30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

ABONE OL
18:10 - 01/10/2020 18:10
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI
 

Eşsiz liderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde başarılan Ulusal Kurtuluş Savaşı, dünya ülkelerine emperyalizmin yenilebileceğini gösterdiği gibi, sömürülen uluslara da örnek olmuştur. Yaşadığımız bu ortamda, o günlerin bilincini kavrayabilen kaç kişi vardır? O coşkulu günlerin heyecanını özümseyen ve bugün emperyalizme karşı dimdik durabilen kaç kişi vardır? 
 
26 Ağustos günü başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos günü Başkomutanlık Meydan Savaşı zaferiyle kesin sonuca varınca, emperyalizm Dumlupınar’da büyük bir bozguna uğratılmıştı. 9 Eylül’de “dağlarında çiçekler açan” İzmir’in kurtarılmasıyla, emperyalizm tarihin çöplüğüne gömülmüştü. Ancak günümüzde, Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşı’nın 94. yılını, büyük önder Atatürk ile Kuvayi Milliye Şehitleri’ne layık olamamanın verdiği burukluk ve eziklik içinde kutluyor, ulusal Kurtuluş Savaşı’nı başaranlara karşı utanç içinde yaşıyoruz.
 
94 yıl önce 30 Ağustos, bağımsızlığı yok edilmek istenen bir ulusun emperyalizme karşı başarısını müjdeliyordu. 94 yıl önce emperyalistlere karşı dünyanın en haklı savaşlarından biri olan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı kazanan şanlı ordumuz, destan yazmış ve ülkemizin kuruluşunda önemli işlevler üstlenmişti. Atatürk’ün ölümünden sonra ve özellikle NATO’ya girilmesiyle birlikte emperyalist güçler, ülkemizin bağımsızlığını yok etmek için yoğun çalışmalarda bulunmuşlardır. Sürekli olarak kurulan kumpaslarla ordumuz tasfiye edilmek istenmiştir. Ne yazık ki özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sürecinden sonra bu tasfiye gerçekleşmiştir. Şanlı ordumuzun bugün içine düşürüldüğü durum ortadadır. Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında, verilen görevlerin yapıldığı, emperyalist işgallere aracılık eden bir ordu istenmektedir. 94 yıl sonra yeniden emperyalizmin görünen ve bilinen oyunlarıyla parçalanmak istenen ülkemizde, seyirci durumunda gelişmeleri izlemekteyiz. 
 
Dış politikada yapılan sürekli yanlışlardan sonra, bugün belki Suriye’nin Cerablus – Mare hattına hakim olmak için bir askeri operasyon yapılmasından başka çare kalmamış olabilir. Ancak Suriye topraklarında yapılan operasyonda, Suriye ile birlikte olunması gerekirken, ABD ile birlikte olunmuştur. Türkiye, ABD ile aynı safta, hem de terörist Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile yanyana ve birlikte olarak Suriye topraklarına girmiştir. Böylece ülkemiz, terörist ÖSO ile kol kola girebilen bir hükümeti ve bu duruma karşı koymayan bir muhalefeti de gördü. PKK, PYD, İŞID, FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadele yapılması gerekmektedir. Ancak emperyalizmin dümen suyuna girerek, ulusal çıkarların feda edilmesine karşı konulmalıdır. Yurtta barış, dünyada barış ilkesi terk edilerek, emperyalizmin taşeronluğu devri başlamıştır.
 
Sırtını emperyalizme dayayıp, onların kara gücü olarak ABD’nin isteklerini yerine getirerek, ulusallık yapılmaz. 2012 yılından beri Türk Ordusu’nun Suriye’ye girmesini savunan ABD ve AB, sonunda istediklerini yaptırmıştır. Türkiye fiilen savaşa girmiş ve Irak’ın kuzeyinde Kürt devleti nasıl kurulduysa, şimdi Suriye’nin kuzeyinde de ikinci Kürt devletinin Türkiye’nin himayesinde kurulması sağlanmaya çalışılacaktır.
 
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden Türkiye’ye gelirken uçağındaki gazetecilere “Cerablus operasyonu için bir yıldır çalışıldığı” bilgisi verildi. Eğer ABD, Cerablus operasyonu için bir yıl çalışmışsa, o zaman 20 Ağustos Cumartesi günü Gaziantep patlaması Cerablus için nasıl ve neden gerekçe yapılmaktadır? Akla şöyle bir soru da gelmektedir: Gaziantep’teki patlamayı kimler ve neden yaptı?
 
Şimdilik arkamızda gibi duran emperyalist ABD’nin yarın ne tavır alacağı hiç belli olmaz. Çünkü emperyalizm, sadece kendi çıkarını korur, sömürdüğü ülkeler bir hiçtir. Bu arada doğal olarak hem IŞİD, hem de PKK terör örgütleri sınırlarımız içinde terör eylemlerini arttıracaktır. Üstelik IŞİD, Türkiye içinde hem güçlü, hem de ayrıcalık sağlanan bir terör örgütüdür. Ülke olarak işimiz bundan sonra çok daha karışık ve zordur. Böyle bir iktidar ve ona yardım eden kimliksiz bir muhalefetle, ülkemizi aydınlığa çıkartmanın olanağı yoktur.
 
15 Temmuz’daki  darbe girişimini “demokrasiye darbe” diye yutturmaya çalışanlar, “askere darbe” yapmıştır. Üstelik zaman geçtikçe daha net anlaşılan bu askere darbeye, ne askerlerden, ne de muhalefetten ses çıkmamaktadır. Kanun Hükmünde Kararnamelerle, Türk Ordusu pasif konuma getirilerek, emperyalistlerin işgaline davetiye çıkartılmıştır. Cumhuriyetle alay edercesine Sağlık Bakanlığı’na bağlanan Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Haydarpaşa Hastanesi’nin adı, Sultan Abdülhamid olarak değiştirilmiştir. Kokuşmuş Osmanlı’nın 33 yıl koyu bir baskı rejimiyle saltanat süren, cumhuriyet düşmanı Abdülhamit gibi bir padişahın adını hastaneye veren zihniyetten ‘demokrasi’ bekleyen beyinleri, ”şezlongda yatarken” güneş çarpmıştır. Çarpık düşünce sistemleriyle, yasaklanan 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı kutlayacakları yerde, kaçak saraylarda dolaşanlar, ‘birlik ve beraberliğin’ karanlık ortaçağ zihniyetiyle sağlanamayacağını bile anlayamamaktadırlar.
 
Bugün Türk Milleti’nin birliği, Türk Devleti’nin varlığı ve Türk vatanının bütünlüğü tehdit altındadır. Bugün gaflet, delalet ve hatta hıyanet içinde olanlara ve 30 Ağustos’a “neyin zaferi?” diyenlere inat, 30 Ağustos Zafer Bayramımızı coşkuyla kutlamalıyız. Bugün Atatürk ilke ve devrimlerinde buluşanların, ülkemizin yeni emperyalist kuşatmalardan kurtulması için katkı vermeleri gerekmektedir ve bu katkı tarihsel bir sorumluluk olduğu kadar zorunluluktur da…

Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.