4+4+4= KARŞI DEVRİM

ABONE OL
18:52 - 01/10/2020 18:52
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

Sekiz yıllık zorunlu, kesintisiz eğitimin ortadan kaldırılmasını biçimsel olarak tartışmak son derece yanlış. Burada iktidarca amaçlanan eğitim sürecinin tümünü kontrol altına almaktır. Tek boyutlu düşünen, aynı noktaya bakan, bilimsel düşünmeye kapalı, sanat ve kültür gelişimini hiçe sayan bir eğitim sistemi halkımızın önüne konulmakta.

Eğitim; hem günümüzün toplumsal gereksinimlerini karşılamalı hem de geleceğe ışık tutmalı. Uzun vadeli düşünülmeyen, planlanmayan, çağdaş gelişmelere uyum gösteremeyen, ülke gereksinmelerini doğru belirleyemeyen bir eğitim sisteminin topluma yararı olmaz, zararı olur.

Yaklaşık yüz yıllık eğitim birikimini bir kalemde silip atmak topluma ihanettir. Çünkü eğitim; geçmişin deneyimleri, bilgi birikimleri, çağdaş ülkelerdeki gelişmeler izlenerek gelişir. Dünyadaki gelişmeleri hiçe sayan bir eğitim anlayışı çağdışıdır.

Sekiz yıllık kesintisiz eğitimin okullaşma oranının artmasında, kız çocuklarının okumasında, bilimselliğe yönelişte önemli katkıları olmuştur. Kızların sekiz yıllık eğitime kazandırılması, çocuk gelinlerin sayılarında önemli bir düşüş sağlamıştır. Sekiz yıllık eğitimi bitiren bir öğrencinin on dört yaşında olduğu düşünülürse çocuk işçi sayısındaki düşüşün nedeni da anlaşılır. Kesintisiz eğitim, imam hatipleri çekim merkezi olmaktan çıkarmıştır. Zorunlu eğitimin uygulanmasında en önemli hata taşımalı eğitimde yapıldı. Taşımalı eğitimin uygulanmasıyla yaklaşık yirmi iki bin köy ilkokulu kapatıldı. Bu sayının içinde terör, göç ve farklı nedenlerle kapatılanlar da var. Okulların kapatılmasıyla köylerden öğretmenler ayrıldı, böylece oralarda Cumhuriyeti temsil edecek, halka model olacak kişiler kalmadı. Böylece de birçok köyümüz kara taassubun insafına terk edildi.

Neden 4+4+4’te ısrar? Niçin kesintili olmasında direnmekte hükümet? Bu soruların yanıtı asıl amacı da ortaya çıkarmakta. Erkek çocukların ergenlik dönemine kadar ezber yetenekleri en üst düzeydedir. Ergenlikten sonra ise matematiksel yetenekleri gelişirken ezberleme zayıflar. Yine ergenliğin getirdiği ruhsal ve fiziksel değişim gencin ilgi alanlarının değişip çoğalmasına neden olur. Hafızlar genellikle erkeklerden oluştuğundan dini eğitim için en uygun dönem ergenlik öncesidir. Bu nedenle ilkokul (birinci kademe) beş yıldan dörde indirilerek bir yıl kazanılmış, okula başlama yaşı da bir yıl öne çekilerek bu kazanım iki yıl olmuş. Böylece birinci kademeyi dokuz on yaşında bitirecek çocuklar. Eğitim kesintili olduğundan hafızlık eğitimi için bir sorun da kalmayacak. Ayrıca AKP’nin uyguladığı ekonomik program, ucuz ve örgütsüz işgücünü dayatmakta. Bunun için en uygun alan çocuk işçiler. Kesintili eğitim çocuk işçilerin önünü açıyor. İLO standartları on beş yaş diyor; ama kayıt dışılığın, kural tanımazlığın kural olduğu ülkemizde bu konuda da ne yazık ki ses çıkaracak demokratik kitle örgütleri yok denecek kadar az.

Türk eğitim sistemi yaklaşık altmış yıldır orasından burasından sağ iktidarlarca didiklendi. Cumhuriyet’in kuruluşuyla aydınlanmayı esas alan eğitim sistemimiz, sağ politikacıların din sömürüsü nedeniyle uyguladıkları popülist politikalara kurban edildi. Eğitimin içi boşaltılarak toplumun gereksinmelerine yanıt vermez duruma getirildi. Kendileri bozdu, şimdi de kendileri tamamen yıkarak düzeltmiş görüntüsü vermekteler. Yoksul çocuklarının eğitim kapısı olan her türlü yatılı okul sağ iktidarların para hesabına feda edildi. Buralardaki okuma olanağını yitiren halk çocuklarının bir bölümü tarikat ve cemaat yurtlarına, bir bölümü bölücü örgütün dağ kadrosuna, bir kısmı da organize suç örgütlerine terk edildi. Böylece eğitim darmadağınık bir duruma getirildi. Kim mi getirdi? Sağ iktidarlar.

Dünyanın hiçbir çağdaş ülkesinde, gelişen toplumunda eğitim, dinsel esaslara göre düzenlenmez. Kişinin dinini öğrenmesi hakkıdır, engellenemez. Ancak din eğitimini işin merkezine oturtmak yanlıştır. Farklı inançlar için seçmeli derslerin konulması öğrenciler arasında derin bir ayrışmayı yaratacağı gibi azınlıkta olan inançlara da ağır bir mahalle baskısı yapılmasına ortam hazırlayacak.

15-21 Temmuz 1921’de Eskişehir-Kütahya muharebelerinin yarattığı tüm moral bozukluklarına karşın, hatta meclisin Kayseri’ye taşınmasının düşünüldüğü bir zamanda Ankara’da Maarif Kongresini toplamıştı Atatürk. Ülkemizin geleceğinde eğitimin ne kadar önemli olduğunun bilincindeydi Ulu Önder. Zor koşullarda toplanan bu kongrede, dört yıllık ilköğretim beş yıla çıkarıldı. Ortaçağdan çağdaş dünyaya açılan ilk ışıklı kapıydı bu. Aydınlanma devrimimizin ilk işaret fişeği. Doksan iki yıl sonra o günkü devrim ve bağımsızlık ateşinin boğduğu gericilik hortlayıp intikamını almakta ilköğretimi dört yıla indirerek. Yalnız ilk Maarif Kongresi’nin mi? Tabi ki hayır! Türk Devriminin özü tam bağımsızlıktır. Bu; İnönü’nün, Sakarya’nın, Büyük Taarruz’un intikamıdır. Karşı devrimin ayak sesleridir duyulan meydan okumalar…

Ulusun geleceğini çok yakından ilgilendiren, birkaç kuşağın heba edilmesine yol açacak bu eğitim değişikliğinin önemi ne yazık ki çok iyi kavranmamış yetkisiz yetkililerce. Eğitimciler hariç herkes konuşuyor. Üniversiteler, sendikalar, meslek örgütleri, odalar, iş çevreleri suskun. Sadece politikacılar konuşuyor; destekli desteksiz. Popülist söylemelerle halk avlanıyor. Çayın taşıyla çayın kuşu vuruluyor. Hem iktidar hem de muhalefet partilerinden iki tane sağlam cümle kuramayan adamlar eğitim konusunda ahkâm kesmekteler. Kendisini eğitmekte yetersiz; kitaptan, kalemden uzak kişiler sloganist sözlerle laf salatası yapmaktalar. İşte, altmış yıllık sağ iktidarların eğitim uygulamalarının politik sonuçları. Fazla söze gerek var mı?

Adil Hacıömeroğlu

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.