30 AĞUSTOS

ABONE OL
18:56 - 01/10/2020 18:56
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

89 yıl önce, 26 Ağustos günü başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos günü Başkomutanlık Meydan Savaşı zaferiyle kesin sonuca varınca, Dumlupınar’da emperyalizm mezara gömülmüştü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başarılan Ulusal Kurtuluş Savaşı, dünya ülkelerine emperyalizmin yenilebileceğini gösterdiği gibi, sömürülen uluslara da örnek olmuştur. Günümüzde kaç kişi, o günlerin bilincini kavrayabiliyor, heyecanını duyumsuyor ve bugün emperyalizme karşı dimdik durabiliyor?

89 yıl önce vatanımızı emperyalizmin işgalinden kurtararak, bağımsızlığımızı geri alan kahraman insanlarımıza, bugün bizler çok büyük bir şükran duymalıyız. Az zamanda yapılan çok ve büyük işler, Türkiye Cumhuriyeti’nin her alanda dünyanın önemli ülkeleri arasında yer almasını sağlamıştır. Tam bağımsız, çağdaş, laik ve demokratik ülke olma yolunda büyük atılımlar gerçekleştirilmiştir. Özgürlükler içerisinde çarelerin bulunabileceği bir rejim olan demokrasiye, sahip çıkmak, korumak ve yaşatmak gerekmektedir. Bunun için, laik cumhuriyete ve Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı kalmak ön koşuldur. Demokrasi keyfileştirildiği ve yozlaştırıldığı zaman, çürüme kaçınılmaz olur. Bu çürümenin sonucunda, tam bağımsızlığın yitimi ve tekrar emperyalizmin kucağına düşmek kaçınılmaz olur.

89 yıl sonra bugün ülkemiz demokrasi açısından son derece kötü bir konumdadır. Ülke genelinde tüm ekonomik verilerin alt üst olduğu bir dönemde, bir yandan şeriat tehlikesi, bir yandan bölücülük tehlikesi büyük boyutlara ulaşmıştır. Bu düzene ”ileri demokrasi” adını verenler, ”ileri faşizm” uygulamasıyla kendi düzenlerine karşı olanları sindirmeye çalışmaktadırlar. Atatürkçüler, yurtseverler, aydınlar ne ile suçlandıkları belli olmadan hapislere atılmakta ve zulüm görmektedirler. Doğu Perinçek, Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan 180 günü aşkın bir süredir tek başlarına hücrede tutulmaktadırlar. Otuz bini aşkın insanımızın katilini adada lüks olanaklarla tutan ”ileri demokrasi” düzeni, yurtseverlere karşı ”ileri faşizm” uygulamaktadır. En önemli tehlike saydıkları Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı planlı şekilde insafsızca saldırılar yapılmaktadır. Sahte ve uydurma belgelerle TSK’ye operasyonlar düzenlenerek, astsubayından orgeneraline kadar 250’den fazla değerli subay hapiste tutulmaktadır. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde, kendi ordularını, çete ile eş gören bir anlayış yoktur. Komutanları esir alınmış bir ordunun ülke savunması ve PKK terör örgütü ile mücadeleyi olumsuz etkileyeceğini çok açıktır. Sadece son iki ayda PKK terörüne 60 şehit verildi. Bunun yanında onlarca yaralı ve sakat gencecik delikanlılar mağdur oldu. Arka arkaya gelen şehit haberleri üzerine, siyasi iktidar Kandil’e birkaç kez havadan harekât düzenledi ve yüz teröristin öldürüldüğünü açıkladı. Kara harekâtı olmadan sonuç alınamayacağı bilindiği halde, İran’ın yaptığını yapamıyoruz. Terörün beslendiği Irak’ın kuzeyine girmemizi emperyalist devletler de, eş başkanları da istememektedir. Böylelikle yapılan hava harekâtının, toplumsal tepkiyi dindirmekten öte bir yararı olmayacaktır.

89 yıl önce emperyalistlere karşı dünyanın en haklı savaşlarından biri olan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kazanan şanlı ordumuzun, bugün içine düşürüldüğü durum ortadadır. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, verilen görevlerin yapıldığı, emperyalist işgallere aracılık eden bir ordu istenmektedir.

89 yıl önce 30 Ağustos, bağımsızlığı yok edilmek istenen bir ulusun emperyalizme karşı başarısını müjdeliyordu. 89 yıl sonra yeniden emperyalizmin görünen ve bilinen oyunlarıyla parçalanmak istenen ülkemize seyirci kalıyoruz. 89 yıl önce ulusallık ve özgürlük için savaşan kahramanların, bugünlerde unutturulmak istendiğine tanık oluyoruz. İnönü’lerde, Sakarya’da, Kocatepe’de dökülen kanların boşa gittiği söylemlerini duyuyoruz.

89 yıl sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün gençliğe emanet ettiği ve ”kimsesizlerin kimsesi” dediği Cumhuriyetimize sahip çıkamayıp, kendi küçük çıkarlarımızın peşinde koşarak, ülkemizin bu duruma gelmesine duyarsız ve seyirci kalan bizler suçluyuz. Bundan sonra ülkemize olacaklar ve başımıza gelecekler, fazlasıyla hak edilmiştir. Emperyalist güçler, yerli işbirlikçiler diyerek ve halk cahil söylemleriyle kendimizi avutmayalım. Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasındaki durumumuz, bugünkünden farklı mıydı, bütün bu olumsuzluklar yok muydu? Mustafa Kemal gibi düşünerek, bilinçli ve kararlı bir şekilde örgütlenerek, demokratik ve laik cumhuriyetimiz için mücadele ederek, ülkemizi yeniden aydınlık günlere getirmek için çalışmalıyız.

89 yıl sonra Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı, 30 Ağustos’u, Türk Silahlı Kuvvetlerini ve Mustafa Kemal Atatürk’ü, bugünkü siyasal ortamla birlikte düşünmek istedim…

Suay Karaman
Tüm Öğretim Elemanları Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.