Ahmet Davutoğlu’nun istifası davulcu yellenmesi olur ancak

ABONE OL
17:55 - 01/10/2020 17:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

ANALİZ

Ahmet Davutoğlu’nun istifası davulcu yellenmesi olur ancak

Eski Başbakan, AKP’nin eski Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, dün partisinden istifa etti.
Haberin ayrıntısını okuduğum Tele1 haber sitesinde istifa şu flaş girişle duyurulmuştu;
“AKP’nin ihracını istediği ve bugün ihraç edilmesi beklenen eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, ekibiyle birlikte iktidar partisinden istifa etti. İstifa açıklamasını yapan Davutoğlu’na, AKP’den ihraçları istenen eski vekiller Selçuk Özdağ, Ayhan Sefer Üstün ve Abdullah Başcı’nın yanı sıra AKP eski İstanbul İl Başkanı Selim Temurci de eşlik etti.”
Haberde Davutoğlu’nun, “Yeni bir siyasi hareketi inşa edeceğiz” diye konuştuğu da belirtiliyor.
Aslına bakarsanız beklenen bir istifaydı.
Ancak Davutoğlu istifa etmeyip de Disiplin Kurulu’nun kararını bekleseydi de ihraç edilecekti ve bu, yanılmıyorsam AKP, Türk siyasi tarihine, genel başkanını ihraç eden ilk parti olarak geçecekti.
Nitekim Davutoğlu da “Partimi, kendi genel başkanını ihraç etme üzüntüsü ile karşı karşıya bırakmak istemedim” demiş.
Ne büyük nezaket, ne büyük vefa!
Peki, Davutoğlu’nun istifası ne anlam taşıyacak.
Bana göre, şu anda hiçbir anlamı yok. Çünkü AKP’nin 300’e yakın milletvekilinden Davutoğlu ile birlikte hareket eden tek kişi bile yok. Eğer yeni bir siyasi hareket başlatmak için partinizden istifa ediyorsanız ve bu hareketinize, mevcut milletvekillerinden biri bile destek vermiyorsa, o siyasi hareket başından ölmüş demektir.
Aslına bakarsanız Davutoğlu, Genel Başkan ve Başbakan olduğu dönemde de partide bir ağırlığı ve arkasında onunla birlikte hareket etmeye hazır bir gücü yoktu.
Arkasında Erdoğan olan Davutoğlu, sadece bir ara kendi başına iş yapmaya ve bağımsız bir başbakan gibi davranmaya çalıştı o kadar.
Zaten bu durum sarayda fark edilir edilmez Davutoğlu azledildi.
Haysiyetli bir politikacı, o şekilde azledilmesinden sonra istifa ederdi.
Ama sanıyorum Davutoğlu, “Erdoğan yanlış yaptığını anlar, beni tekrar eski yerime getirir ya da başka bir görev teklif eder” diye düşünerek, iki yıl ağzını bile açmadan bekledi.
Sonra bu hayalinin ham bir hayal olduğunu anlamış olmalı ki, önce bir manifesto yazarak parti hazırlığını duyurdu, Meclis’ten yine destek çıkmadığı gibi, bir de üstüne ihraç edilmek istendi.
Ahmet Davutoğlu’nun parti kuracağını şahsen pek düşünmüyorum.
Başarısız bir siyasetçi olmasına rağmen hiçbir şansı olmadığını görecek kadar zeki olduğunu tahmin ediyorum.
Şu anda başka bir partiye katılma ihtimali de pek yok.
Kısacası Davutoğlu, siyasetçi olarak dün itibarıyla galiba tarihe karıştı artık.

FIKRA GİBİ

Her dönem, bir tuhaf adamı milletvekili yapınca böyle oluyor

AKP Genel Başkanı Erdoğan, kimlerin milletvekili olacağına karar verirken, her seferinde tuhaf birini listeye koymayı ihmal etmiyor.
Bu kişiler ya çok tuhaf beyanatlar veriyor, ya garip şeyler yapıyor ya da hiçbir şey yapmıyor.
Örneğin şoförünü milletvekili yaptı Erdoğan, o da Trump’a matematik öğretmeye kalktı en hafifinden, ki daha yaptığı neler var.
Futbolcu Hakan Şükür’ü de sokmuştu Meclis’e, “Ben bilmem, büyüklerim bilir” sözüyle ünlenmişti bu futbolcu. Sonra da Amerika’ya hocasının yanına kaçmıştı pabuç pahalı olunca.
Bu dönem futbolcu kontenjanından Alpay’ı seçti Erdoğan.
Daha Meclis’in ilk günü, Erdoğan’ı eleştirdi diye adam dövmeye kalkan Alpay, dün de Ahmet Davutoğlu’nun istifası üzerine tuhaf bir tweet atmış.
Şöyle demiş eski futbolcu; “Ak Parti’den kovulan Ahmet Davutoğlu, kovulduktan 1 hafta sonra ‘İstifa ediyorum’ dedi. Fıkra bu kadar.”
Tabii aklı başında bir AKP’li, bu futbolcuya şunu anlatmalı: İhraç istemiyle disipline verilmekle ihraç edilmiş sayılmaz kimse. Davutoğlu, ihraç talebiyle disipline gönderildi ama henüz karar çıkmadı.
Futboldan anladığının onda biri kadar siyasetten anlasa Alpay, böyle “fıkra gibi” tweet atmazdı.

BUNU YAZMAK GEREK

Şimdi gözler Ali Babacan’da, bakalım Meclis’ten kaç destek alacak?

AKP’den daha önce istifa eden Ali Babacan, partisini yılbaşından önce kuracağını açıklamıştı hatırlarsanız..
Babacan’ın kuracağı partide yanında duran birçok kişiyi biliyorum ama şu ana kadar Meclis’ten ne kadar destek alacağı konusu hâlâ meçhul.
Bu konuda sadece dedikodular var.
Kimine göre, en az 40 milletvekili hazır bekliyor.
Parti kurulduğu an AKP’den istifa edecekler ve bu partiye katılarak Babacan’ın Meclis’te grup kurmasını sağlayacaklar.
Ama dediğim gibi bu şimdilik dedikodu düzeyinde.
Çünkü Babacan’ın partisine geçme ihtimali olan milletvekili adı hiç duymadım kendi hesabıma.
Eğer bu kadar gizli tutarak ilerliyorlarsa bravo yani.
Buna karşın şunu söyleyebilirim; eğer Babacan da tıpkı Davutoğlu gibi Meclis grubundan destek alamazsa siyasette hiçbir şansı olmayacaktır.
Yine de şunu ekleyeyim; Davutoğlu bana göre romantik bir hareket. Babacan’ın ise uluslararası bir proje olma ihtimali var. Böyle olursa AKP’den milletvekili geçişi, tahminlerin bile çok üzerinde olabilir.

ŞAŞIRDIM

İmamoğlu’nun çevresi, ısrarla hata üzerine hata yapıyor

İstanbul Belediyesi’ni CHP kazandı kazanmasına da bunun keyfini sürmesi bir türlü mümkün olmuyor.
Hemen her gün yapılan bir hata nedeniyle İmamoğlu, yandaş yalakaların hedef tahtasına konurken, kendi partisinden de ciddi eleştiriler gelmeye başladı.
Örneğin İmamoğlu’nun seçim kampanyasını yürüten Necati Özkan isimli bir kişi varmış.
Bu kişi Muharrem İnce’nin, “Ben yine cumhurbaşkanı adayı olacağım” açıklaması üzerine, “Dün dünde kaldı cancağzım, artık mekanın yeni sahibi var” diye tweet atmış.
Bu, CHP’lileri çok kızdırmış gördüğüm kadarıyla.
Sosyal medya, “Bu ne hadsizliktir, bu ne ahlaksızlıktır” diye öfkelenenlerden geçilmiyor.
Ayrıca aynı kişinin daha önce İlker Başbuğ’un tutuklanmasını “sivil idarenin zaferi” olarak tanımladığı, seçimlerden sonra “Kılıçdaroğlu artık istifa demeli” diye de tweet attığı iddiaları görüntülü olarak sosyal medyada yayınlanıyor.
CHP’de “Durun, her şey yerli yerine oturarak ne olursa olsun İmamoğlu eleştirilmesin” diyen ve eleştirenlere ağır biçimde saldıran gurubun sayısının giderek azaldığını mı ne görüyorum artık?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Diyarbakır olayını bu kadar gerdirmek yanlış

Diyarbakır’da bir grup annenin “Evlatlarımızı dağdan geri getirtin” diyerek HDP il Merkezi önünde başlattığı eylemin katılımcılarının sayısı artıyor.
Anneler elbette haklılar.
Anne yüreği ile çocuklarının can güvenliğini korumaya çalışıyorlar.
Ancak bu eylemin üzerinden garip bir prim yapma çabası var ki, bu bana çok yanlış geliyor.
İktidar aslında konunun çözülmesini sağlamak zorunda.
Oysa tam tersini yapıyor.
Bakanlar, HDP önünde oturan anneleri ziyaret ediyor ve adeta görünür bir çaresizlik sergileyerek güya çok üzüntülüymüş gibi tablolar çiziyorlar.
Oysa bu bakanlar üzülmeyecek, o çocukların getirilmesi için ne gerekiyorsa yapacaklar.
Tabii bu bakanların böyle davranması belli ki saraydan gelen bir talimat.
Bunun böyle olduğunu zaten Erdoğan da dünkü konuşmasında açıkça belli etti.
Erdoğan, “Şimdi tabii bu annelerin duruşu sıradan bir olay değil. Tabii burada canı yanan anneler. Evlat acısı nedir bunu anneler gayet iyi bilir. Ağlarsa anam ağlar diyor ya, gerisi boş ağlar” dedikten sonra açıkçası tam olarak anlayamadığım şu cümleyi sarf etti; “Şimdi bu iş adeta serbest belki bırakılmış olsa, burada öyle 28 aile falan değil, belki binler oraya akacak. Ama tabii korku olayı da var. Fakat bütün bunlara rağmen şu anda STK’lar vesaire onlar da artık Diyarbakır’a gelmeye başladılar. Bu süreç daha da artacak.”
Bu sözlerden anladığım, önümüzdeki günlerde o kabalalık çok daha artırılacak.
Aynı süreçte, HDP de anneleri Ankara’ya Meclis’e davet etti.
Erdoğan’ın buna da tepkisi oldu. HDP’yi “PKK’nın uzantısı” olarak niteledikten sonra “Bu işi Meclis’e taşımak suretiyle kendilerini meşrulaştırma gayretine kusura bakmasınlar biz prim vermeyiz” dedi.
Demek anneler Meclis’e gelirse bile, Erdoğan buna izin vermeyecek.
Bir sorunun bu kadar gerdirilmesi bana sanki iyi bir şey değilmiş gibi geliyor.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.