30 AĞUSTOS 1922-30 AĞUSTOS 2015

ABONE OL
18:13 - 01/10/2020 18:13
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best
30 AĞUSTOS 1922-30 AĞUSTOS 2015

30 Ağustos 1922 dünyada ülkeler tarihinin belki de bir ilki sayılacak bir tarihtir.
Emperyalizmin hem ekonomik gücünün, hem silah gücünün, hem de sayısal asker gücünün de yenileceğinin kanıtlandığı bir ilkin tarihidir.
Tarihte, imparatorluğa ulaşmış yenilemez denilen devletlerin yıkılıp gittiği de görülmüştür.
Üç kıtaya hükmetmiş Osmanlı İmparatorluğunun dini, bilimin önüne koyduktan sonra yenile yenile gerileyerek yok olma noktasına gelmiştir.
Osmanlı yıllarca savaşlarda kaybettiğini yeniden kazanma hırsıyla girdiği 1. Dünya Savaşında da yenilmesiyle tarih sahnesinden silinme noktasına gelmiştir.
Mondros ateşkes antlaşmasıyla askerleri terhis edilmiş
Silahlarını teslim etmiş
Toprakları dört tarafından işgal edilmiş
Padişahı ve başkenti tutsak olmuş
Toprakları işgal edilmekle kalmamış (SEVR) ile topraklarında Kürt, Pontus Rum, Ermeni devletlerinin kuruluşu tutsak padişah-halifece kabul edilmişti.
İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya Yunanistan ve ABD Türklerin Anadolu’da bile barındırılmaması Orta Asya’ya sürülmesi konusunda anlaşmıştı 
Osmanlı Padişahı ve İslam Halifesine Müslümanlarda ihanet etmiş, Hıristiyanların yanında yer alarak Osmanlı askerini arkadan vurmuştu.
Askeri, parası, bir dış desteği olmayan az sayıda vatanseverin 19 Mayıs 1919 da başlattığı Kutsal İsyan’ın başarıya ulaşacağı hangi tarihi örnekle inandırıcı olabilirdi ki?
Öyle bir örnek yoktu.
Halk bezgin ve yorgundu. Devletten ve devlet görevlilerinden korkuyorlardı.
Çünkü devlet tebaasına hep bir şeyler almak için geliyordu
Ya çocuklarını zorla askere almak için, ya malına, ürününe, varsa parasına el koymak için geliyor, canını yakıyordu.
Halk, halk olduğunun bilincinde değildi
Bu nedenledir ki; kurtuluştan, vatandan, padişah-halife efendimizden söz edenlere düşman gözüyle bakıyordu.
Bu nedenlerden ki; işgalden, bölünmekten şikayetçi değildiler.
Hatta varlıklılar, toprak sahipleri işgalci güçlere gönüllü olarak biat etmişlerdi.
Halkın canlarından başka bir varlıkları yoktu.
Bu nedenle vatanı kurtarmak için yola çıkan Kutsal İsyancıların işi çok zordu.
Ama bu isyanın lideri Mustafa Kemal tüm bu olumsuzluklara rağmen başarıya inanıyordu.
Birlikte yola çıktığı arkadaşlarının çoğunluğu kurtuluştan çıkmanın yolunun İngiliz, Amerika ya da İngiltere Mandası altına girmekte görüyorlardı.
İşgal ordularının işgal ettiği yerlerin halkına karşı uyguladığı insanlık dışı baskılar yöresel tepkilerin oluşmasını başlattı.
19 Mayıs 1919 Samsun’da başlayıp; Erzurum, Sivas, Amasya ve Ankara’da noktalanan kongre ve nabız yoklamaları sonucu en önemli karar;
”Vatan bütündür, parçalanamaz.”
”Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. O satıhta bütün vatandır.” Kararıydı.
Ankara’da hem padişahın hem de işgalcilerin dayatmalarına, tehditlerine rağmen 23 Nisan 1920’de BMM açılarak Türkiye’nin gelecekteki yönetim şekli de belirlenmiş oldu.
1.İnönü ve 2. İnönü Savaşları halka önemli bir moral olmuştu.
Düşman orduları Polatlı yakınlarına kadar gelmelerine karşın BMM çalışmalarını Ankara’da sürdürerek meclisini asla çalışamaz duruma düşürülmesine aldırmadı.
Bütün kararlar tartışılarak mecliste alındı.
Hainler de çıktı, bozguncular da. Ama Kuvay-ı Milliyeciler de kararlıydı
Türk askeri savaştığı güçlerin her bakımdan kıyaslanamayacak üstünlüğüne karşın; Sakarya’da, Dumlupınar’da bir kahramanlık destanı yazdı.
Başkomutan Mustafa Kemal, 30 Ağustos 1922 de Başkumandanlık Meydan Muharebesini kazanıp düşman güçlerini bozguna uğratınca herkes; ”Buraya kadar!” Derken, Gazi Mustafa Kemal;
”Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” Emrini vererek, Anadolu’da tek bir işgalcinin kalmamasının hedefini gösteriyordu.
9 Eylül 1922 de Türk Ordusu İzmir’de işgalcileri denize dökerek askeri zaferlerini ilan etti.
Bu zaferde Türk Ordusunun payı elbette yadsınamaz. ama bu zaferin mimarı dünyanın gelmiş geçmiş en büyük devrimcisi Mustafa Kemal olmuştur.
Emperyalizmi yenen ilk ve tek asker ve siyaset adamı Atatürk’ü yüzyılın dehası olarak kabul eden ise işgal kuvvetlerinin en önemli siyasetçisi Lloyd George olmuştur.
Savaştan sonra bir asker olarak Türk Ulusu’na ”Yurtta barış-Dünyada barış” hedefini göstermiştir.
Bugün ülkemizde emperyalistlerce devlet yönetimine getirilen kişi, Atatürk ve İnönü için; ”İki sarhoş” benzetmesini yaparken Atatürk’ün askerlerinin komutanları o kişiden madalyalar almaları mutlaka onun kemiklerini sızlatmıştır.
O dönemlerde Atatürk ve Kurtuluş savaşçılarına amansız düşmanlar da vardı.
Atatürk; “Kahramanı kadar haini de bol bir milletiz.” Derken döneminin hainleri Damat Ferit, Ali Galip, Çerkez Etem, Derviş Mehmet, Şeyh Sait, Ali Kemalleri işaret ediyordu.
Atatürk’ten sonra daha nice Damat Ferit, Ali Galip, Çerkez Etem, Derviş Mehmet, Şeyh Sait, Ali Kemaller çıkmıştı.
Açın TV kanallarını onlarcasını görürsünüz.
Ama Atatürk’ün Askerleri Silivri’de, Hasdal’da tutsak edilirken, intihar ederken, ölürken, Özel görevli komutanlar, generaller hainlere ses çıkarmamalarına ne demeli?
Hele iki büklüm madalya almaları onlar için onur olmamalı idi.
En az Yarbay Alkan kadar yurtsever ve cesur olabilseydiniz.
Türk Ulusunun ulusal bayramları bile bahanelerle unutturulmak isteniyor.
İşte 30 Ağustos 1922’den, 30 Ağustos 2015 arasındaki fark.
Tüm yurt için can verenlere minnet duyarken, şehit kanından çıkar umanlara lanet ediyoruz.
Yurtta ve dünyada barış dileyenlerin Zafer Bayramı kutlu olsun…..

Yıldız AKALIN

 

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.