ADALETSİZLİKLE BAŞLAYAN BİR SEÇİM

ABONE OL
18:57 - 01/10/2020 18:57
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

12 Haziran seçim sonuçları ülkemizin siyasal bakımdan nasıl bir kutuplaşmaya gittiğini göstermesi açısından ilgi çekicidir. Mevcut siyasal partiler ve seçim yasasının demokrasimizi nasıl yok ettiği apaçık ortada. Demokrasi farklı seslerin, renklerin, düşüncelerin, anlayışların kendilerini ifade etmelerine olanak vermeli. Bunun tersi demokrasi olamaz.

Seçim süreci başlamadan ilk adaletsizlik hazine yardımlarıyla başlıyor. Hazine yardımlarının partilerin gücüne göre dağıtılması da olağanüstü bir haksızlık ve eşitsizlik. Yeni bir seçimde her parti eşit olanaklarla yarışmalı. Sonucu henüz bilinmeyen bir seçimin partilerine farklı devlet olanakları sunmak, eşitsizliğin devlet eliyle yaratılması; daha seçim süreci başlamadan partiler arası dengelerin güçlüden yana olmasıdır.

Yüzde on gibi yüksek sayılabilecek bir baraj, zorunlu olarak iki partili bir sistemi topluma dayatıyor. Seçmen ”Oyum boşa gitmesin” düşüncesiyle barajı aşma olasılığı az olan partilere oy vermiyor. Bu nedenle de küçük partilerin hepsi oy yitirmekte. Son seçimde birçok partinin yüzde birden bile az oy alması bunun göstergesi. Bu partilerin gerçek güçleri bu değil.

Seçim barajının yüksekliği ister istemez iki partiyi kamuoyunda öne çıkarıyor. Medya iki partiye odaklı bir yayın izliyor. Büyük partilerin sözcüleri her saniye ekranlarda boy gösterirken küçük partilerin görüşleri halka ulaşamıyor. Günümüzde en yaygın propaganda, basın yayın organlarınca yapılmakta. Geniş kitleler televizyonların esiri olmuş durumda. Medya kuruluşları yeteneksiz bir kişiyi bile büyük politikacıymış gibi pazarlıyor halka. Yurttaş ekranda gördüğünü, dinlediğini var sanıyor; görüp dinlemediğinden ise haberi olmuyor.

Seçimlerin bir başka eşitsizliği ise temsilde adaletsizliktir. Tunceli’de 28.812, Ardahan’da 34.580, Kilis’te 37.936, Şırnak’ta 51.003, , Muş’ta 53.571 kişiye bir milletvekilliği düşerken; Ordu’da 84.755, Trabzon’da 90.643, Edirne’de 100.203, İstanbul 3.Bölge’de 109.086, İzmir 1. Bölge’de 109.878, Ankara 1. Bölge’de 110.970 kişiye bir milletvekili düşüyor. Böyle bir temsilin adaletli olduğundan söz edilebilir mi? Sanayi kentlerinin, gelişmiş bölgelerin yurttaşlarını cezalandıran bir sistem. Öncelikle bu haksızlığın değişmesi gerek, her yurttaşın oyunun eşit temsili sağlanmalı.

Adaletsizliklerle başlayan bir seçimin sonucu adil olabilir mi?

Farklı görüşleri temsil eden küçük partilerin neredeyse tamamen silindiği bir sistemin adı demokrasi olur mu?

Seçim sonuçları ülkemizin üç farklı siyasal çizgide ayrıştığını göstermekte: Cumhuriyetçiler, muhafazakâr gericilikten beslenen ve okyanus ötesinden desteklenen neoliberaller, bir de bölücüler. Siyasetteki uzlaşmaz çelişkiler ülkemizi zorlamakta. Önümüzdeki günler ne gösterecek acaba? Ülkemiz yeni maceraların eşiğine gelmek üzere. Ulusun medya pompalamalarından, dış rüzgârlardan, kısır çekişmelerden ve günlük çıkarları gözeten dar anlayışlardan sıyrılması gerek. Yoksa, başka Türkiye yok!

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.