AKIL MİRASI’NI VE CENAZEYİ ÇALMAK…

ABONE OL
11:27 - 23/10/2020 11:27
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Bir kez daha rahmet dileyelim. Haydar Hoca merhum gitti ama geride bıraktığı Akıl mirasının kavgası başladı bile.

Bana göre bir yazıyı, bir düşünceyi, kısaca akıl mirasını çalmakla bir cenazeyi  çalmak ayni şeydir.

Daha önceki yazılarımda değindiğim gibi; başkalarının fikir ve düşüncelerini kendi fikir ve düşüncelerimiz gibi lanse etmek çağımızın hastalığı oldu. Nedense size fikir veren insanların adını anmak ve “böyle demiş, şöyle bir düşüncesi var, yazısında şunu belirtiyor” gibi kelimeler kullanmak bazı aydınlarımızın zoruna gidiyor.

Sayın Mahfi Eğilmezi yazılarından ve kitaplarından biliyoruz. Kapitalizm ve Kamu İktisadi teşebbüslerinin finansmanı konularında bilgisine başvurulan bir uzman. Devlet görevlerinde bulunmuş. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (İktisat ve Maliye Bölümünü) bitirmiş,  Gazi Üniversitesi’nde Kamu Maliyesi dalında doktora yapmış.

Sayın Selim Kotil ise Mahfi Eğilmezden 20 yaş daha genç,  Atatürk Fen Lisesi’ni Türkiye derecesi ile kazanmış, lise yıllarında fizik ve matematik olimpiyat takımlarının başında yer almış, derece yaparak Boğaziçi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi’ni bitirdikten sonra, ikinci üniversite olarak iktisat fakültesinden mezun olmuş; Bağımsız Türkiye Partisinde Genel Başkan Yardımcısı olarak siyasetin içinde olan bir isim. O da kendi dalında önemli bir uzman.

Bu iki ismi tanıdıktan sonra gelelim meselenin özüne. Bu iki aydın ve saygın insan Haydar hoca merhumun bir sözü nedeni ile kısa bir süredir atışıyorlar.

Sayın Selim Kotil, 21 Nisanda attığı bir twit ile 2005 yılında hoca’nın yaptığı bir konuşmada; “Kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar ise sınırlıdır, sınırsız olan ihtiraslardır” dediğini anımsatarak; bu sözleri ile Kapitalizm’i reddettiğini belirtiyor.

Sayın Mahfi Eğilmezde hoca’nın sözlerini kullanmış. Ancak fikrin kime ait olduğunu belirtmemiş. Sayın Selim Kotil de bir twit atarak bu konuda uyarıda bulunmuş. Fikirlerin gerçek sahibini hatırlatmış. Şimdiden “O söz öyle değildi, böyleydi” çatışması başladı.  Ancak görülen o ki, kimse hoca’nın fikir ve düşüncelerinin çalınmasına; dipnot gösterilmeden kullanılmasına izin vermeyecek.

***

Bu ülke; başkasının akıl mirasını çalan, başkasının kitaplarından alıntılar yapan, bunların kime ait olduğunu belirtmeyen; bir başkasının düşüncelerini desteklemeyi ayıp sayan; yabancı yayınları çevirerek doktora tezi hazırlayan kendisini “aydın” olarak tanımlayanlar ile dolu.

Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi, Haydar Hoca’nın öneri ve kurtuluş reçetelerinin yavaş, yavaş konuşulmaya başladığını her iklimde göreceğiz. Şimdiden senyoraj hakkının kullanılarak para basılması uygulamasına sessiz-sedasız geçildiğini görüyoruz.

Haydar Hoca sağ olsaydı şöyle derdi : “Unutulmamalı ki, Pandemi sonsuz değil ama ihtiyaçlar sınırlı ihtiraslar sınırsız.”

***

Gelelim bir başka meseleye… Sevgili Haydar BAŞ merhum, sıradan bir insan değildi. Onun çeşitli sıfatları ve özellikleri vardı. Öğretim görevlisiydi. Prof. Unvanını taşıyordu. İş adamı idi, yüzlerce insana kuruluşlarında sağladığı iş olanakları ile ekmek veriyordu. Bir mütefekkir kimliği vardı. Kitapları ile oluşan bir yazar kimliği vardı. Ve önemli bir kitle partisinin lideri idi.

Doğrusu ölümünden sonra hiç te hak ettiği muamele ile karşılaşmadı.

BTP Trabzon İl başkanı Sayın Nihat Hekimoğlu, bununla ilgili yaşananları Meltem TV. de ayrıntılı bir biçimde anlattı.  Cenaze sürecinde karşı karşıya kaldıkları zulüm haline gelen karşı davranışları dile getirdi. Bunlarla ile ilgili hukuki sürecin başlatılacağını söyledi.

Ani ölümünün arkasında neler gizli bilmiyoruz. Çok ilginç şeyler yaşandığı açıkça ortada.  Mesela bir gün önce sağlığı açısından her şey normal iken birden bire gece fenalaşması ve Hayatını kaybetmesi… Hastanenin ölüm ile ilgili resmi bir açıklama yapmaması…  Gerçek ölüm sebebinin Corona’mı yoksa kalp krizimi olduğunun kesinleşmemesi…  Aile fertleri ve BTP il başkanının  başhekimlikte görüşme yaparken, cenazenin bir ambulans ve bir personel ile adeta kaçırılarak mezarlığa götürülmesi, kimsesiz gibi gömülmeye çalışılması akla deli sorular getiriyor.

Neyse ki, cenazeye iç işleri bakanlığının genelgesi ve bilim kurulu kararları doğrultusunda sahip çıkılmış. Belki de defin yeri bile bilinmeyecekti.

Böyle bir olayda ölüm raporu tanzimi nasıl yapılır bilmiyoruz.  Kaç doktor düzenledi? Özel doktoru yanında olmadığı için bir ihmal veya kasıt var mıydı?  Otopsi yapılması gerekir miydi?  Bütün bunlar gerçekten düşündürücü…

Atılan iftiraları, yalan açıklamaları, cenazede kullanılan ve tabuta örtülen örtüye kadar bilgisizce  yakıştırmalarda bulunanları şimdi yargı yolu bekliyor.  Tabii, adalet ne zaman tecelli eder bilemeyiz. Bekleyip göreceğiz.

***

Trabzon’da mümtaz bir şahsiyet olan Haydar Baş, sadece Türkiye’de değil; tüm dünyada eserleri ile de tanınan bir fikir ve düşünce adamı idi. Bu “idi” sözcüğünü eklemek çok zor. Ülkeyi karıştırmak isteyen dış mihrakların mezhep çatışmasını körüklediklerini, Fetö’nün Türkiye için açık bir tehdit olduğunu ısrarla ve yıllarca dillendirmişti.

Yine Amerika’nın Türkiye aleyhine tutum ve davranışlarını işaret ederek dostumuz olmadığını, aleyhimize kararlar aldığını ilan etmişti.

Azerbaycan’da Uzun yıllar görev yapan Haydar Baş için camilerde dua edilirken; İran Devlet televizyonu vefat haberini yayınını keserek duyuran ilk kuruluş oldu ve Devlet görevlilerinin taziye mesajlarına yer verdi.  Rusya federasyonu devlet duması da diğer ülkelerin aksine duydukları derin üzüntüyü dillendirdiler. Avrupa Bilim federasyonu, Dünya Ehlibeyt kurultayı genel sekreterliği gibi pek çok uluslar arası sivil toplum örgütü de, mesajlarında Haydar hoca’nın yaptıklarını ve düşüncelerini anlattılar.

Almanya’dan Amerika’ya kadar Milli ekonomi modeli kongrelerine katılan pek çok bilim adamı da mesaj kervanına katıldı.

Bizim yandaş medya ise kısa haberler ile ve Corona günlükleri içinde haberi yayınlamakla yetindiler.

Şimdi gözler, BTP’nin yeni başkanı Av. Hüseyin BAŞ’a çevrilmiş durumda.

İnanan insan için ölüm asla şaşkınlık yaratmaz. Çünkü sürpriz değildir. Sadece yürekleri üzer, sevdiğinin yokluğuna alışmakta insanı zorlar.

Bütün bu günler geçsin bakalım. Elbette Yaradan’ın olandan bitenden haberi olduğu gibi sonuçta bir hesabı da vardır.  Gelişmelerin sonuçlarını bekleyip hep birlikte göreceğiz.

Sağlıkla kalın.

 

Taner TÜMERDİRİM

[email protected]

Inal

    En az 10 karakter gerekli
    Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.