28 ŞUBATLAR

ABONE OL
18:15 - 01/10/2020 18:15
0

BEĞENDİM

ABONE OL
Kaplan
Best

28 ŞUBATLAR

 
Tayyip Erdoğan, 28 Şubat 2015 tarihinde İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde, Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği tarafından düzenlenen, “28 Şubat’lar Bin Yıl Sürmez” adlı etkinliğe katıldı. Etkinlikte bir ara ağlayan ve daha sonra yaptığı konuşma ile sapla samanı birbirine karıştıran Tayyip sultan söyledikleriyle yine eleştirilecek birçok malzeme sundu.
 
“Bir daha kimse 27 Mayıslara, 12 Eylüllere, 28 Şubatlara, 17-25 Aralıklara teşebbüs edemesin diye yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi” diyen Tayyip sultan, 12 Eylül darbesinin ürünü olan Siyasi Partiler Yasası, seçim yasası, %10 baraj sistemine sahip çıkarak, kendisinin beslendiği 12 Eylül darbesine karşıymış gibi yapmaktadır. Kenan Evren’i sözde yargılayarak, 12 Eylül darbesiyle hesaplaştığını sanmak aymazlıktır, sapkınlıktır.
 
“Bu millet milli şef dönemini nasıl kabus gibi hatırlıyorsa, 1960 darbesini yapanları lanetle anıyorsa,1980 darbesini yapanları 35 yıl sonra ifadeye çekiyor” söylemi de gerçekleri yansıtmamaktadır. 1980 darbesini ifadeye çekti de ne oldu? İktidarının yaptığı sivil darbeyi gizlemek için, 12 Eylülden hesap soruluyor izlenimi verilmektedir. 12 Eylülleri ve 28 Şubatları yaşamamak için siyasi iktidarların, hukuk dışı tutum ve davranışlarda bulunmaması gerekir. Askeri darbeyi kötülerken, sivil darbeyi “ileri demokrasi” olarak yutturmaya çalışanlara hak ettikleri derslerin verileceği de unutulmamalıdır. Her diktatörlüğün de sonunun olduğu bilinmektedir.
 
Türkiye’ye çağdaş bir anayasa sunan ve toplumun ilerlemesi yönünde büyük reformlarla katkılar sağlayan 27 Mayıs Devrimi’ni, sadece Tayyip sultanın çıkar grupları lanetlemektedir. Atatürk’ten sonra başlayan İkinci Dünya Savaşı’nı da kapsayan Milli Şef döneminde, bazı yanlış uygulamalar yapılmış olsa bile, şimdiki kadar emperyalizme teslim olunmamış ve yolsuzluk yapılmamıştır.
 
Ne Atatürk döneminde, ne Milli Şef döneminde, ne de 27 Mayıs ve 28 Şubat dönemlerinde Deniz Feneri gibi, 17 – 25 Aralık gibi yolsuzluklar yaşanmamıştır. Lanetle anılıyor dediği 27 Mayıs Devrimi’ni gerçekleştirenler ya da yakınları hakkında yolsuzluk söylemleri dillendirilmemiştir. Tayyip sultan bunlara yanıt veremez. Çünkü kendisi ve yakınlarının yolsuzlukları dünya basınında bile dolaşmaktadır. 27 Mayıs Devrimi’ni gerçekleştirenlerin hiçbiri hakkında “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilik ile cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak” suçlamaları yer almamıştır. 27 Mayıs Devrimi’ni gerçekleştirenlerin eşleri ve çocukları için herhangi bir yolsuzluk söylentisi çıkmamıştır. Tayyip sultan ve ekibi, kendi kamburlarını başkalarına yükleyerek, sorumluluktan kaçamayacaklarını anlayacaklardır.
 
Tayyip sultanın andığı dönemlerin hiç birinde yolsuzluk olmadığı gibi, vatana ihanet de yoktur. Vatan topraklarını yabancılara peşkeş çekmek de yoktur. Yunanistan’a sessiz sedasız adalarımızı vermek de yoktur. Türkiye sınırları dışındaki tek Türk toprağı olan, Suriye sınırları içinde Karakozak bölgesinde bulunan Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’ni büyük bir telaşla kaçırmak da yoktur. Hatta bu kaçırma olayını zafer diye yutturmak da yoktur.
 
Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’nin dokunulmazlığını savunan ve yüksek perdeden söz eden siyasi iktidar, yangından mal kaçırır gibi türbeyi sınırımıza yakın Suriye’deki Eşme köyüne getirmiştir. Komşularla sıfır sorun diyen siyasi iktidarın o kadar acelesi vardı ki, türbenin getirildiği Eşme köyündeki toprağın sahibini araştırmayı ve gerekiyorsa bedel ödemeyi bile akıllarına getiremediler. İşte yolsuzluktan beslenenlerin, zaferleri de yolsuzlukla son bulur.
 
Siyasi iktidar 16 Ekim 2003 tarihinde çıkardığı yasa ile, Süleyman Şah Saygı Karakolu ve Türbesi’nin bulunduğu yerden taşınmaması için dört trilyon TL harcayarak, Teşrin Baraj gölü sularından korunmasını sağlamıştı. 92 yıllık cumhuriyetimizde ilk kez Türkiye Cumhuriyeti kendi toprağını savunamamıştır ve geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bu da dış politikadaki başarı olarak sunulmaktadır.
 
27 Mayıs sonrasında Yassıada’da yargılanan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Rüştü Erdelhun, Demokrat Parti’nin her istediğini yapan basiretsiz bir subaydı. Ancak kesinlikle bugünküler gibi vatan toprağını savaşmadan bırakıp kaçan bir vatan haini değildi. Bugün yolsuzluk ve vatan hainliği siyasi iktidar tarafından büyük pirim yapan ikili haline getirilmiştir.
 
Yüzyılın soygunu Deniz Feneri adı verilen yolsuzluk ile 17 – 25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk dalgalarıyla sıkışan siyasi iktidar, Tayyip sultan ve yakınları yargılanmaktan kaçamayacaklardır. Ne yaparlarsa yapsınlar, aydınlanma hareketlerine nasıl çamur atarlarsa atsınlar, sonları Yüce Divan olacaktır. Bunu bildikleri için her geçen gün daha sertlik yanlısı olmakta ve toplumu germektedirler. Ama denizin bittiğini ve Yüce Divan’ın göründüğünü kendileri de hissetmektedir.

 Suay Karaman

Inal

    Bu yazı yorumlara kapatılmıştır.