasavvuf Musikisinden örneklerle program zenginleştiriliyor. Yemek duasıyla programa son veriliyor. 

Tarihimizin bir bölümünde, uzunca bir bölümünde, Alevi Sünni  düşmanlığı özellikle körüklendi, aynı coğrafyada yaşayan Müslümanların arası Alevi Sünni diye siyesi nedenlerden dolayı açıldı. Sünniler tarafından Aleviler hakkında anlatılan fıkralarla, atılan iftiralarla Aleviler itibarsızlaştırılmaya çalışıldı, kız alıp kız verilmiyordu. Aleviler kendilerini ifade edemiyorlardı, mahalle baskısı onları sesizliğe mahkum etmişti. Oldukça zor bir durum. Alevi açılımından sonra Aleviler kendilerini ifade etmeye başladılar, yanınızdaki arkadaşımız meğerse Alevi imiş ama biz onun Alevi olduğunu açılımdan sonra öğrendik. 

Açılımdan sonra Kançılarya’da verilen ilk Alevi iftar yemeğinde katılımcılar oldukça kalabalık idi. Zamanla bu sayı azaldı. Bu sene verilen iftar yemeğinde ise katılım daha da azdı. Sordum tanıdığım bazı Alevi canlara; Sayınız gittikçe azalıyor sebebi var mıdır?

Cevap; “Siyaset insanları ayrıştırıyor. Ayrıca bu sene iftar yemeği Muharrem ayından sonra verildi. Siz ramazan ayından sonra verilen iftara itibar eder misiniz?” Makul bir cevap.
Bu orucun adı Muharrem Ayı Matem Orucu ise ki öyle; iftarı da o ayda verilmelidir. Bu durumda iftar yemeği verenlerin samimiyeti sorgulanırsa, haksızlık da yapılmış olunmaz. 

Muharrem ayı matem orucu
Kurban Bayramı Hicri takvime göre Zilhicce Ayı’nın 10. günü başlar. Kurban Bayramı’nın 1. gününden başlayarak 20 gün sayılır. 20. günün akşamı Muharrem orucu için niyet edilir ve oruç başlar. Muharrem orucundan önce 3. günlük Masum-u Pak orucu tutulur. Bu oruç Kûfe’de şehit düşen Müslüm bin Akıyl ile çocukları İbrahim ve Muhammet için tutulur. Müslüm, İmam Hüseyin’in amcasının oğludur. 3 günlük Masum-u Pak ve 12 günlük muharrem orucu olmak üzere toplam 15 gün oruç tutulduktan sonra Muharrem Ayı’nın 13. günü kurbanlar kesilir ve aşure dağıtılır. Kurban, İmam Zeynel Abidin’in Kerbela Katliamı’ndan kurtuluşunun şükranıdır. 

Muharrem orucu 
Muharrem ayı ve Aşûra günü oruç tutmak Alevilere göre farzdır. Muharrem orucu, tıpkı normal oruç gibi tan yerinin ağarmasıyla imsak vaktinde başlar ve akşam ezanının okunmasıyla son bulur. Alevilere göre oruç denildiğinde akla öncelikle Muharrem orucu gelir. Muharrem ayı dendiğinde ise, Kerbelâ ve yaşanan katliam akla gelir  İmam Hüseyin’in Yezid orduları tarafından Kerbelâ’da günlerce aç ve susuz bırakılıp daha sonra da başı kesilmek sureti ile şehit edilmesinden dolayı Muharrem ayının ilk 12 günü Alevilerin matem günüdür. 12 gün boyunca oruç ve yas tutarlar. Böylece İmam Hüseyin’in Kerbelâ’daki direncini anarken; Yezid’in İmam Hüseyin’e ve ailesine yaptığı vahşet lanetlenir. Bu sene(2018) 11 Eylülde başlayan oruç 20 Eylülde son buldu. 

Oruç nasıl tutulur 
– Yeme içmeden kesilmekle oruç tutulmuş olunmaz. Tüm azalar ile oruçlu olmak lazımdır. Bu da ele, bele, dile, eşe, aşa, işe sahip olmakla elde edilir. Bu anlamada sadece sınırlı günlerle değil, her gün oruçlu olmak lazımdır.
– Oruç süresince, düğün, nişan, sünnet, vb. eğlence yapılmaz.
– Kerbela şehitlerinin çektikleri susuzluğu hissetmek için su içilmez, vücudun su ihtiyacı yenilen yemeklerden, ayran, vs. gibi sıvılardan karşılanır.
-Kan akıtılmaması adına kurban kesilmez, et yenilmez.
-İhtişamlı sofralardan uzak kalarak, mütevazı sofralar kurulur.
-Muharrem ayında canlarla bir araya gelerek birlikte mersiyeler, şiirler, deyişler, Alevi önderlerinin kahramanlık öykülerini okunur, anlatılır.
-Orucun 12. gününden sonra on iki imamlara ve bu yolda şehit olanlara atfen en az 12 nebattan oluşan aşure yapılır ve İmam Zeynel-i Abidin’in hayatta kalması adına şükran ifadesi olarak dağıtılır.

“Bism-i Şâh, Allah Allah!
Er Hak- Muhammed-Ali âşkına, İmâm Hüseyin Efendimiz’in susuzluk orucu niyetine, Kerbelâ’da şehid olanların tertemiz ruhlarına, Fâtıma-tüz Zehra’nın şefaatına, On iki İmamlar, On dört Masum-u Pakların şevkına! Hü…
On yedi Kemerbestler’in hürmetine; hazır, gaip ve gerçek erenlerin himmetleri üzerimizde hazır ve nazır ola. Yuf münkire, lanet Yezid’e, rahmet mümine!
Gerçek erenler demine, dost erenler hü!

Allah kabul etsin…

Birkaç not:

1-İslâm Dini’nin temsilcisi olan Din Hizmetleri Ataşemiz Ahmet Fuat Çandır sıradan biri gibi oturmuştu masaya. Kravat ve takım elbise. Onun resmi kıyafetiyle o masada oturması gerekmez miydi? Sarık ve Cübbe, onun şahsında İslam’a saygınlık kazandıracaktır. Böyle toplantılara diğer dinleri temsilen katılanlar resmi elbiseleriyle katılırlar ve herkesin de saygınlıuğını kazanırlar. Bizim Ataşemiz sıradan bir davetli gibi duruyordu orada…

2- Namaz kılmak için mescit düzenlemesi yapılmış arkalarda bir köşeye. Sebep olanlardan Allah razı olacaktır. Ancak ben bu mescidi bu Kançılarya’ ya yakıştıramadım. Allah, 100 milyon Euro’luk bir yapının içinde 3 metre kare bir odaya sıkıştırılmış sanki.
O binaya en az 100 kişiyi alacak kadar içten kubbeli, Selçuklu ve Osmanlı Mimarisi’nin özelliklerini taşıyan, temsil gücüne sahip minyatür bir cami yapılmalıydı, Halâ yapılabilir. Beton binalar temsil gücüne sahip olmazlar. Binaların üzerlerinde ve içlerinde barındırdıkları kültür temsil eder ülkeleri. Türkiye Cumhuriyeti laiktir. Ancak halkı Müslüman bir ülkedir. Devlet laik diye, halkın inancı, kültürü yok sayılmamalı.

3-Çay olarak yine de Seylan çayı ikram edildi. Bu meselenin halledilmeyeceğine inanmaya başladım. Türkleri, Türkiye’yi temsil etmek değil, programlardan bir program yapmak için bu programlar düzenleniyor olmalı. Ben 2011 yılından beri “Çaykur çayı”nı yazıyorum, kimsenin ilgi alanına girmiyor yazdıklarım. Ben Rizeli değilim, Rize’nin reklamı yapılıyor denilirse eğer; ben Denizliliyim. Horoz olduğum söylenebilir, bu vesileyle de erken ötmüş olabilirim. “Erken öten horozun başını keserler” derler ama, horoz ötmeden de sabahın olduğunu anlayamazsınız. 

Büyükelçilik temsil gücüne sahip bir resmi kurumdur. Temsil ettiği, bir ülkedir, şirket değil. Bu durumda içtiği çaydan, kullandığı bardaktan, yere serdiği halıdan, duvardaki resimlere kadar ne varsa o kurumda hepsi Türkiye’yi anlatmalıdır. Elçilik böyle birşey olsa gerektir. Ben bu vesileyle yeniden bir hatırlatma yaptım. Belli mi olur, belki Büyükelçimiz Ali Kemal Aydın kulak verir bu sese de, “Kançılarya’da sadece Çaykur çayı içilir” geleneğini başlatmış olur…

Çay demlemenin de, içmenin de bir adabı vardır. Çay zevk için içilir. Çay demleyip, ikram edenler, şu 4 hususa dikkat etmelidirler:
1-Demlenecek çay Çaykur’un çayı olmalıdır
2- Çayın demi, dudak renginde olmalıdır (Lebrenk)
3- Çay ince belli bardakta ikram edilmeli ve ağzına kadar doldurulmamalıdır, dudak payı bırakılmalıdır. (Lebrîz)
4- Çay, dudağı yakacak kadar sıcak olmalıdır.(Lebsûz)

Rüştü Kam

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.