AKP HUKUKU

ABONE OL
18:53 - 01/10/2020 18:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Kâğıt üzerinde demokrasi ile yönetilen ülkelerde hukuk her insanı eşit sayar.
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili.
İşçi, işsiz, köylü, kentli.
Dinli dinsiz, laik anti laik, aydın, yobaz.
Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Budist, Alevi, Sünni, Katolik, Protestan, Ortodoks.
Kadın erkek, çocuk, engelli, engelsiz

Zengin, fakir,
Er, subay, general, orgeneral, kuvvet komutanı, genelkurmay başkanı.
Bekçi, polis, komiser, emniyet müdürü, genel müdür.
Memur, sözleşmeli…
Hukuk Devletinde yukarıda saydığımız- saymadığımız kişiler, makamları, rütbeleri ne olursa olsun yasa önünde eşittirler.
Ama yinede bazı görevlilerin, devlet memurlarının bazı ayrıcalıkları olur.
Örneğin bir Genel Kurmay Başkanı suç işlediği durumda Yüce Mahkemede yargılanır.
Cumhurbaşkanı, başbakan da öyle.
Bir memurun disiplin soruşturması amirin iznini gerektirebilir.
Milletvekillerinin kürsü dokunulmazlığı vardır.
Yani bir milletvekilinin düşündüğünü açıkça söyleme özgürlüğü vardır.
TBMM üyelerinin yasama görevlerini yerine getirirken söyledikleri sözlerden, açıkladıkları düşüncelerden ve verdikleri oylardan dolayı herhangi bir hukuksal ve ceza uygulamasına uğramayacakları garantisidir.
Bu nedenle meclis üyelerine gözaltına alınmama, tutuklanmama, üzeri aranmama, kovuşturulmama gibi güvenceler sağlamaktadır.
Yasama dokunulmazlığı dışındaki suçlar ortadan kalkmaz, milletvekilinin meclis üyeliği düştüğü anda cezai kovuşturma başlatılır. Meclis cezai suçlarda dokunulmazlığı kaldırabilir. Ama üyeliğini düşüremez.
Hukuk davalarında tazminat davaları işleme konur, yargı kararına göre tazminat ödeme kararı uygulanır.
Kürsü dokunulmazlığı, iktidar partisinin çoğunluğu ele geçirdiğinde milletvekillerini meclisten çıkarma, tutuklatma eylemlerine karşı konulmuştur. (DP iktidarında, olduğu gibi)
Fakat Türkiye’de Özel Yetkili Mahkemeler, anayasa hükmünü hiçe sayarak seçilmiş milletvekillerinin tutukluluklarını muhalifse dikkate almaz. O savcılar ve yargıçlar iktidarın suç aklama elemanlarıdır.
Bu özel yetkili mahkemeler, AKP muhaliflerini bertaraf eden bir konuma dönüşmüştür. Arkasında AKP ve Cemaat desteği vardır.
Ama diğer yanda kalpazanlıktan, cinsel tacizden, naylon fatura düzenlemekten, devletin arsasına kaçak villa kondurmaktan, tecavüz suçuyla soruşturması olan milletvekili iktidarın milletvekili ise yargılanamıyor. Halk iradesi ya!
Silivri Yargısında iktidarın hoşuna gitmeyen kararı veren yargıçlar görevlerinden alınarak tenzili rütbe ile sürülürler. Yaşadık, gördük.
Deniz Feneri soygununda Alman yargısının verdiği karar ortadayken, Türk yargısının savcıları Türkiye ayağına dokunmak, hukukun üstünlüğünü işler duruma getirmek isteyince, suçlular serbest bırakıldı, savcılar görevden alındı, hapsedilmeleri isteniyor.
İktidar yandaş suçlularını koruyor, onlara dokunan savcı olsun, yargıç olsun yanıyor.
TSK’inde terörle canları pahasına savaşan subaylar, generaller, kuvvet komutanlığı yapmış orgeneraller, genelkurmay başkanı savcılık soruşturmasıyla ifadeye çağrılıp tutuklanıyor.
İlk kez Türk Silahlı Kuvvetlerinin Genel Kurmay Başkanı silahlı terör örgütü liderliğinden tutuklandı.
(Terör örgütü ise bu durumda Türk Ordusu oluyor.)
Genel Kurmay Başkanının apar, topar tutuklanmasına cumhurbaşkanı, başbakan, adalet bakanı ve de başbakanın ağlama otomatiği Arınç hiç tepki göstermedi.
Emzikli medya, besleme medya da ses çıkaramadı.
Her kanıtsız, haksız tutuklamalarda ezberledikleri nakaratı koro halinde:”Türkiye bir hukuk devletidir. Türkiye’de yargı bağımsızdır.” Diye tekrarladılar.
Ne zamanki özel yetkili cumhuriyet savcısı, başbakanın yakın adamı, danışmanı sonradan da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı, eski MİT müsteşar yardımcısını ve diğer MİT görevlisini aynı yöntemlerle sorguya çağırınca iktidarın etekleri tutuştu.
Yargı bağımsızlığı, hukuk devleti bir anda bir tarafa bırakıldı, AKP’nin hukuku işlemeye başladı.
Hakan Fidan, savcı yerine AKP’li cumhurbaşkanına koştu. AKP kurmayları, AKP’nin adalet bakanı, savcılara ateş püskürmeye başladılar.
Savcı Sadettin Sarıkaya, MİT elemanları için yakalama emri çıkardı.
O anda AKP, takiyye yapmayı bir tarafa bırakarak gerçek yüzünü ve amacına uygun şekilde Post Modern hukuk darbesiyle savcının elinden yetkilerini aldı.
AKP, kurmayları yaptıkları hukuksuzluğa, kılıf aramak için yeni yasa teklifiyle Hakan Fidan’ı kurtarma girişimini de anında yaptı. Kişiye özel yasa Anayasaya aykırı olduğu halde.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Genel Kurmay Başkanını yasalarda olmadığa halde Silivri Toplama Kampına kapatırken, kendi adamının sorgulanmasına bile izin vermeyen hukuk cemaat hukukudur.
KCK soruşturmasını yürüten emniyet şube başkanları alel-acele görevlerinden alındılar.
Bütün bu hukuksuzluğun arkasında yatan nedenin Fidan’ın ve diğer MİT görevlilerinin PKK pazarlığında ele geçen belgelerde ve KCK baskınlarında başbakanı Yüce Divan’a götürecek düzeyde belge ve bilgilerin olduğu söylenmektedir.
O korku nedeniyle en iyi savunma saldırıdır, kuralını uygulamaya koydular…
KCK baskınlarında ele geçen ihanet belgelerinin ortaya çıkmasından panikleyen AKP artık kendi hukukunu işleme koydu.
Savcıların görevden alınma gerekçesi ise; soruşturmada gizlilik kuralına uymadıkları içinmiş.
Sen bunca aydının, gazetecinin, bilim adamının ülkesini savunmaktan başka amacı olamayan şerefli subayların, generallerin uydurma gerekçelerle gece yarıları evlerini basarak cani gibi, katil gibi alıp günlerce tutuklanmaları, yandaş ve emzikli medya tarafından pehlivan tefrikası gibi yayınlanması hukuk gereği mi idi?
Yıllarca yargı karşısına çıkarmadan özgürlüklerinin yok edilmesi mi hukuksaldı?
Sapık bir haham bozuntusunun zırvalarını saatlerce devlet Televizyonlarından naklen yayınlamak hangi yasa maddesinde yazıyordu?
Cemaat polislerinin tutanaklarının altını imzalayan savcılar mı hukuk adamlarıydı?
Hırsızlıkları kanıtlanan inanç vurguncularını sorgulayan savcılar, yargıçlar hukuk düşmanı, öylemi?
Devletin parasını sahte belgelerle buharlaştıranları sorgulamak isteyen yargıçları, savcıları cemaat müridi savcıların hiçbir yasa maddesine dayanmadan derdest etmesinin neresi hukuksal?
Artı kimseyi kandıramazsınız.
İsviçre bankalarındaki servetlerinizi yazanlar solcu, terörist, militan Kemalistler değil, seni ”Eş Başkanlığa” atayan ABD’nin Büyükelçisidir.
İtiraz edecek oldun. Ne dedi ABD?
”Benim Büyükelçim gerçekleri yazar.” Demedi mi?
Mübarek’e, Başer Esad’a gösterdiğin hiddeti niçin gösteremedin?
Bir dönemeçteyiz artık.
Cumhurbaşkanı, başbakan, adalet bakanı, başbakan yardımcıları yargıya doğrudan müdahale etmişlerdir.
Bu Hukuk AKP’nin hukukudur
Yargı AKP’nin yargısıdır.
Yasama sadece AKP’nin yasama organıdır.
Polis AKP’nin polisi.
Yürütme AKP’nin emirberi.
Ne diyor AKP milletvekili muhalefet milletvekillerine? ”Sesini kes yoksa kafanı kırarım!”
Uzatacak mıyız başımızı?
Teslim olacak mıyız?

Yıldız AKALIN

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.