AHLAKİ ÇÖKÜŞÜN PENÇESİNDEKİ TÜRKİYE

ABONE OL
18:12 - 01/10/2020 18:12
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

AHLAKİ ÇÖKÜŞÜN PENÇESİNDEKİ TÜRKİYE

Bir ülkede ekonomik sorunlar olabilir.
İnsanlar günlük yaşamlarında zorluklarla karşılaşabilirler.
Doğal afet olur, can ve mal kaybı olur ulusça canımız yanar, yas tutarız.
Geçmişte bunları yaşadık
Birlikte acı çektik, acıları birlikte göğüsledik.
Öyle zamanlar oldu ki, üç kıtada imparatorluk kurmuşken yüzyıllarca vatan edindiği Anadolu’yu bile kaybetme konumuna gelmiştik.
Devlet adamı yerine rüşvetle saraya kapıkulu olan yeteneksiz kişilerin devlet yönetimine getirilmeleri ile devlet yozlaştırılmış, Osmanlı Devletini tüketmişlerdi.
Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yurtseverlerle başlatılan Ulusal Kurtuluş Savaşı tüm olumsuz koşullara rağmen birlik ve beraberlikle kazanılmıştı.
Çağdaş, Laik Cumhuriyet halk yönetimi olarak Türk Halkının layık olduğu rejim olarak benimsenmişti.
Her türlü kışkırtma, isyanlar bütünlüğümüze zarar verememişti.
Çünkü Ulus  her türlü ihanete, tuzağa, kışkırtmaya karşı durmuş, cumhuriyetine sahip çıkmıştı.
Eğer bir ülkede insanlar arasında ayrışma başlar, insanlar arasında ötekileşme öne çıkarsa o ülkede çözülme ve çöküntü başlar.
Toplumun tepkisizleşmesi sağlanırsa o ülkede birlik, beraberlik hele yurtseverlik olgusu anlamsızlaşır.
Ahlakın çöktüğü bir ülkede hukuk, demokrasi, evrensel insan hakları, uygarlık değersizleşir.
Türkiye, bağımsızlığını kazanıp, uygar dünyanın onurlu bir üyesi olarak bölgesinde saygın, güçlü bir ülke olması sömürgeci emperyalist cepheyi ve içerideki gerici işbirlikçileri hep rahatsız etmiştir.
Her fırsatta çıkarları gereği birliği bozma ve toplumu ayrıştırma konusunda her türlü yolu denemişlerdir.
Günü gelmiş ırkçılığı kullanmışlar, önce gençleri milliyetçi-solcu ayrıştırmasıyla çatıştırmış, aynı fabrikadan çıkan silahlarla birbirlerini katletmelerini sağlamışlardı.
Zaman geldi etnik köken çatışmasıyla yüzyıllardır birlikte yaşayan insanlar birbirlerine düşman edilerek binlerce insan bu anlamsız nedenlerden can verdi.
Halkın bilinç düzeyinin ekonomik düzeyini aşmasından korkan kapitalizmin dış ve yerli işbirlikçileri darbelerle bilgi toplumu oluşumunu engellemek istediler.
Bir sağdan, iki soldan diye gençleri darağaçlarında işkence odalarında öldürerek toplumu sindirmeyi denediler.
Ama halk ve aydınlar susmadı.
Halkın kararlılığına darbeciler bile direnemedi. 
Ama bugün ülkemiz AKP iktidarıyla en zor dönemini yaşamaktadır.
Türkiye ‘de vatandaşlar hiç bir dönemde bu kadar ayrışmamıştı.
14 yılda AKP iktidarı, eğitimde, iş hayatında, bürokraside, orduda, emniyette, yargıda her alanda Laik Demokrat Sosyal Hukuk Devletini yörüngesinden koparacak bir kadrolaşma hareketi başlattı.
Din adına cumhuriyetin tüm kazanımları yandaşlarca ganimet olarak paylaşıldı. Talan edildi.
İşsizlik bilinçli olarak artırılarak halkı sadakaya muhtaç duruma getirdiler.
Mecliste çok evlilikler, kadının çalışma yaşamından kopartılarak tesettüre büründürülüp evlere hapsedilmeleri, kızların çocuk yaşlarda evlilikleri yasal duruma getirilerek şeriat devleti olma konusunda ne gerekiyorsa yaptılar.
Engel olacak kurumları, kişileri düzmece belgelerle, vicdanı satılık muhbir gazeteciler ve gizli tanıklarla hapsettiler, intihar etmelerini, ölümcül hastaları gece yarıları baskınlarla ölmelerini çabuklaştırmak için hukuk eğitimi almış adalet hırsızları hakim, savcılarla ömür boyu hapis cezaları ile mahkum ettiler.
Sonra da utanmadan cemaat, PKK, bizi kandırdı diye öldürülmelerine ortak oldukları askeri, polisi saray safahatı uğruna öldürttüler.
Akıl almaz hırsızlıkları, yolsuzlukları ortaya çıktıkça ”Yavuz hırsız ev sahibini bastırır.” utanmazlığı ile suçları birbirinin üzerine atmaya kalktılar.
Ne zaman zora gelseler, ne zaman hesap verme konumuna gelseler, siyasi hayatına başladığından beri AKP’ye her türlü desteği veren Bin bir surat Devlet Bahçeli sayesinde kurtuldular 
Topaçlaşmış eski Marksistler ve Liboşlar desteğiyle Siyasal İslam’ın bayrağı sayılan Türban’ı kadın özgürlüğü aymazlığı ile sadece özel hayata değil, meclise, devlet kadrolana, kaymakamlıklara kadar girmesine katkıda bulundular.
Hatta Atatürk’ün partisi, O’nun kadını özgür kılmak için önce tesettürden kurtulması için verdiği mücadeleye sahip çıkamadılar  ”Bacımızın başörtüsü” bahanesiyle devrimlerden ödün vererek destek verdiler.
Hatta kara çarşafa Atatürk rozeti takma aymazlığına bile düştüler.
Bugün maçlarda küçük kız çocuklarının sembol olarak türbanla seronomilere çıkmalarına ses bile çıkaramaz konumdadırlar.
Hırsızlığı, ”Rüşvet İslam’ın içinde var, günah işleme özgürlüğümüze dokunmayın.” Diye yeni bir İslam anlayışını topluma dayatmaya çalıştılar.
Şimdi de kadın, çocuk tecavüzlerine bile sahip çıkmaya kalkıştılar.
Çünkü bu tecavüzleri yapanlar yandaş vakıflar, yandaş imamlar ortaya çıktıkça ”ben yandaşıma sahip çıkarım” güvencesi vererek karşı çıkanları susturmayı amaçlamaktadırlar.
Tesettürlü bakan, yandaş Ensar Vakfını korumak için kırkın üzerindeki tecavüzlere karşı toplumu kandırmak için ”Bir defalık olayı büyütmeyin” Diyerek kendi felsefesini ortaya koymuştur.
Yandaş yargıda kadınlar ve çocuklar aleyhine kararlar kadını ve çocukları nasıl gördükleri örneklerden bir kaçı bile ahlak çöküntüsünü göstermektedir: Aldatan eşe ”dayak meşru” kararı, cinsel istismar davasında “çocuk büyük görünüyor” diye beraat kararı, ”15 yaşına az süre kaldı’’ beraatı, cinsel istismar sonrası travma yaşayan çocukla ilgili davada ‘Rızasıyla birlikte olmuşlar, travmadan sanık sorumlu tutulamaz’’ kararları  gibi..
Suçluların telaşındaki Kifayetsiz Muktedirin ruh halini eski Pentagon yöneticisi Michael Rubin şöyle açıklıyor:
”Muhalifleri hapse atıyor, basına baskı yapıyor ve ‘’deli sultan’ ‘hızıyla saraylar inşa ediyor. Anayasa Mahkemesi’ni feshetmekle tehdit ediyor. Onun ani duygusal patlamaları Türkiye içinde olduğu kadar dışında da şaşkınlık yaratıyor. Hatta iktidardaki partinin üyeleri bile onun artan paranoyası hakkında fısıldaşıyorlar.”
Ahlaki çöküşün en önemli elemanlarından biri Reza Zarrap’ın ABD ile anlaşması ile hangi pislikler ortaya saçılacak göreceğiz.
Bir ülkeyi ekonomik kriz, doğal afetler, hatta savaşlar bile dağıtamaz, yıkamaz.
Ama bir ülkede ahlaki çürüyüş en üstten en alta doğru yayılırsa o ülkeyi ne Suudi Riyali,ne Katar Riyali, ne Merkel’in ve Gabrieli’n Avrosu, ne ABD Doları kurtarır.
Bu ülkeyi ancak namuslu içtenlikli yurtsever demokratlar kurtarır.
Birde siyasi öncü kararlı olsa…..

Yıldız AKALIN

Not: SPD içerisinde Türkiye kökenli fırıldağın da içinde olduğu bir arabulucu grubu AKP’ye destek şartıyla Almanya’da ki AKP’lilerin oylarını SPD ve CDU arasında AKP adına pazarlama girişimleri konusunda duyumlar var. Bu konuda Türk Medyası neden suskun?

 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.