AKP FELSEFESİNİN KIRILMA NOKTASI

ABONE OL
11:52 - 23/10/2020 11:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AKP FELSEFESİNİN KIRILMA NOKTASI


Bu hafta sonu Ahmet Sever’in son günlerde çok tartışılan kitabı „Abdullah Gül ile 12 Yıl“‘ı okudum. Ben Türkiye’deki olumsuz anlamdaki siyasal değişimi Erdoğan’ın Davos’taki „One minute“ şovundan sonra başladığını düşünürdüm.

O olaydan sonra Türkiye, Avrupa’ya sırtını çevirip, dış politikada ard arda hatalar yapmaya başladı ve oldukça totaliter bir rejime doğru kaymaya başladı sanırdım. Ama Ahmet Sever’in kitabını okuyunca, bu fikrim değişti. AKP’nin, ilk yıllarında Türkiye’nin başarılı AB ve Orta doğu politikasının ardındaki asıl mimarın Abdullah Gül olduğunu anladım. Erdoğan o kadar gündeme oturdu ki, asıl mimarı gözümüzden kaçırmışız… Kitabın içeriğinin yarısının abartma olduğunu düşünsek bile o yıllarda Türkiye’nin dış politikadaki ağırlığının arkasında Abdullah Gül’ün doğru politikalarının yattığı inkar edilemez. 

Eski bir Alman Başbakan’ı ile bir yemekteki özel sohbetimizde şöyle demişti:“AKP’nin ilk yıllarında Türkiye’nin demokrasi, insan hakları ve azınlıklar hakları konusundaki hızla attığı olumlu adımlar bizi şaşırtıyordu. Bir yandan Erdoğan’a hayranlık duymaya başlamış, diğer yandan da „acaba Kuzu postuna bürünmüş kurt mu?“ diye düşünüyorduk. Ama son yıllarda tam bir kurt olduğunu tüm dünyaya gösterdi“ demişti. Demek ki o yıllarda benim de insan hakları konusunda desteklediğim Türkiye’nin olumlu politikasının kahramanı Abdullah Gül idi… 

Kitaptan anladığım, Davos skandalı, gezi olayları ve daha sonrası gelişen olumsuz olaylarla kurdun gerçek yüzünü göstermesinin altında, kuruluş yıllarında liberal politikanın en güzel örneklerinden biri olan AKP’nin kurucularından, fikir babalarından Abdullah Gül ile olan bağlantısını koparması yatıyor. 

Bu örnek liberal parti AKP, yandaşlarına „bizim mahalle”‘den deyip bağrına basan, aksini düşünenleri „ötekiler“ olarak dışlayanların eline geçti, tabii Abdullah Gül de „ötekiler“ sınıfına atıldı. Bunu son olarak önceki akşamki ‘dostluk iftarı’nda, Erdoğan’ın, Gül’e yaptığı sözlü saldırı ile daha iyi anladık.
AKP içerisinde Gül gibi düşünen liberaller tüm baskılara rağmen hala varlar. Sanırım ki onlar da son yıllardaki anti demokratik gelişmelerden son derece rahatsızlar, ama üstten gelen baskıya baş kaldıramıyorlar ve de sağlam bir muhalefet olmadığı için de başka bir partiyi destekleme yoluna gidemiyorlar. İşte bunlara ve Türkiye’deki milyonlarca liberal görüşlü insanlara Abdullah Gül liderlik yapabilirdi, ama maalesef nedense o da Erdoğan’dan ürktü ve oldukça pasif bir pozisyonda kalmayı tercih etti. 

Ve bu durumda koltuklarına yapışan dinozorlar yüzünden yeni bir lider çıkarma şansı olmayan Türkiye, son hızla oldukça karanlık günlere doğru yol almakta…

Ahmet İNCEL

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.