ABD’DE DEMOKRASİ VE SERMAYE

ABONE OL
19:03 - 01/10/2020 19:03
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Türkiye’de siyasetçiler, akademisyenler ve gazeteciler batı ülkelerinde genellikle işlerine gelen konuları gündem getirirler. İşlerine gelmeyen konuları ise yokmuş gibi görürler ve Türk toplumuna yansıtmamaya çalışırlar. Bunların başında siyaset, demokrasi ve sermaye ilişkisi gelir.. Zira iktidara gelen her parti siyasetçiyi, akademisyeni, gazeteciyi ihya eder. Yani nemalandırır ve kendi sözcüsü olarak konuşturur, durur.

Bakın; Amerika Yüksek Mahkemesi geçtiğimiz ay, özel şirketlerin seçim kampanyalarını finanse etmelerinin önünü açan bir karar alarak büyük tartışmalara yol açtı. Amerikan Anayasası’nda yazılı olan ifade özgürlüğünü gerekçe gösteren mahkeme, hükümetin özel sektörü siyasi konularda engellemesinin hukuki bir dayanağının olmadığını belirtti.

Böylece yüksek mahkeme, 2002 yılında McCain-Feingold Yasası olarak bilinen, tam adı Bipartisan Campaign-Finance Act olan ve özel şirketlerin veya sendikaların genel bütçelerini kullanarak, Federal Seçim Komitesi’nin “seçim kampanyası” olarak nitelediği eylemleri finanse etmesini engelleyen yasayı iptal etmiş oldu.

Demokratların düşme eğilimine girdiği bir dönemde, mahkemenin böyle önemli bir kararı alırken kendi içinde herhangi bir konsensüs aramaması da ilginç olan nokta. Kararın dörde karşı beş oyla geçmesi, mahkeme içindeki dengelerin hiçe sayılarak alındığını gösteriyor.

Demokrat Senatör Charles E. Schumer; Yüksek mahkeme Kasım ayındaki seçimlerin galibini şimdiden belirlemiştir. Ne cumhuriyetçiler ne de demokratlar kazanacak; kazanan şirketler olacaktır.” diyerek kararı eleştiriyor.

Hakim John Paul Stevens; Amerikan demokrasisi eksikli bir durumdayken, mahkemenin çoğunluğu, şirket paralarının siyasette olmamasını da bir eksiklik olarak görmüştür derken, kararla; seçimle gelinen kurumların bütünlüğünün altını oyacağını, iddia ediyor.

Mahkeme kararı; cumhuriyetçilere yarayacak gibi. Şirketlerin büyük bir kısmı seçimlerde cumhuriyetçi adayları finanse edecekler.

Kararı; Kamu çıkarını bundan daha fazla tahrip edecek bir şey düşünemiyorum diyerek çok ağır ifadeler kullanarak eleştiren Obama; petrol tekellerinin, Wall Street bankalarının, sigorta şirketlerinin ve Amerika’nın sesini bastırmak için elinde bulundurduğu gücü her gün örgütleyen diğer güçlü çıkarların büyük zaferidir….Parti ayrımı gözetmeksizin, hepimizin, daha adil ve sağduyulu finansal reformlar yapmanın veya şirketlere paralarını kaçırma imkânı tanıyan vergi deliklerini kapatmanın çok daha güç olacağından endişelenmesi gerekiyor diyor.

Ortak Gaye isimli bir sivil toplum örgütünün başkanı olan Bob Edgar’ın, Bu karar bizi hırsız baronların olduğu günlere geri götürecek, tespiti de en az Obama’nınki kadar önemli.

Şirketler; ister kendisine özel taahhütlerde bulunan adayların kampanya masraflarını üstlenip seçilmelerini sağlayarak ister adayları rakiplerini destekleme tehdidiyle terbiye ederek, siyaset üzerinde daha fazla egemenlik kuracaklar.

Amerikan tarihinde, İç Savaş’tan sonra, devlet gücünün henüz merkezileşmediği bir dönemde, siyasi şebekeler aracılığıyla yerel iktidarları ele geçiren hırsız baronlarilkel birikimİlerici Dönem olarak adlandırılan Ted Roosevelt’in merkeziyetçi siyaseti ve tekellerin ipliğini pazara çıkaran gazetecilerin (muckrackers) yayınlarıyla kırılmıştır. (robber barons) ellerinde tuttukları zor aygıtı sayesinde hızla zenginleştiler. İktidar ve servet sahipliğinin daha ayrışmadığı bu geri dönemi, Amerikan burjuvazisinin aşaması olarak nitelemek mümkündür. Carnegie, Rockefeller, J. P. Morgan gibi tekeller, servetlerini bu şekilde elde etmişlerdir. Yirminci yüz yılın başına kadar etkinliklerini sürdüren hırsız baronların gücü,

Amerika’nın emperyalist bir güç olduğu ve tekellerin devletle bütünleştiği bu kadar ortadayken, hırsız baronlar aşamasına geri dönme türünden bir tehlikenin olmadığı düşünülebilir. Ancak bu Amerika’daki gelişmeleri açıklamak konusunda yetersiz kalacaktır. Büyük bir bunalımın yaşandığı günümüzde en büyük emperyalist devletin başkanı olan Obama’nın, tekelleri bir ölçüde dizginlemesi kaçınılmazdır.

Bu açıdan hem tekellerin hem de İsrail’in Obama’yı paralize etmek istemeleri çok normaldir. Sonucunu şimdiden kestirmek çok güç. Mücadele devam edecek.

Türkiye’de durum nasıl acaba?

GünüN SözÜ: Sorumluluk duygusu yüksek insan, bencil olamaz.

Prof. Dr. Nurullah Aydın
Gazi Ü. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon ve Sinema Bölümü Öğr. Gör.

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.